SAVAŞLARI BİÇİMLENDİREN SERT KARAKTERİ
Devlet-i Âliye'nin altı asır süren ömrü boyunca öne çıkan en önemli özelliklerinden biri de, karşılaştığı problemlere geliştirdiği hızlı ve kesin çözümlerdir. Bu çözümler mali, siyasi ve askeri olabildiği gibi geniş yelpazedeki reformların hayata geçirilmesini de içerir. Sorunlara çözüm bulma yolunda isimleri öne çıkan tarihi karakterler ise kendilerinden sonraki dönemlere eserlerini miras bırakmışlardır.
Osmanlı İmparatorluğun 18'inci yüzyılda birçok problemi vardı. Bunlardan biri de, Osmanlı donanmasına ait bir geminin Çeşme'de yakılmasıydı. Bu talihsiz gelişme, imparatorluğun deniz kuvvetlerinden eksik kalmasına sebep oldu. Fakat Cezayirli Hasan Paşa'nın başarısı ile problem kısa sürede halledildi. Böylece Osmanlı donanması, kısa bir sürede ABD gemilerine karşılık verebilecek seviyeye geldi.
ABD'YE OSMANLI TOKADI
ABD bağımsızlık hareketi ile İngiltere'yi bölgesinden çıkardı. Böylece bağımsız bir devlet olarak tarihteki yerini aldı. Akdeniz sularında birtakım faaliyetlerde bulundu. Fakat Isaac Stevens'ın idaresindeki gemiye Cezayirli korsanları el koydu.
Bunun üzerine Cezayir korsanlarını cezalandırmak isteyen ve büyük beklentileri olan ABD, yeni donanması ile birlikte Akdeniz'e indi.
Bu feci mağlubiyet üzerine General Washington, kongreyi toplama kararı aldı. Bu toplantıda, Cezayir'de faaliyet gösteren Türk korsanlarına karşı durmak için 700 bin dolara yakın bir paranın donanmanın inşası için gerekli olduğunu söyledi. Kongre, bu teklifi kabul etti. ABD'nin büyük bir donanma hazırlamaya girişmesi, Osmanlı'nın bir eyaleti olan Cezayir korsanlarından yediği ağır darbe sonucunda gerçekleşti.
Cezayir donanmasına karşı gelemeyeceğini anlayan ABD, barıştan yana tutum takınmaya başladı. General Washington'un isteklerinin yerine gelmesi için 642 bin altın doları gözden çıkarması ve Atlantik ile Akdeniz'deki filolarına dokunulmaması karşılığında ise yıllık 12 bin Osmanlı altını (216 bin dolar) ödemeyi kabul etmesi gerekiyordu. Taraflar arasında 22 maddeden oluşan ve Türkçe olarak kaleme alınan bir antlaşma imzalandı. Bu anlaşma, ABD'nin vergi vermeyi kabul edip karşı tarafın galibiyetini net olarak kabul ettiği ve kendi dili dışında imzaladığı ilk ve tek anlaşmadır. Anlaşmanın muhatapları da ilginçti. Taraflardan biri Cezayir Beylerbeyi ve dayısı olan Hasan Paşa'dır.
KÖLELİKTEN KAPTANIDERYALIĞA
Doğum tarihi tam olarak bilinmeyen Hasan Paşa 1713 ila 1715 arasında doğdu. Milliyeti konusunda kesin bir kaynak olmamakla beraber Kafkasyalıdır. Gençliğinde Cezayir ocaklarına yazıldı ve yükselerek Tlemsen Beyliği'ne getirilmesi dolayısıyla "Cezayirli" lakabını aldı. Evcilleştirdiği bir aslan ile birlikte dolaşması ile meşhur oldu. Efendisi Hacı Mehmet, genç Hasan'ın asabi tavırlarından sonra ve onu yanından uzaklaştırmak için azat eder. Özgürlüğüne kavuşan Hasan, Yeniçeri Ocağı'na girdi. 1738 yılında Belgrat'ın Avusturya'dan geri alınma kuşatmasına katıldı. Savaşın ardından genç yaşta, korsanlığa yöneldi. Şöhretini duyduğu Cezayir kaptanlarına doğru gitmek isteğiyle bindiği gemi, yolda bir korsan saldırısına uğrayınca yatağanını sıyırıp korsan gemisine atladı. Bu macera, genç yeniçerinin dönüm noktası oldu. Bu yolculukta yaşadığı yoğun fırtına sonrasında genç Hasan'ın bulunduğu gemi, Avrupa bandıralı bir yük gemisiyle çarpışır. Kendi gemisinde bulunan hemen herkes korkudan kaçışırken Hasan, karşı gemiye atlar ve bu gemide bulunan silahlı 15 kişiyi tek başına yatağanıyla yere serer. Bütün bunlar yaşanırken Hasan'ın yolculuk ettiği asıl gemi, fırtınanın etkisiyle uzaklaşır. Ele geçirdiği geminin dümenine geçen Hasan, gemideki birkaç kişinin de yardımıyla Cezayir'e gelmeyi başarır. Böylece dönemin Akdeniz korsan merkezi olan Cezayir'de, tek başına gemi elde eden bu genç, ilgi odağı oldu. Ele geçirdiği gemi kendisinin olan Hasan, ilk olarak Cezayir liman reisliğine ve daha sonra Cezayir Beylerbeyi tarafından Tlemsen şehrinin sancak beyliğine getirdi.
Bir süre sonra Cezayir Beylerbeyi ile girdiği hasmane ilişki sonucunda görevinden alınır, öldürülme riski ortaya çıktı. Bunun üzerine gemisine atlayarak İstanbul'a döndü. Osmanlı donanmasına bağlı kaptanlar arasına girdi ve uzun yıllar hizmet etti. Savaş sırasında karşılaşılan tehlikeli durumlara kendine has yöntemlerle cevap vermesi onun en önemli özellikleridir.
ÇEŞME
Osmanlı Rus ilişkileri 1768 yılında savaşın ilanıyla kesinleşti. Rusların hedefi olan Akdeniz politikası için, Rus amirali Aleksi Orloff komutasında, 24 parça gemi Cebelitarık'tan dolaşarak Ege Denizi'ne indi.
5 Temmuz 1770 tarihindeki iki saatlik Koyun Adaları Muharebesi'nde Cezayirli Hasan Bey, Rus Amirali Spiridof'la karşılaştı. Savaşta her iki kaptanın kalyonu da yanmıştı. Fevzi Kurdoğlu'nın söylediğine göre, Hasan Bey, Burc-u Zafer Kalyonu'ndan yaralı olarak, ağzında kılıcıyla denize atlayıp kurtuldu.
Kaptan-ı Derya Hüsamettin Paşa'nın yanlış bir kararla Çeşme Limanı'na soktuğu donanma limanda sıkışıktı. Hasan Paşa, ateş alan gemisini bir Rus gemisine yanaştırarak her ikisinin birden yanmasını sağladı, kendisi yaralı halde yüzerek kıyıya çıktı.
Donanmanın yok olmasıyla o dönemdeki Osmanlı deniz hâkimiyeti sona erdi.
Temmuz 1770'de Limni Kalesi Ruslar tarafından kuşatılmıştı.21 Düşmek üzere olan kaleyi kurtarmak için İstanbul'un ayak takımından güçlükle topladığı küçük bir kuvvetle, yeterli mühimmatı olmadan, hatta topsuz olarak Ekim ayında yola çıktı. Bu durum Fransız danışman Baron de Tott tarafından cinnet hali olarak nitelendirilmiş ve bir daha böyle delice hareket edilmemesi yönünde devlet erkânına tavsiyede bulunmuştu. Sadrazam ise Baron'a "Ben de Hasan Paşa'nın bu hareketinin harp kurallarına aykırı bir çılgınlıktan ibaret olduğunu biliyorum, ancak Paşa başarılı olursa ne ala, yok eğer olamazsa İstanbul 4.000 serseriden kurtulacaktır" diyerek kestirip attı.
Hasan Paşa'nın küçük kuvveti sabaha karşı limana girdiğinde kale çaresizlikten teslim olmak üzereydi. Gayretli hücum sonrası Ruslar kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı.23 Bu gözü kara cesaretiyle Çanakkale Boğazı'nın tehditten kurtulması üzerine kendisine "Gazi" unvanı verildi, altın çelenkle ödüllendirildi. Artık Kaptan-ı Derya ve Boğaz Muhafızı oldu.
Sultan III. Mustafa'nın ölümüyle 1774 yılında tahta çıkan Sultan I. Abdülhamit, kendisini 27 Şubat 1774 tarihinde Kaptan-ı Deryalıktan alarak Anadolu Valiliğine tayin etti. Birkaç ay sonra bu karardan dönülerek 15 yıl boyunca kalacağı makama geri getirildi.
Egemenlik alanı olarak sadece Akdeniz'i düşünen devlet, kendisini parçalanma sürecine götürecek, tarihinin en ağır anlaşmalarından olan 1774 tarihli Küçük Kaynarca Anlaşması'ndan sonra Rusların Karadeniz'de yaptığı Tersaneleri duyunca, kuvvetlerini iki katına çıkarmak gerektiğini anladı.
MISIR
Rus Donanması Suriye ve Mısır kıyılarına da yanaşmıştı. Bunun üzerine Mısır'daki işlerin düzeltilmesi görevi Ahmet Paşa yerine Hasan Paşa'ya verildi.
Paşa, buyruklar yollayarak "Halk üzerindeki fenalıkların ve vergi zulümlerinin kaldırılarak Sultan Süleyman kanununun tatbik edileceğini, herkesin adil ve hakkaniyet dairesinde idare olunacaklarını, İbrahim ve Murad Beylerin mezalimine binaen, kendisinin padişah tarafından memur edildiğini" belirtti. Bu duruma karşı çıkan beylerle çarpışarak topladığı para, mali krizin tam ortasında çok işe yaradı.
KIRIM
Savaş yanlısı Sadrazam Koca Yusuf Paşa ile Gazi Hasan Paşa arasındaki münakaşada, savaş yanlısı tarafın istediği oldu. Kırım'ın Ruslardan geri alınması için Donanma Karadeniz'e açıldı. Harekâttan önce Hasan Paşa tüm gemi süvarilerini toplayıp şu nutkun ardından, hepsine yemin ettirdi: "Yoldaşlar! Benim Allah'ın da yardımıyla ne şekilde gelişip büyüdüğüm ve başarılı olduğum, şimdiye kadar din ve devlete ne derecede hizmet ettiğim hepinizin malumudur. Bizi besleyip bugüne kadar getiren devletin selameti, kalıcılığı, şan ve şöhretinin sürdürülmesi bizlere bırakılmıştır. Bu uğurda canımı şerefle feda etmeyi göze almak boynumun borcudur. Bu kutsal görevin tamamıyla yerine getirilmesi ve iyi bir sonuca ulaştırılması için karşılaşacağım bütün tehlikelere göğüs germeye hazırım. Hatta ölüme bile. Bu sebepledir ki bütün cariye ve kölelerimi serbest bırakıp, her birini hizmetlerine göre taltif ettim. Borçlarımın tamamını ödedim. Çoluk çocuğuma ve bütün halkıma veda edip geldim. Bundan böyle görevimi yerine getirerek başarıyla geri dönmek yüce Allah'ın takdir ve bağışındadır. Sizler ki güvene layık bahriye erkân ve ümerasısınız, yükümlü olduğumuz hizmetin içerik ve önemini göz önüne alarak dünya ve dünyalıklardan ilişkiyi kesmek gerektir. Bugün öne süreceğiniz mazeretleri dinlerim. Ama yarın düşman karşısında meydana gelecek aksaklık ve mazeretleri dinlemem. Herhangi bir emre itaatsizlik yahut başarısızlık asla kabul edilmez. Böyle hareketlere meydan verenler, kendileri için en şiddetli cezaların kapılarını açmış olur. İçinizden gerçekten sadakat ve cesaretle hizmet etmeye azmedenler şimdi can yemini ederek yoldaşlarını inandırsın."
KALYONCU KIŞLASI
Çeşme Baskını sırasında yetişmiş elemanlarının büyük bölümünü kaybeden donanmanın hızlıca toparlanması gerekiyordu. Yazın seferde olan personele kışın da sürekli olarak eğitim vermek gerekiyordu. Bu sorunları aşabilmek için kalyoncuların barınabileceği bir kışla yapmak gerekliydi. Hazinenin Kırım Harbi sebebiyle yarattığı ekonomik kriz, bu kışlayı karşılamıyordu.
Hasan Paşa Kasımpaşa'da kendine ait arazisinde, kendi parası ile Kalyoncular Kışlası'nı inşa ettirdi. Üç katlı binanın geniş bir avlusu, ortasında bir camisi, ön cephesinde hünkâr dairesi, arka cephesinde ise misafir dairesi vardı. Bu yapı 230 yıldır aynı gelenekle, denizciler için kışla olarak kullanılmaya devam ediyor.
GAZAVATNAME
Savaşların, kahramanlık ve zaferlerin anlatıldığı "Gazavat-ı Cezayirli Gazi Hasan Paşa'nın toplam altı nüshası vardır. Birinci nüshası Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi Kitaplığı'nda, üç nüshası Hazine ve Bağdat Köşkü Kitaplığında, diğer iki nüshası ise Paris ve Viyana Milli Kütüphanelerindedir.
EĞİTİM REFORMLARI
Klasik donanma anlayışının artık kaldığı gündemdeydi. Çeşme'de donanma yanarken deniz tarihi açısından bir sayfa kapanmıştı. Yenilgiler arttıkça Avrupalı askerlerin iyi yetişmiş olduğunu anlayan Osmanlılar, yabancı uzmanların askeri yenileşme tavsiyelerini dinlediler.
Hasan Paşa 1770 yılında Osmanlı Donanması'nın başına geçtiğinde ilk iş, yok olan donanmayı yeniden yapmak oldu. En önemli işlerinden biri okuması yazması olmamasına rağmen, ileride Mekteb-i Bahriye-i Şahane, bugün Deniz Harp Okulu adını alacak olan okulun temellerini atmasıdır. Baron de Tott adlı Fransız ordu subayı hatıralarında okulun açılışını şöyle anlatır: "Padişah benden bir matematik okulu kurmamı istedi. Süleyman Şah'ın kurduğu Mühendisan Ocağı bu yeniliğe karşı çıktı. Padişah bu ocak mühendislerinin bir kurul önünde tarafımdan imtihan edilmelerini irade etti. Reis Efendi, Haznedarbaşı, Şehremini, Mühendisan Reisi ve ocağın şerefini korumakla görevli altı bilgin imtihan kurulunu teşkil ediyordu. Mühendisan Reis'ine tevazu ile bir üçgenin iç açılarının toplamının değerini sordum. Sorumu tekrar ettirdiler. Aralarında konuştuktan sonra içlerinden en cesaretlisi "Bu üçgene göre değişir" dedi. Tabii şaşırıp kaldım. Aslında hepsinin ilme karşı bağlılıklarını teslim etmek gerekir. Nitekim hepsi de yeni okula girmek istediler. Özellikle Bahriyeye tahsis edilmiş olan bu okul Tersane'de kurulmuş, olgun yaştaki öğrencilere aksakallı denizciler de katılmıştır. Öğrencilerim o kadar dikkatliydiler ki, üç ay sonra düzlem trigonometrilerinin dört problemini arazi üzerinde uygulayabiliyorlar, irtifa ölçüp, geminin rotasını çizebiliyorlardı."
Okulun bugünkü uzantıları Deniz Harp Okulu ve İstanbul Teknik Üniversitesidir. Osmanlı Devleti'nde mühendislik eğitimi veren ilk kurum olan okul, askerî eğitimde olduğu kadar modernleşme tarihinde de önemli bir adım oldu.
ÖLÜMÜ
Hasan Paşa'nın 30 Mart 1790 tarihinde vefatı ordunun düzeni açısından tam bir talihsizlikti. Türbesinin 1963 yılında bakımsızlıktan yıkılıp, Bulgarlar tarafından üzerine topçu okulu yapıldığı öğrenildi. şans devlete de, kendisine uğur getirmedi.
GERİYE KASIMPAŞA'DAKİ ASLANLI HEYKEL KALDI
Kabadayılıktan gelen sert bir mizaca sahi olan Hasan Paşa, gençliğinde bir avda yakalayıp evcilleştirdiği aslanı yanından hiç ayırmazdı. Aynı zamanda birçok devlet adamı ve bürokrat da yetiştiren Hasan Paşa'nın Kasımpaşa meydanında aslanıyla olan heykeli ve Feyhaman Duran tarafından çizilen bir portresi vardır.