Pandemi yüzünden kapanan okullarımız bu hafta eğitim-öğretime başladı. İlk defa birinci sınıfa başlayacak öğrenciler biraz endişe, biraz da heyecanla okullarına gittiler. Osmanlı İmparatorluğu'nda çocukların okula başlaması için belirlenmiş bir yaş sınırı yoktu. Çocuklar olgunlaşma durumlarına göre dört ile altı yaş arasında mektebe başlarlardı.
Van Mour'un fırçasından okula başlama töreni.
19. yüzyılda çocuklar dörtbeş yaşlarında ise okula ebeveynlerinin rızasıyla gönderilirdi. Altı yaşındakileri göndermeyen aileler ise cezalandırılırdı. İlkokul eğitimi veren okullara "sıbyan mektebi", "mahalle mektebi" veya "taş mektep" denirdi. II. Abdülhamid döneminden sonra ise ibtidaî mektepler açıldı. Sıbyan mektepleri hakkında Ali Birinci, İsmail Kara, Mustafa Öcal, Osman Ergin ve Cahit Baltacı'nın araştırmaları vardır.
Çoğu taştan camilere bitişik inşa edilen mektepler, büyük bir odadan ibaret olurdu. Mekteplerin caminin yakınında olması, çocukların dini eğitim almaları içindi. Çocukların okula başlaması, gelenek haline gelmiş törenlerle olurdu. Çocuğu okula başlayacak bir aile ziyafetler düzenler, mektebin hocasına hediyeler verilirdi. Okuldaki diğer öğrencilere de şeker, simit vs. dağıtılırdı.
Aileler çocuklarının mektebe başlama gününü kandillere denk getirmeye çalışırlardı. Eğer kandile denk gelmezse çocuklar pazartesi veya perşembe günleri okula başlarlardı. Okula başlayacak çocuğu olan aile evlerini baştan aşağı temizler, ailenin kadınları temizlikten sonra okula gidecek öğrenci adayıyla birlikte hamama giderek eğlenirdi.
İbtidaî mektebi.
'BED-İ BESMELE'
Çocuğun okula başlayacağı gün, bütün aile hava aydınlanmadan kalkardı. Yeni elbiseler giydirilen çocuğun boynuna işlemeli bir Kur'an cüz kesesi asılırdı. Fesin giyildiği dönemde çocuğun başındaki püskül mavi olur ve fese bir nazarlık takılırdı. Evdeki hazırlıklar bitince Eyüp Sultan ve Fatih türbeleri ziyaret edilirdi.
Aile türbe ziyaretinden döndükten sonra mektebin diğer çocukları, okula başlayacak arkadaşlarını evinden alarak ilahi ve aminlerle götürmek için eve gelirlerdi. Çocukların okula törenle başlamalarına "amin alayı" veya "bed-i besmele" denirdi.
Mektebe başlayacak çocuk, evin önünde kendisini bekleyen süslenmiş ata bindikten sonra tören başlardı. İlahicilerin dualarını amincilerin "Amin, amin" sözleri takip ederdi.
Çocuk ata bindirildikten sonra amin alayı yürümeye başlardı. Alayın en önünde atlas yastık üzerinde sırmalı cüz kesesiyle elifba taşınırdı. Arkasından da başının üzerinde çocuğun okulda oturacağı minder ve elifbayı koyacağı rahleyi taşıyan birisi giderdi. Bu iki kişiyi ata binmiş çocuk takip eder, arkasından da mektep hocası, hocanın yardımcıları, ilahiciler ve aminciler gelirdi.
Törende çocuğun akrabaları ve davetliler de bulunurdu. Çocukların anneleri ve mahallenin kadınları da okula başlayan çocuğa eşlik ederlerdi. Ayrıca töreni seyretmek isteyenler yol boyunca dizilirlerdi.
Süheyl Ünver'in çizgileriyle taş mektep.
İLK DERS
Amin alayı ilahiler eşliğinde okulun önüne gelince, okul hocasının yardımcılarından biri öğrenciyi elinden tutarak okula götürürdü. Okuldan içeri giren çocuk, hocasının elini öptükten sonra karşısında bulunan minderine otururdu. Besmele çeken hoca cüzde Arap alfabesinin ilk harfi olan "Elif"i göstererek adını yüksek sesle söylerdi. Ardından da "Bugünlük dersin bu kadar, unutursan kulaklarını çekerim" derdi.
OKULLARIN MASRAFINI VAKIFLAR VE HALK KARŞILIYORDU
İLKOKULLARIN Karahanlılar ve Selçuklular zamanındaki "sıbyan mektebi" ismi Osmanlı döneminde de kullanıldı. Okullar çoğunlukla tek bir odadan oluştuğu için eğitim bir hoca tarafından yürütülürdü. Mektep hocaları, medrese mezunuydular. Öğrenciler arasında sınıf ayrımı yoktu. Hoca seviyelerine göre öğrencilerle gruplar halinde çalışırdı. Hocanın kendileriyle ilgilenmediği zaman öğrenciler ya yazı yazar ya da istirahat ederlerdi. Eğitim kesintisiz olarak devam ederdi ve tatil diye bir kavram yoktu. Öğrenciler de senenin istedikleri ayında eğitime başlarlardı. Okula kız, erkek karışık giderdi. Bazı okullarda ise kız ve erkek ayrı idi.
Bir Batı çiziminde mektepte eğitim.
Okulun masrafları mahalle halkı tarafından karşılanırdı. Okulda çocuğu olan aile, mektebin hocasına gücüne göre para veya kumaş, koyun, yiyecek, ayakkabı gibi şeyler verirdi. Ayrıca okulun ısınma ve diğer giderlerini de aileler karşılardı. Fakir çocuklar ile öksüz ve yetimler için kurulmuş vakıflar vardı. Vakıflar öğrencilere yemek, harçlık ve elbise verirdi.
Mektepte eğitim Osmanlı döneminde kullanılan alfabenin öğrenilmesiyle, yani "Elifba" ile başlardı. Alfabe bazen tekerlemelerle öğrenilirdi. Sıbyan mekteplerinde Kur'an, ilmihal bilgileri, namaz sureleri, tarih, coğrafya, güzel yazı, imla ve matematik öğretilirdi. Eğitim sabahın erken saatlerinde başlar, ikindiye kadar devam ederdi. Öğlende yemek ve namaz arası haricinde eğitim kesintisizdi. Teneffüs yoktu. Okullar mahalle mektebi olduğu için öğrenciler evlerine giderek yemeklerini yiyip tekrar okullarına dönerlerdi. Bazı okullarda ise yemekhaneler vardı. Okullarda öğretimin yanında disipline de önem verilir, suç işleyen veya yanlış bir davranışta bulunan çocuk falakaya yatırılarak cezalandırılırdı.
Öğrenci Kur'an'da belli bir yere geldiğinde hocasının elini öpüp, hocanın yardımcılarından biriyle evine giderdi. Evde büyüklerinin elini öperek eğitiminin belli bir seviyeye geldiğini gösterirdi. Öğrencinin ailesi durumlarına göre hocanın yardımcısına bir hediye verirdi. Öğrencilerin hatim indirmelerinde tören yapılırdı. Öğrencinin ailesi ziyafet hazırlar, hocaya hediyeler verirdi. Eğitim üç-dört yıl sürerdi. Mahalle mektebini bitiren okumaya kabiliyetli ise medreseye gider, yeteneği veya durumu uygun olmayan da bir sanat öğrenirdi. Evliya Çelebi, IV. Murad'ın 1638'de Bağdat seferine çıkışı sırasında yapılan törende sıbyan mekteplerinin geçişini şöyle anlatır: "Sıbyanın hesabı imkânsızdır. Allah sayılarını artırsın. Hocaların sayısı 1993, mektep 1993 adettir. Bu hocaların binlerce cin askeri gibi küçük ve büyük ebced okuyan çocukları hesapsız kâğıttan külahlar giyip, ellerinde dümbelekler çalıp her bir mektebin çocukları, dualar ederek amin derlerdi. Hocaları da dua ederek binlerce öğrenci grup grup geçtiler."
ERHAN AFYONCU - SABAH