Sultan Abdülmecid'in ikinci oğlu olarak 21 Eylül 1842'de dünyaya gelen Sultan II. Abdülhamid, Osmanlı'nın 34'üncü padişahı olarak 31 Ağustos 1876'da tahta geçti. Yaklaşık 33 yıl boyunca Osmanlı'yı yöneten Abdülhamid, 27 Nisan 1909 tarihinde tahttan indirildi, 10 Şubat 1918'de Beylerbeyi Sarayı'nda vefat etti.
Müslümanların halifesi ve son imparator unvanına haiz Abdülhamid, devlet idareciliğinin yanı sıra, ilmî gelişmelere de meraklı bir Osmanlı Sultanı'ydı. En önemli özelliklerinden biri ise, kitaplara olan düşkünlüğüydü. Öyle ki, bazı kaynaklar Abdülhamid'in bibliyofili (kitapseverlik) ve bibliyomani (kitap deliliği) arasındaki ince çizgide bulunduğunu belirtirler.
BİRÇOK İLİM MERKEZİ ABDÜLHAMİD ÖNCÜLÜĞÜNDE HAYATA GEÇTİ
Türk kütüphanecilik tarihinde, Sultan Abdülhamid döneminin önemli bir yeri bulunuyor. Doç. Dr. Dündar Alikılıç, Sultan II. Abdülhamid Han'ın Türk Kütüphaneciliğine Katkıları adlı makalesinde, bu konuyu derinlemesine inceliyor. Makaleye göre, vakıf kütüphanelerinin ıslahı, kataloglarının hazırlanması, düzenli hizmet vermelerinin sağlaması konusunda büyük bir çaba gösteren Abdülhamid, o dönem yeni kurulmaya başlanılan yüksekokullarda, hastane ve müze gibi kurumlarda çoğunluğu yabancı dilde eserlerden oluşan kütüphaneler kurdu ve Yıldız Sarayı'nda zengin bir koleksiyon oluşturdu.
Sultan Abdülhamid, Osmanlı hâkimiyetinden çıkmakta olan Balkan şehirlerindeki kütüphanelerde mevcut kitapları, İstanbul'a getirtmek için önemli girişimlerde bulundu. İstanbul'da ve Şam'da halka açık kütüphane fikrine sahip olan Sultan, bu dönemde Balıkesir, Eskişehir, Manastır ve Bursa'da çeşitli kütüphaneler tesis ettirdi. Müze-i Hümayun (Eski Eserler Müzesi), Askeri Müze, Bayezid Kütüphane-i Umumisi, Yıldız Arşivi ve Kütüphanesi gibi kültür müesseselerini kurdu, kitap mevcudunu tespit eden ilk kataloglar da bu dönemde yapıldı.
YILDIZ SARAYI'NA KÜTÜPHANE KURDURDU
Sultan Abdülhamid'in kitaba olan bu denli ilgisi, onu dönemin en zengin kütüphanelerinden birini Yıldız Sarayı'nda kurmaya yöneltti. Saray kütüphanesini yeniden teşkilatlandırarak, Yıldız Sarayı Kütüphanesi'ni tesis ettirdi. Yıldız Sarayı'ndaki kütüphane, dört bölümden oluşuyordu:
- Yabancı dillerde Türkiye ile ilgili yazılmış eserler: El yazması birçok kitap bu bölümde bulunuyordu. Özel olarak tercüme ettirilerek telif hakkı ödenen bu kitapları basmak ve dağıtmak yasaktı. Her biri tek nüshaydı.
- Avrupa'da çıkan tüm önemli gazetelere abone olan kütüphane, zengin bir süreli yayın koleksiyonuna sahipti.
- Roman ve hikâyeler bölümü mevcuttu ve toplam 6 bin kadar kitap özel olarak saray için çevrilmişti. Bu romanlar haremde de okunur ve elden ele gezdikten sonra kütüphaneye teslim edilirdi.
- Coğrafya ve seyahatnameler koleksiyonu bulunuyordu.
Uyumadan önce, günün yorgunluğunu atabilmek için muhakkak kendisine kitap okutturan Abdülhamid, polisiye romanları çok sever ve özel olarak çevirttirirdi.
33 yıllık iktidarı boyunca birçok zahmetle toplanan kitaplarla oluşturulan Yıldız Sarayı Kütüphanesi'nde, kitapların çoğu satın alınarak, akademik bakımdan önemli ve sanat değeri yüksek eserler seçilmişti. Murat Bardakçı'nın Habertürk'te yazdığı yazıya göre, başta Topkapı Sarayı Kütüphanesi olmak üzere, önemli kitaplıklarda birkaç nüshası olan bazı elyazmalarının fazla nüshaları da kütüphaneye nakledilmişti. Avrupa'da eski asırlarda basılmış nadir eserler de getirilmiş, Türkiye'de yayınlanan ama bulunması zor olan nadir kitaplar temin edilmiş, hükümdarın emri ile çekilen ve on binlerce fotoğraftan oluşan "Yıldız Albümleri" de kütüphanede arşivlenmişti.
31 MART VAKASI'NDA KURTARILABİLEN TEK BÖLÜMDÜ
Yıldız Sarayı'nın 31 Mart ayaklanması (13 Nisan 1909) sonrası Hareket Ordusu tarafından yağmaya uğramasına rağmen, kütüphane kurtarılabilen tek bölümdü. Abdülhamid'in hafızkütübü (kütüphane müdürü) olan Kalkandelenli Sabri Efendi, önemli bir Arnavut ailesine mensuptu ve aynı zamanda şeyhti.
Hareket Ordusu'nun Arnavut birliklerinin, kütüphaneyi de talan etmeye geldiklerini görünce eşiğe yatarak, "İçeriye girmek için önce beni çiğneyin" demiş, askerler Sabri Efendi'yi tanıyınca, hürmet ederek "Aman şeyhim, estağfirullah" diyerek geri çekilmişlerdi. Arşivleri ve belgeleri her kıtadan silinen Osmanlı için Yıldız arşivinin de yok olması, son anda engellenmişti.
ABDÜLHAMİD'İN KÜTÜPHANESİ NASIL YAĞMALANDI?
Sultan II. Abdülhamid'in kütüphanesinin Yıldız Sarayı'nda başlayan serüveni, cumhuriyetin ilânından sonra İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'nde devam etti. Yıldız Sarayı'ndan yağmalanıp kaçırılan bazı kitaplar, hâlen dünyanın çeşitli yerlerindeki kütüphanelerin dökümünden çıkmaya devam ediyor.
Kasım 1924 tarihli Tevhid-i Efkâr gazetesinin 1226-4254 numaralı nüshasında, Times kaynaklı verilen "Ecnebilere kaptırdığımız milli bir define: Abdülhamid'in kitapları" başlıklı habere göre, Sultan Abdülhamid'in tahttan indirildikten sonra, kütüphanesinden el yazması birçok kitabın yağmalanarak çeşitli yollarla İngiliz Müzesi tarafından satın alındığı bilgisine ulaşılıyor.
Konuyla ilgili olarak, Aralık 1924 tarihli Son Telgraf gazetesinin "Abdülhamid'in âsârını İngilizlere kim sattı?" başlıklı haberde, "İngilizlerin en büyük müzesi olan British Museum, Abdülhamid'in kütüphanesine ait olan ve dört yüz ciltten ibaret bulunan Türk, Acem, Arap kıymettar el yazısı kitapları satın almıştır. Bunların arasında 706 tarihinde Şam'da yazılmış pek mühim bir İslam tarihi de mevcuttur." ifadelerine yer veriliyor.
Hâlen ABD'de Michigan Üniversitesi Kütüphanesi'nde, yağmalanan eserlerden oluşan 288 parçalık değerli bir koleksiyon bulunuyor ve bu eserler arasında çok kıymetli el yazma Kur'an-ı Kerimler ve dini eserler de yer alıyor.
YAĞMA 1999 DEPREMİNDE VE 28 ŞUBAT SÜRECİNDE DEVAM ETTİ
Abdülhamid'in kütüphanesi, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'nin Nadir Eserler Kitaplığı'nı oluşturarak, uzun yıllar ciddi bir ilim merkezi oldu; ancak bazı idareciler nedeniyle büyük oranda zarar gördü. 1999 İstanbul depreminde, Nadir Eserler Bölümü hasara uğradı, buradaki kitaplar boşaltıldı ve bina restorasyona alındı. Daha sonra, Prof. Kemal Gürüz'ün YÖK Başkanı, Prof. Kemal Alemdaroğlu'nun İstanbul Üniversitesi'nin rektörü ve Prof. Meral Alpay'ın da Üniversite Kütüphanesi'nin başında olduğu 28 Şubat döneminde, kıymetli binlerce eserin çöpe atıldığı ortaya çıktı.
Uzun süren bir restorasyonun ardından kütüphanenin başındaki Prof. Meral Alpay, eski Türkçe bütün kitapları sandıklara doldurup "yer sıkıntısı" gerekçesi ile mahzene indirtti. Ardından rektör Prof. Kemal Alemdaroğlu'na gidip "Harf Devrimi'nden önce yayınlanmış bütün kitapları kütüphaneden kaldırdım hocam" dedi.
Yıllarca kapalı kalan kütüphane hizmete açıldığında pek çok eserin raflarda olmadığı görüldü.
O günlerde piyasada Yıldız Sarayı Kütüphanesi ve İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi antetli eserlere rastlanıyordu. Orijinal mahfazalı bu eserler kütüphaneden çıkarılmış, atılmış ya da hurdacılar üzerinden sahaflara düşmüştü.
NADİDE ESERLER TEKRAR TOPLANMAYA BAŞLANDI
Bu binlerce nadide kitabın akıbetini, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait Taksim'deki Atatürk Kitaplığı'nın müdürü Ramazan Minder ortaya çıkardı. Bazı koleksiyonerler, çöpe atılan koliler dolusu kitapları bulmuş, satın almış ve kendi kütüphanelerine koymuşlardı.
Abdülhamid'e ait olan eserlerin toplanabildiği kadarının yeniden kütüphaneye alınabilmesi için gerekli finansmanı İstanbul Büyükşehir Belediyesi sağladı ve 4 bin 500 kadar eseri satın alıp Atatürk Kitaplığı'na yerleştirdi. Bu sayede, Sultan Abdülhamid'e ait pek çok eser kaybolmaktan kurtuldu ve insanların erişimine sunuldu.
OSMANLI ARŞİVİNİN ÖNEMLİ BİR KISMINI ABDÜLHAMİD'E BORÇLUYUZ
Sultan Abdülhamid, iyi bir arşivciydi ve bu dönemin belgeleri, Yıldız Sarayı Arşivi adı altında Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nin çok önemli bir bölümünü oluşturdu. Saltanatı süresince, bütün meseleler hakkında bilgi edinmek ve karar vermek isteği, Yıldız Sarayı'nda belge sayısı her sene artan bir arşivin oluşmasını sağladı.
Abdülhamid zamanında, Meclis-i Vükelâ mazbataları titizlikle arşivlenerek günümüze ulaştı, birçok alanda olduğu gibi kütüphanecilik ve arşiv konusunda da modernleşmenin temelleri atıldı. Abdülhamit dönemine ve dönemin siyasetine ışık tutan kütüphane, günümüzde de çok geniş ve derin bir hazineye sahip.