Osmanlı topraklarında görülen davalarda, ilgili işlerin hallini hızlandırmaya yarayan sadeliği, özellikle mahkeme işlemlerinin ve sonu olmayan davaların uzun sürmesinden mustarip olunan Batı'da, Osmanlı yargı yetkisinin önemli avantajlarından biri kabul ediliyordu. Seyyahlar, Türk hukuku hakkında son derece olumlu olan gözlemlerini Batı dünyasına sunarken, kendi hukuk anlayışlarındaki noksanlıklarını mukayeselerle dile getirmişlerdi. Avrupalılar, özellikle çabuk ve adil hüküm verilmesinden etkilenmişlerdi.
PAPALIKTAN OSMANLI ADALET SİSTEMİ HAKKINDA İTİRAF
Birçok seyyah ve elçinin üzerinde durdukları bu konu papalık tarafından bile kabul edilmişti. Papa X. Leo'nun Özel kalemi Kardinal Jakob Sadolet, 16 yüzyılın başlarında bir hukukçuya ilginç bir mektup göndermişti: "Türklerin bizde hiç bilinmeyen bir geleneği yani hukuk davalarında konu dışına çıkmaktan kaçınmalarını ve tüm anlaşmazlıkları az sayıda kelimelerle ortadan kaldırmalarını övmekten kendimi alamıyorum. Hangi ölümlü, bizde sonunda bir hiçin büyük bir meseleye; masala benzer bir hadiseye dönüştürüldüğü için en küçük hadiseler hakkında bile yığınlarca protokolleri ve belgeleri; devasa dosyaları gördüğünde öfkeye kapılmayacak kadar aklını kaçırmış; insanlıktan bu kadar uzak kalmış olabilir. Bu yazışmalar kalabalığının yalnızca dava üzerine dava; koparılır koparılmaz, yeni bir baş çıkartan bir Hidra(mitolojide çok başlı yarı yılan, yarı insan figürü); ne Herkül'ün ne Jüpiter'in yok edilebileceği bir canavar yarattığını gördüğünde kim hayrete düşmez ki. Cinayeti ve katili, ailelerin yok oluşunu ve devletlerin çöküşünü doğuran veba budur."
SULTAN SÜLEYMAN'IN KANUNLARINI AKTARMAYA ÇALIŞTILAR
Avrupalıların şikâyetçi oldukları bu durum, Osmanlı yargı sisteminde yaşanmıyordu. Nitekim Avusturyalı Gerlach'ın seyahatnamesinde belirttiği gibi Türkiye'de bir dava yüzünden 10, 20, 30 hatta 50 yıl mahkemelerde sürünmek gerekmiyordu.
16. yüzyılın ikinci çeyreğinde Türkiye'ye gelen ünlü Fransız şarkiyatçı Guillaume Postel'e göre Osmanlı sultanı kısa ve özlü mahkeme biçimi ve önlemleriyle vatandaşlarının kanuni haklarını koruma altına almıştı. Postel, eserinde Avrupa'da var olan sistemi eleştirip sonu gelmeyen mahkemelerde, yazışmalardan bahseder. Mahkemelerin sonuçlanmamasının sürekli yeni davaların açılmasına sebep olduğunu söyleyen Postel, Fransız mahkemelerini Türk adaleti ile karşılaştırdığında, utanç duyduğunu itiraf eder. İngiliz Kralı meşhur VIII. Henry bile iddialarına göre Kanuni Sultan Süleyman'ın kanunlarını kendisine aktarmaları için güvendiği adamlarını Türkiye'ye göndermiştir.
1522 yılına ait "Türk kitabında" da Osmanlı ve Avrupa yargı sistemi karşılaştırılır. Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu'nun "eşitlik ve adalete dayanarak hüküm vermesinden çok, güçlünün yanında yer aldığı" ifade edilir. Fransız Jean de Villamont ise oldukça iğneleyici bir şekilde, Hz. İsa'ya inancın eksikliğine rağmen bu durumun Türkleri adil ve medeni olmaktan alıkoymadığını vurgular.
AVRUPALILARIN OSMANLI HÂKİMLERİ HAKKINDA GÖRÜŞLERİ NELERDİ?
Osmanlı adalet sisteminin Avrupa'ya önemli bir etkisi o dönemde hâkim karşılığında kullanılan "kadı" isminin Almancaya girmesi ve bugün bile kullanılmasıdır. Osmanlı yargı sistemini inceleyen Avrupalılar, kadıların yetkilerini de eserinde anlatmışlardı. 16. yüzyılın ilk çeyreğinde esir olarak Türkiye'de uzun süre yaşayan Giovanantonio Menavino, kadının önemli önemsiz her şey hakkında hüküm verme yetkisi ve gücünden bahseder. Menavino eserinde örnekler vererek kadının yetkilerini ve adaletini anlatır. Kadının şehrin hâkimi olduğunu tüm şehri gözetleyip, satışlarda, ölçü birimleri ile oynamak suretiyle haksızlık yapıldığını gördüğünde satıcının malına mülküne el koyup, kanunun gerektiğine göre cezalandırdığını anlatır. Fransız Guillaume Postel ise en ücradaki köyün bile sınırsız yetkilere sahip olan kadının bütün kanunları en iyi şekilde beklendiğini anlatır.
OSMANLI'YLA İLGİLİ HABERLER AVRUPA'DA NASIL YAYILIRDI?
Osmanlı'yla ilgili Avrupa'nın en önemli haber alma merkezi Venedik'ti. Çok erken tarihlerden itibaren Osmanlılarla temasta bulunan Venedikliler, İstanbul'da bulunan ve balyos olarak adlandırılan elçileri ve imparatorluk topraklarında ticaret yapan tüccarları sayesinde Türkler hakkında Avrupa'nın en geniş haber ağına sahipti.
Osmanlı İmparatorluğu'nda görev yapan balyoslar hizmetlerini tamamladıktan sonra ülkelerine dönerler ve burada meclisin karşısına çıkarak Türkler hakkındaki gözlemlerini ihtiva eden raporlarını okurlardı.
16. yüzyılda Avrupa'da yayın yapan gazetelerin Türklerle ilgili haber kaynaklarına bakıldığında çoğunun Venedik kökenli olduğu görülür.