Türk düşüncesinde, özellikle gelenek ve gelecek tasavvurlarında hem zamansal hem zihinsel birçok kopma ve kesintinin yaşandığını söylenebilir. Düşünme etkinliğinin verimli olabilmesinde en önemli unsurun süreklilik ve sebat olduğu düşünülürse bu tür kopma ve kesintilerin, henüz filizlenmişken birden bastıran kar fırtınalarıyla çürümenin ya da çıkan sıcaklarla kurumanın düşünme eyleminin aleyhine olduğu açıktır. Siyasal-toplumsal şartlara bunca bağımlı oluşu, belki de düşünme eyleminin en büyük zaafıdır, hele Türk düşüncesi dediğimizde bu zaafın iyice öldürücü bir hale geldiğini görürüz.
Türk düşüncesinin tarihi figürleri arasında temsil ve işaret ettiği ufuklar bakımından Cemil Meriç'in yeri söz gelimi bir Sabri Ülgener, Niyazi Berkes ya da Erol Güngör gibi yaslandıkları sağlam ve sınırları belli bir disiplin (iktisat tarihi, sosyoloji) çerçevesinde fikir beyan eden düşünürlerden farklılaşır, hatta istisnai bir hale gelir. Siyasi alanın teşekkülünde etkili hale dönüşmüş birtakım izmleri ve ideolojileri "idrakimize giydirilmiş deli gömlekleri" olarak gören Cemil Meriç, onların sağladığı zihinsel konforun sakatlayıcı boyutlarına dikkat çeker. Entelektüel hayatına Hint Edebiyatı hakkında yaptığı çalışmalarla başlayan, Osmanlı'dan Batılılaşmanın hemen her safhasına dair özgün değerlendirmelerde bulunan, Saint-Simon'dan Edward Said'e, Ali Şeriati'den Andre Miquel'e birçok entelektüele Türkçe'de ilk kez onun cümlelerinde rastladığımız bir mütefekkirdir Meriç. Edward Said, Ali Şeriati ve Andre Miquel'in eserlerinin Cemil Meriç'in işaret etmesiyle Türkçe'ye çevrildiğini biliyoruz.
Solcuların kendisini sessizlik ve suskunlukla boğmak istediklerinden yakınan Meriç, 1970'li yıllardan itibaren yazdıklarıyla milliyetçi-muhafazakar ve İslamcı nesiller üzerinde de etkinlik kazanır. Meriç'in cümlelerinin gayet şairane sayılabilecek, ima ve tedaileri geniş, düşünme kuruluğundan ırak şekillenişi onun yazılarının etkisini de çığ gibi büyütür, günümüz toplumsal-siyasal muhayyilesinin oluşumunda etkin birkaç düşünürden biri haline getirir Meriç'i. Esasında Meriç'i doğumunun 100. yılında anmaya dönük olarak Zeytinburnu Belediyesi tarafından düzenlenmiş bir sempozyuma sunulan tebliğlere dayanan Bu Ülkeyi Yeniden Düşünmek başlıklı kitap, onun eserlerini daha geniş bir perspektifte tanımamızı, hayatını, hatıratını, fikriyatını ve düşünme dünyamızda edindiği müstesna yeri daha ayrıntılı bir şekilde ele alabilmek için önemli bir kaynak olmayı amaçlıyor. Kitap sadece sempozyuma sunulan bildirilerden ibaret kalmıyor, takviye olarak yazılan farklı yazıları da ihtiva ediyor. Cemil Meriç'in fikri mirasını farklı açılardan detaylıca irdelemeyi, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e ve günümüze kadar uzanan köklü toplumsal, kurumsal, zihinsel değişim ve dönüşümleri onun "görmeyen gözü"nden yorumlamayı tercih eden yazılarla düşünce gündemimizde süreklilik kazanan meselelere yaklaşımımıza yapacağı katkılar ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Asım Öz'ün yayına hazırladığı kitap bu açıdan da kalıcı bir nitelik kazanıyor.
YENİ SİSTEM, YENİ BÜROKRASİ
Türkiye'de özellikle siyasal ve kurumsal çarkların işleyişinde sık sık bürokrasiden yakınılır. İşleyişe bürokratik çomakların sokulduğu, işlerin bürokrasiye takıldığı, hızlı hareket edilemediği gibi hususlar bu yakınmalar hep dile getirilir. Kudret Bülbül, bürokraside her şeyin her zaman kötü olarak değerlendirilmesine katılmıyor, bu tür aksaklıkların düzeltilmesi gerekli eksiklikler olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyor. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ortaya çıkan yeni sistemdeki yeni bürokrasideki sorunları tespit eden Bülbül bu sorunlara dair kendi çözüm önerilerini de paylaşıyor.
Bürokrasiname, Kudret Bülbül, Liberte, 2018
SEYYİD KUTUP'UN FİKRİ MİRASI
Çağdaş İslam düşüncesi ve İslami hareketler üzerinde kalıcı tesirleri bulunan bir müellif Seyyid Kutup. İhvan-ı Müslimin içinde yer aldığı yıllarda eğitimci kimliği ile dikkat çeken Kutup, Nasır'ın yaptığı darbe sonrası hapse atılmasının ardından hapiste yazdığı tefsir ve kitaplarla ve Nasır tarafından idam edilişiyle Müslümanların zihninde asla silinemeyecek izler bıraktı. Yasin Aktay, Seyyid Kutup'un eserlerini, temel kavramlarını ve temel meselelerini irdeleyerek onun düşüncesinin hem bir özeleştirisini hem de bir nevi savunmasını üstleniyor. Yaşadığımız günlerin en önemli sorusunun İslam'ın dünyaya ne sunduğu sorusu olduğunu da hiç gündeminden çıkarmıyor.
Seyyid Kutup Siyasal Teoloji Fıkıh ve Tarihsellik, Yasin Aktay, Pınar, 2018
Murat Güzel - Star Açık Görüş