Tarih sayfaları, savaşlar, siyasi bunalımlar, ekonomik krizler, doğal afetler, salgın hastalıklar ve bunların bıraktıkları derin izlerle, acılarla dolu. Tarihimizdeki bu derin izlerden ve acılardan hayat bulan Kızılay, din dil ırk ayrımı gözetmeksizin, insanı ön plana çıkaran değerlerin, insanın korunması, yaralarının sarılması anlayışı ile yola çıktı.
SAVAŞLARIN DEHŞETİ DÖNÜM NOKTASI OLDU
1859 yılında Fransız ve İtalyan kuvvetlerinin Avusturya ordularına yenilgisi ile biten savaşın kanlı çarpışmalarını savaş alanında, Jean Henry Dunant isimli bir İsviçreli şahsen izlemişti.
Tanık olduğu dehşet verici gözlemlerini 1862 yılında yayınladığı "Bir Solferino Hatırası" adlı yapıtı ile ortaya dökmesi, uluslararası bir yardım kurumunun temellerinin atılması için dönüm noktası oldu.
Dunant, 300 bin insanın çarpıştığı Solferino Savaşı'nda insanlık onuruna yakışmayan tabloyu anlattı kitabında ve "yaralı ve hasta askerlerin milliyet farkı gözetilmeden, yetiştirilmiş sağlık personeli tarafından tedavisi, tedavi merkezlerinin uluslararası anlaşmalar güvencesinde saldırılardan uzak tutulması ve savaşanlara insani gereksinimler ve yardım sağlanması" önerisinde bulundu.
İlgiyle okunan bu kitaptaki ilkeler birçok Avrupalı devlet adamının beğenisini kazandı ve Cenevre'de askeri yaralılara yardım amacıyla Kızılhaç'ın temelini oluşturdu.
KIZILHAÇ DERNEĞİ KURULDU
26-29 Ekim 1963 günlerinde pek çok ülkenin doktor ve memurlarından oluşan gayri resmi yetkililer, konuyu ayrıntılı bir şekilde görüşerek, uluslararası bir kongre toplanmasına karar verdiler.
1863'teki adım, Ulusal Kızılhaç Dernekleri kurulmasını ve 1864 yılında da Birinci Cenevre Konvansiyonu'nun toplanmasını sağladı.
Toplantıda hem uluslararası yardım dernekleri kurulması, hem de savaş anında ulus ayrımı yapılmaksızın yaralıların toplanıp bakılmaları, sahra hastanelerinin, sağlık personelinin, gönüllü yardımcıların, yaralıların saldırmazlık çerçevesi içinde kalmaları görüşüldü.
Ayrıca öncü ve ev sahibi ülke olan İsviçre'nin ulusal bayrağının tersi, beyaz üzerine kırmızı haç bulunan, amblem olarak kabul gören kızıl haç işareti benimsendi.
Bu ilkeler İsviçre'nin yanı sıra Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, İngiltere, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere il 12 ülke adına 22 Ağustos 1864'teki Cenevre Sözleşmesi ile resmileştirildi. Cenevre Sözleşmesine geniş katılım oldu. Bütün ülkeler birer Kızılhaç Derneği oluşturdu. Bu dernekler faaliyetlerini savaş alanları ile de kısıtlamayıp, barış dönemlerinde de, salgın hastalıklar, doğal afetler gibi olağanüstü durumlarda insanlığa yardım görevlerini üstlendi.
DÜNYANIN İLK KIZILAY'I
Osmanlı İmparatorluğu'nda bu dönem, ülkede yeniliklerle bunalımların bir arada yaşandığı yıllardı. İlk Cenevre Konvansiyonu'na Osmanlı İmparatorluğu'ndan delege gönderilmemişti; ancak sözleşme 5 Temmuz 1865 yılında imzalanmıştı.
1867 yılında Paris'te toplanan ilk uluslararası Kızılhaç Kongresi'ne Osmanlı İmparatorluğu, Macar asıllı Dr. Abdullah Bey'i göndererek katıldı ve bu toplantıda kuruluşun daimi üyeliğine seçildi.
Abdullah Bey, Cenevre Sözleşmelerinin ülkede uygulanmasının bizzat sözünü verse de, kayıtsız kalınmıştı. Dr. Abdullah Bey'in ısrarlı girişimleri sonunda Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa ve Kırımlı Dr. Aziz Bey'in de çabalarıyla, bir süre sonra Tıbbiye Nazırı Marko Paşa'nın başkanlığında, 11 Haziran 1868'de "Mecruhin ve Marda-yı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti" kuruldu.
AMBLEMİN HAÇ OLMASI RAHATSIZLIK VERİYORDU
Kuruluşu izleyen süre içinde cemiyet pek faal olamamıştı. Bunun nedeni olarak, cemiyetin amacının yeterince anlaşılamamış olması; sadece yardım amacıyla da olsa, Müslüman olmayan ülkelerle birlikte hareket etmenin devlet yöneticileri arasında rahatsızlık yaratması; Osmanlıların alışık olmadığı biçimde kadınlara da kuruluş içerisinde erkeklerle eşit olarak rol alma olanağı getirilmesi ve amblemin haç şeklinde olması gösteriliyordu.
Cemiyetin amacı yeterince anlaşılmamış olmalı ki, insancıl içerikli bu girişim sivillerin askerlik alanına karışması olarak da yorumlanmış ve hükümet sunulan nizamnamesi onaylanmamıştı. Kuruculardan Dr. Abdullah Bey'in kişisel gayretleriyle kısa bir süre çalışmalar yürüten ve onun ölümünden sonra pek ilgilenilmeyen Cemiyet, 1874 yılında dağılmak zorunda kalmıştı.
HİLÂL-İ AHMER'İN YENİDEN DOĞUŞU
İki yıl süren sessizliğin ardından cemiyetin yeniden örgütlenmesini sağlayan gelişme, Osmanlı-Rus Savaşı oldu.
Osmanlı-Rus Savaşı'nda Rus kuvvetlerinin ilerleyişi karşısında Osmanlı orduları büyük kayıplar verdi. Yaralı askerlere yetişmede yetersiz kalınması, Hilâl-i Ahmer Cemiyeti'nin tekrar hayata geçirilmesinde büyük etken oldu.
11 Haziran 1868 tarihinde "Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti" adıyla kurulan ve dünyanın ilk Kızılay'ı olan Cemiyet, 14 Nisan 1877'de "Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti" adını alarak çalışmalarına tekrar başladı.
Bu dönemde en büyük etkinliğini, Osmanlı-Rus Savaşı'nda sergiledi.
CEPHEDEKİ YARALILARA BÜYÜK DESTEK
Cemiyet özellikle Plevne'de kendini gösterdi ve bölgeye gönderilen iki operatör başkanlığındaki 50 doktor ile 4000'e yakın hasta ve yaralıya destek sağladı.
Yine Hilâl-i Ahmer tarafından cephe gerisinde 9 gezici hastane, İstanbul'da 4 ilk yardım istasyonu kuruldu ve buralarda da 25 bin yaralı ve hastaya bakıldı.
Osmanlı-Rus Savaşının bitiminde İmparatorluk'ta birçok kurum kapatıldı. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti de, 1897 yılında başlayan Osmanlı-Yunan Savaşına kadar suskun kaldı. Savaş başlayınca Sadrazamlık emri ile göreve çağrılan Hilâl-i Ahmer, yaralı ve hasta askerlerin İstanbul'a getirilmesi için iki hastane vapuru kiraladı. Ayrıca orduya askerler için gerekli sağlık malzemesi ve kinin başta olmak üzere ilaç sağlayarak devlete yardımcı oldu.
HİLÂL'İ DÜNYAYA ARMAĞAN EDEN KURUM
Kızılhaç hareketinin ambleminin kuruluşunda benimsediği amblem olan kızıl haçın Hristiyanlığı sembolize etmesi, Müslümanlar arasında rahatsız edici olmuştu.
Bunun üzerine Kırımlı Aziz Bey'in bu konuda yazılarıyla giriştiği mücadele sonunda, 12 Ağustos 1876 İstanbul toplantısında Türklerin kızıl haç karşılığı olarak, beyaz üzerine kırmızı hilâli sembol olarak kullanması kararlaştırıldı.
Seçilen amblemin bütün devletlerce tanınması için Cenevre'deki Uluslararası Kızılhaç Komitesine başvuruldu. O dönem Rusya başta olmak üzere, devletler davranışlar ve haklar açısından amblemlerin birbirinden ayırt edilmemeleri kaydıyla yeni amblemi tanıdı.
Kırmızı ay sembolü, Dr. Besim Ömer Paşa tarafından Londra'dan sonra La Hey Konferansı'nda da önerildikten sonra, 10 Mayıs 1912'de toplanan 9. Washington Salib-i Ahmer Konferansı'nda resmen bütün devletler tarafından onaylandı.
HİLÂL-İ AHMER'DEN KIZILAY'A
Bugün Uluslararası Kızılay-Kızılhaç hareketinin etkin bir üyesi olan Türk Kızılayı, 1868 yılında dünyadaki ilk Kızılay olarak kuruldu.
Osmanlı İmparatorluğu'nun en zor döneminde askerlere yardım amacıyla kurulan Hilâl-i Ahmer, uluslararası harekete "kızıl ay" amblemini de kazandırdı; "hilal"i dünyaya armağan eden kurum oldu.
1923'de "Türkiye Hilâl-i Ahmer Cemiyeti", 1935'te "Türkiye Kızılay Cemiyeti" ve 1947'de "Türkiye Kızılay Derneği" adını aldı.
Derlenmiştir.