Her insan geleceğini merak eder. Nasıl biri ile evleneceğiz? Kaç çocuğumuz olacak? Ömrümüz ne kadar sürecek? Bu ve benzer sorular hep merak uyandırır. Bu soruların getirdiği merak da falcılık olarak bilinen uğraşın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Fallar içerisinde belki evrensel olarak en yaygın olanı el falıdır. El falı, eldeki çizgelere ve yükseltilere bakarak bir kişinin geleceğini ya da kişiliğini öngörme uğraşıdır. El falının tarihi çok eskiye gitmekle birlikte ilk nerede ortaya çıktığı tam olarak bilinmemekte. Hindistan'da ortaya çıkıp, oradan göç eden Romanlar aracılığı ile dünyaya yayıldığını düşünenler var. Antik çağlarda Hindistan dışında, Mısır, Çin, Tibet, Babil, Pers, Yunan gibi çok sayıda medeniyette el falına rastlamak mümkün. Orta Çağ'da hem Hıristiyanlığın, hem de İslam'ın el falını hurafe olarak görmesi sonucunda popülaritesi düşse de, 19. yüzyıldan sonra el falının tekrar ilgi odağı olduğuna şahit olmaktayız.
ANNE KARNINDA ŞEKİLLENİYOR
El falının çok farklı türleri var. Ancak en popüleri hayat, akıl ve kalp çizgileri olarak anılan üç büyük el çizgisi ile diğer bazı ufak çizgilere bakarak gelecekle ilgili yapılan öngörüler. Genelde el falı ile uğraşanlar el çizgi ve izlerinin her kişiye özel olmasına atıfla el falını temellendirmeye çalışır. Onlara göre nasıl ki her insanın hayatı kendine özelse, el çizgileri de özeldir; bu da aralarındaki ilişkiye işaret eder. Peki, el falına inanmak için herhangi bir makul gerekçe var mı? Birincisi, bugüne kadar el fallarının işe yaradığını ortaya koyan hiçbir ciddi çalışma mevcut değil. Ayrıca el falına güvenmemek için birkaç iyi gerekçe var. Her şeyden önce tek bir el falı olmadığına, el falının kültür ve çağa göre değiştiğine hatta çoğunun aralarında çeliştiğine dikkat etmekte fayda var. Bir el falını diğer bir el falına tercih etmek için bir gerekçe verilmediği sürece, bu uygulamalara inanmak makul olmayacak. İkincisi, el çizgileri, elimizin deriyi germeden ve sıkmadan çalışabilmesi için daha anne karnında, hamileliğin 12. haftasında ortaya çıkar. Dolayısıyla el çizgilerimizle doğarız. Ancak kişiliğimizin bir kısmı biz doğduktan sonra, aldığımız eğitim, yaşadığımız olaylar, insan ilişkileri gibi çevresel faktörlerle etkileşim sonucunda gelişir. Anne karnında oluşan el çizgilerimizin bütün bu sosyal etkileşimleri belirlediğini düşünmek pek makul değil.
BELİRLEYİCİ OLAN HORMON
Her ne kadar el falcıları bu özelliklerden bahsetmese de modern bilim aslında ellerimizle kişiliğimiz arasında ilginç bazı bağlar ortaya koymuş durumda. Yapılan çalışmalar, işaret parmağının yüzük parmağına olan oranının bizim anne karnında maruz kaldığımız testosteron oranı ile ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Buna göre yüzük parmağı hemen hemen işaret parmağına eşit ya da daha büyük olan kişiler, anne karnında daha çok testosteron hormonuna maruz kalıyor. Bu ise kişinin davranışları ve sağlığı üstünde ilginç sonuçlara yol açıyor. Testosterona daha çok maruz kalan bu kişilere düşük parmak, az maruz kalana ise yüksek parmak oranlı bireyler diyelim. Düşük parmak oranına sahip erkeklerin çocuk sahibi olma olasılığı yüksekken, diğer erkeklere göre prostat kanseri olma riski daha fazladır. Diğer taraftan düşük parmak oranına sahip olmayan erkeklerin kalp krizi geçirme veya obez olma riski diğer erkeklere göre daha yüksek. Kadınların ise doğurganlığı fazla. İşaret parmağının yüzük parmağına oranı insan psikolojisi ile ilgili de bilgiler taşır. Düşük parmak oranına sahip erkeklerin dikkat dağınıklığı, hiperaktivite, alkolik ya da oyun bağımlısı olma ihtimali çok daha yüksekken, yüksek parmak oranına sahip erkeklerin depresyon, anksiyete gibi sorunlar yaşama ihtimali daha fazla.
SPOR VE TİCARETTE DAHA GİRİŞKEN
Düşük parmak oranına sahip bireyler spor ve ticarette daha girişken tutum sergiler ve genelde daha başarılı olur. Düşük parmak oranı, testosterona daha çok maruz kalmadan dolayı daha 'erkeksi' karakterler açığa çıkarır. Bu bireyler genelde iletişim ve empati kurmada zayıftır, daha saldırgandır ve suça eğilimleri daha yüksektir. Düşük parmak oranı olan erkekler genelde sanatta daha başarılıdırlar, akademik kariyerde başarılı olma şansı daha fazladır, matematik ve sayılarla araları çok daha iyidir. Diğer taraftan yüksek parmak oranına sahip bireyler ise daha 'feminen' özellikler gösterirler. Bu bireyler çok daha erken yaşta konuşmayı öğrenir, dillere karşı yatkınlık gösterir, empatide daha yetenekli olurlar ve yeni insanlarla tanışıp iyi ilişki kurmada daha yeteneklidir. Yüksek parmak oranına sahip erkekler sınavlarda daha başarılı olur ve hurafelere daha çok inanma eğilimindedir. Yüksek parmak oranına sahip kadınlar ise müzik gibi sanatlarda daha başarılı olur. Elbette parmak oranına göre yaptığımız bu çıkarımlar, falcıların iddia ettiği gibi kesin öngörüleri ifade etmez. Sadece bilimsel gözlemlere dayanan istatistiksel bazı sonuçları yansıtır. Bilim, faldan farklı olarak öngörü yaparken, bu öngörünün kaynağı ve gerekçelerini verir.