İslâm âlemi olarak heyecanla beklediğimiz Hicrî yılbaşının başlangıcı olan Muharrem ayına kavuştuk. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), Muharrem ayını "Allah'ın ayı" diye nitelendirmişti.
İslâm coğrafyasının genişlemesi, haberleşmelerde sıkıntılar doğurmuş; mektuplaşmalarda hangi mektubun öncelikli gönderildiği anlaşılamamaya başlanmıştı.
Bu sorunlar ışığında, İslâm dünyasının ortak bir takvime ihtiyaç duymasından hareketle, Hz. Ömer, halife iken bir meclis topladı. İslâm devleti, hicret ile kurulduğu için; hicret yeni takvimin başlangıcı sayıldı. Böylece Muharrem ayının ilk günü, hicrî yılbaşı olarak kabul edildi.
Yılın ilk ayı sayılan Muharrem ayı, haram aylardan sayılırdı ve Araplar Muharrem ile birlikte Receb, Zilkade ve Zilhicce aylarına "eşhur-i hurum" adını verir; bu aylarda savaştan ve her türlü şiddetten uzak dururlardı.
OSMANLI'DA HİCRÎ YILBAŞI
İslâm dünyasına yüzyıllarca halifelik yapmış Osmanlı Devleti için de, hicrî yılbaşı oldukça önemliydi. Muharrem ayının birinci günü olan hicrî yılbaşı, Osmanlı Sarayları'nda kutlanır; yeni yılın padişaha ve ümmete hayırlar getirmesi için dualar edilirdi.
Sultan Abdülhamid'in kızı Ayşe Osmanoğlu anılarını anlattığı Babam Sultan Abdülhamid adlı kitabında, Osmanlı'da hicrî yılbaşı ile ilgili şu hatıralara yer verir:
"Muharremin birinci günü yılbaşı sayılırdı. Saraya her taraftan birçok kimse geldiği gibi, vükelâ dahi gelir, tebrik ederlerdi. Başmabeyincinin dairesinde bir masa üzerine tabaklar içinde lira çeyreği yirmi yedilikler ve gümüş çeyrekler, kuruşlar konulur; her gelen rütbe, mevki ve değerlerine göre, bendegân da "Muharremiyelik" ve "Yıl bereketi" diye bunlardan alırdı. Haremde dahi lira çeyreği yirmi yedilikler ve gümüş kuruşlar dağıtılırdı. Biz de kendi bendegânımıza verirdik. Yılbaşının başka bir hususiyeti yoktu. Kadınlar arasında yeni bir elbise giymek uğurlu sayılırdı. Yeni bir şey mutlaka giyilirdi.
Muharremin onuncu günü aşure pişerdi. Bu aşure saraya, dairelere testilerle gelirdi. Bütün hanedan âzasına gönderilirdi. Hamidiye Camii'nin avlusundaki meydana kazanlarla aşure konup fakir fukaraya dağıtılırdı. Talimhane Meydanı'nda askere dağıtılır, bütün kışlalara gönderilirdi.
Tekkelere saraydan aşure gittiği gibi tekkelerden de saraya gelirdi. Paşalardan, büyük ailelerden kıymetli testiler içinde tüllere bağlanmış aşureler saraya gönderilir, testiler boşaltılır, sarayda pişen aşureden içine konup testi iade olunurdu. Bu, bir âdetti."
PADİŞAHA TEBRİKLER SUNULURDU
Yeni basılan paralar, saray ahalisine, hizmetlilere ve tebrik için gelenlere bahşiş olarak verilirdi. Altın paralar kırmızı atlas keseler içinde dağıtılır, sadrazam ve şeyhülislâm ile vükelâya ait muharremiyeler diğerlerine oranla daha çok olurdu. Yeni hicrî yılı tebrik etmek üzere sadrazam ve şeyhülislâm, padişah tarafından kabul edilirdi.
Dünya Bülteni'nin özel haberine göre Sultan Abdülmecid, 4 Mart 1840 tarihindeki hicrî yılbaşında, dönemin sadrazamı Koca Hüsrev Mehmed Paşa ve Şeyhülislam Mekkizade Mustafa Asım Efendi'ye yeni yıl tebriğinde bulunmuş ve şu sözlere yer vermişti:
"Benim Vezirim,
Cenâb-ı Hakk bu sal-i meyamin-iştimali zât-ı hümayunumuz ile cümle ümmet-i Muhammed haklarında müteyemmen ve mes'ud eyleyüb nice nice emsaliyle müşerref ederek nusret ve futühâte mazhâriyetle sâye-i hümayunumuzda kaffe-i ümmet-i Muhammed'e asayiş ihsan eyleye amin. İşbu Cumartesi günü efendi da'imiz ile bi'l-maiyye rikab-ı hümayunuma gelesiz."
(Cenab-ı Hakk, bereket, mutluluk ve uğurla dolu bu yılı şahsımızla birlikte bütün ümmet-i Muhammed hakkında mübarek, saadetli ve mutlu kılıp bizleri daha nice benzer yıllarla şereflendirerek, yardımıyla başarı ve zaferlere nail edip himaye ve korumamız altında cümle ümmet-i Muhammed'e asayiş ve güvenlik ihsan eylesin. Amin. İşbu Cumartesi günü Şeyhülislam Efendi ile birlikte huzuruma gelin.)
SANATLI ŞİİRLER PADİŞAHA TAKDİM EDİLİRDİ
Sarayda tebrikleşme ve "muharremiyelik" denilen bahşişlerin dağıtılmasından başka hicrî yıl başılarına özel diğer bir öğe de, çeşitli şairler tarafından padişaha bu münasebetle takdim edilen şiirlerdi. Bu şiirlerden 17 Şubat 1875'te Bab-ı âli Buhari-i Şerif Hocası Müderris İbrahim Refet tarafından Sultan Abdülaziz'in yeni yılını tebrik için yazılanı, her mısraı 1292 tarihini esas alan bir redifle gayet sanatlı bir tarzda kaleme alınmıştı. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri'nde kayıtlı bu "kaside-i tarihiye" ise şöyleydi:
"Meyamin-saz-ı mes'adet kıldı yine gerdun 1292
Cedid salin idüb takdim-i bezm-i şah-ı derya-cud 1292
Ne şah-ı asr kim zeyn aver-i eyvan-ı sultanı 1292
Bi-hakkın merhamet nezd-i hümayunda pek maksud 1292
Hital-i dadına emsal derya katre-i na-çiz 1292
Mihr-i envar-ı mecd-i vücuduna nisbetle na-mevcud 1292
Mehtabında burc-ı ala bedr-i cihan-pira 1292
Cela-yı asuman u seyf-i nusret-saye-i ma'bud 1292
Saded ancak dua-i padişahidır her an yoksa 1292
Sada-i satvet ü iclalini el-hak aleme meşhud 1292
Bu kim Sultan Aziz ibn-i Şah Mahmud'dur hakka 1292
Kamu dünya zebanında hemin ahlakı hep Mahmud 1292
Sema-yı emn-i dine nur ver kıldıkca mihr-i asa 1292
Hala'ik-saye-i vücuduyla olsun hisse-mend-i sud 1292
Olup ancak mısra-ı cevherin tarih-i pür ma'na 1292
Yazub bakisin ey Refet beli pek ekmel ve mes'ud 1292
Teceddüd eyledikce sal vü mehle heft-alem 1292
Ola ömr-i azizin ömr-i Nuh-asa her an memdud 1292
Refet da'ileri"
TEBRİK ŞİİRLERİ BASINDA DA YER ALIRDI
Birçok kişi ve şair tarafından yazılan bu tebrik şiirleri, son dönem Osmanlı basınında da geniş yer tutardı. hicrî yılbaşılarda çıkan gazeteler, büyük ölçüde okuyucuların yeni yıllarını tebrikle birlikte bu şiirlere ve padişahın yeni yılını kutlayan resmi mesajlara yer verirlerdi. Gösterilen önemi yansıtması bakımından Miladi 30 Mart 1903, Hicri 1 Muharrem 1321 gününe ait dört sayfalık "Servet Gazetesi"nin üç sayfası, dönemin padişahı Sultan II. Abdülhamid'in yeni yılını tebrik eden çeşitli gazete ve şahıslara ait 30 adet şiir ve tebrik mesajına ayrılmıştı.
FİKRİYAT