💠 Asırlara meydan okuyan eserleri, mütevazılığı ve göz alıcı motifleriyle dünya tarihine yön veren bir medeniyet… İslam medeniyeti..
💠 İslam, kendinden önce birkaç uygarlığın yaşadığı topraklarda doğmuş ve yayılmıştı. Eski Mısır, Yunan, Sasani gibi…
💠 Her medeniyette olduğu gibi Müslümanlar da bunların müspet yönlerinden etkilendi. Çünkü bir uygarlığın kendi başına doğup gelişmesi mümkün değildir. İslam alimleri, o dönemde yetişen önemli isimleri tanımış, eserlerini okumuş ve abidelerini görmüştü. Bu onların tekniğini geliştirmelerini, yeni stillerin yükselmesini sağladı.Böylelikle bir ruh ve incelik kazandı, mimari.
💠 Kubbeleri, avluları ve atmosferi ile muhteşem bir kudret hissi veriyordu. Peki, İslam topraklarında yaşanan yenilikler Avrupa'ya nasıl taşındı? Bu mimari dönüşümü kavrayabilmemiz için Doğu ile Batı arasındaki irtibatın nasıl kurulduğunu anlamamız gerekiyor.👇
💠 En önemli faktör Kahire, Şam, Kudüs, Kurtuba gibi kadim şehirlerdi. Bu topraklardan geçen Haçlılar, seyyahlar, tüccarlar, Doğu'nun estetik anlayışına hayran kalmış, mimari gelişmeleri İspanya, Sicilya ve Venedik üzerinden Batı'ya ulaştırmıştı.
💠 Normanların Müslümanlarla iletişimi, özellikle de günümüz İspanyasında bir İslam devleti olan Endülüs'ün hâkim olması Karanlık Çağ yaşayan Avrupa'nın bilim ve sanatla buluşmasını sağladı. Yaklaşık 700 yıl varlığını sürdüren bu devlette dünya medeniyetinin mihenk taşlarını oluşturacak eserlere imza atıldı. Böylelikle Avrupa'da yeni bir stil ortaya çıktı. "Romanesk" ve "Gotik"…
Doğu'dan Batı'ya uzanan bu yolculuk, aslında İslam medeniyetinin etkisiyle Avrupa mimarisinin nasıl şekil aldığının hikâyesi… Avrupa'nın simgeleşen eserlerine daha farklı bakma zamanı geldi…
💠 UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Durham Katedrali'nde görülen gül pencere ve tonozlara dikkatinizi çekeceğiz. Görkemli gül pencereler, katedrallerin klasikleşmiş ve en ihtişamlı unsurlarından biriydi.
💠 Daire şeklindeki bu pencereler, Ürdün'de 740-750 yılları arasında inşa edilen Hırbetü'l Mefcer Sarayı'nın dış duvarındaki sekizgen pencerelerden etkilenerek ortaya çıktı.
💠 İlk önce Durham Katedrali gibi Romensk, daha sonra da Avrupa'daki diğer Gotik kiliselerde uygulanmaya başlandı. Canterbury Katedrali'nde olduğu gibi. Burası Normandiya'dan getirilen özel taşlarla inşa edilmiş, İngiltere'de Gotik denilen tarzın en güzel örneği.
💠 Bir diğer önemli örneği ise Fransa'nın tarihi sembolü Notre-Dame Katedrali. Burada göze çarpan İslam mimarisine ait diğer unsurlar ise sivri kemer, kaburgalı tonoz ve kemerli payandalardı. Bunlar ilk olarak İslam mimarisinde kullanılmıştı.
💠 Müslümanlar kaburgalı tonozları, Hristiyanlardan en az yüz elli yıl önce biliyordu. Asıl ilham kaynakları ise Kurtuba Camii'ydi. En eski kaburgalı tonoza Abbasiler tarafından Irak'ta yaptırılan Uhaydar Sarayı'nda rastlanır. Müslümanlar daha önce kullanılan tonozları yeniden tasarlayarak daha büyük ve işlevli hale getirdiler.
💠 İslam medeniyetinin mimari alanına kattığı yeniliklerden biri de kemerlerdi. At nalı, kesişen, sivri, dilimli kemer gibi yeni formlar geliştirdiler. Bunlar, birçok yapının hem direncini hem de estetiğini artırdı.
💠 İlk olarak Kubbetü's Sahra'da görülen yonca kemerler ve üçlü kemerler daha sonra Endülüs'te geliştirildi. Bunlar yerine beşgen gibi çok kanatlı kemerler oluşturuldu. Her yüzeyi yüksek sanat eseri olan motiflerle süslendi. Kemerin sessiz ama önemli görevi, İslam dünyasında "kemer asla uyumaz" sözüyle ifade ediliyordu. Avrupalılar hayran kaldığı bu formları, kendi mimari eserlerinde kullanmaya başladılar
💠 Endülüslerin 998-1000 yıllarında inşa ettiği Bab-ı Merdum Camii'ndeki kemerler ile 12. yüzyıl İngilteresinde yapılan Bolton Manastırı'ndaki kemerlerindeki benzerliği örnek olarak gösterebiliriz.
💠 İngiltere'nin ikonik yapılarından biri olan Westminister Sarayı'ndaki Big Ben Saat Kulesi'nde de İslam mimarisinden etkilendi. İspanya'daki Kurtuba Ulu Camii'nde görülen kemerlerin etkisine burada rastlıyoruz. At nalı payanda, kör çapraz kemerler ve pencerenin üzerinde beş bölümlü kemerler… Bu yapıya sahip bir dizi sistem, saat kulesinde uygulandı.
💠 Gotik mimarinin unsurlarından biri de sivri kemerlerdi. İtalya'da ticaret yapan Amalfili tüccarlar, Kahire'de inşa edilen İbn Tolun Camii'ni görünce hayran kalmış aynı mimari unsurları Avrupa'ya getirmişti. Burada görülen sivri kemerleri, yeni inşa edecekleri katedrallerde kullanacaklardı İlk kez Monte Cassino Manastırı'nda kullanıldıktan sonra daha kuzeye geçti ve Cluny Kilisesi'nde görüldü. Öyle ki Avrupalı mimarlar doğru yaptıklarına emin olmak için aynı malzemeyi getirtmişlerdi.
💠 İbn Tolun Camii'nin minareleri de Avrupalıları etkisi altına aldı. İki ana bölümden oluşur bu minareler. Alt kısım daha sadeyken üst bölüm oldukça zarif ve görkemli süslemelere sahiptir. Bu bölümlendirme Sir Cristopher Wren'in St. Mary Le Bow Kulesi gibi birçok İngiliz kulesinde görülür.
💠 Avrupa'da şatolarda görmeye alışkın olduğumuz kuleler, İslam'ın önemli simgelerinden biri olan minarelerden türedi. Haçlıların Avrupa'ya dönmesiyle şatolarda boy göstermeye başladı. Öyle ki 1200lü yıllara kadar İngiltere'de kule bulunmuyordu. İlki 1221 yılında inşa edilen ise St. Paul Katedrali'ydi.
💠 Endülüs'ün Avrupa'yı hatta Amerika'yı etkileyen eserlerinden biri de İşbiliye Ulu Camii. Bugün Giralda olarak anılan minaresinden etkilenen Batılı mimarlar, onu taklit etmişti. İspanya'daki Carmona ve Lebrija'daki çan kulelerinde etkisi görülür. Bu Amerika'daki San Francisco'daki Ferry Building Saat Kulesi için de geçerli.
💠 İslam mimarisinin ihtişamlı kubbeleri de Batı mimarisine yön verdi. John Nash'ın 1815 yılında yeniden tasarladığı İngiltere'deki Royal Pavilion'un kubbesi, yine Londra'daki St. Paul Katedrali gibi… Bunlar ilhamını İslam mimarisinden, kubbe-kule dualitesinden alıyor.
💠 İtalya'daki Piazza Ducale ile Şam'daki Emevi Camii arasında paralellik görülür. İtalyan kulenin kademeleri kare şekilli kuleyle aynı, tepesinde de aynı tip soğan kubbe kullanılmıştır.Kulenin yükseldiği bölümdeki revaklı avlular, Emevi Camii ile yapısal benzerlik gösterir.
💠 İslam medeniyetinin asırlar öncesinde ortaya koyduğu yeniliklerden sadece biriydi mimarlık. Bugün UNESCO Dünya Miras Listesi'ndeki tarihi yapılardan Avrupa'nın pek çok binasına kadar izlerine rastlıyoruz. Medeniyetimizin sadece mimaride bile dünya tarihine nasıl yön verdiğini daha iyi görebiliyoruz. Öyle ki Prof. Dr. Fuat Sezgin "Eğer Müslümanlar İber Yarımadası'na geçmeyip, Afrika'da kalsalardı bugün Avrupa'nın ve dünyanın jeopolitik ve bilimsel kaderi bambaşka olacaktı" der.
Peki, sizce mimari alanda Batı'ya örnek olan medeniyetimiz, bu sanat anlayışını hala yaşatıyor mu? Görüş ve düşüncelerinizi yorum yazmayı unutmayın.
Editör - Sunucu: Burcu Sandıkçı
Kurgu: Günışığı Gülhan Salma
Kamera-Animasyon: Ahmed Helal