Avrupa’nın İslam Dünyasından İlmî İntihalleri
Dünya Medeniyet Tarihinde derin izler bırakan Mısır, Mezopotamya, Grek, Çin ve Hind Medeniyetlerinin etkili olduğu dönemlerden sonra, bugünkü medeniyetin temellerini atan İslam Medeniyetinin etkisi diğer medeniyetlere göre farklı ve daha derin olmuştur. "insanın bilmediğini kendisine öğreten" ilahi bilginin dünyaya taşıyıcıları olan peygamberlerin insanlığa öğrettikleri ve verdikleri bilgiler, medeniyet tarihinin son halkası olan İslam ve dolayısıyla vahiy Medeniyetini oluşturmuştur. Artık vahyin ardının kesilmesi ve Hz.Peygamber'den sonra başka bir yol göstericinin gelmeyeceği gerçeği bilindiğinden insanlar bu bilginin ışığında dünya hayatının sonuna kadar yaşayacakları hayatlarını daha rahat ve daha güzel geçirmek için sahip oldukları medeniyetlerini geliştirmiş ve hergün bunun üzerine yeni bir halka daha eklemeye çalışmışlardır.
İslam Medeniyeti önceleri tefsir, hadis, hukuk (fıkıh), kelam, felsefe ve mantık ilimleri ile başlangıç yaptıysa da daha sonra dil, edebiyat, matematik, astronomi, astroloji, fizik, kimya, sosyoloji, müzik, sanat, mimarlık, tıp ve eczacılık alanlarında o gün için ulaşılabilecek en üst noktaya ulaşmış ve bugün teknoloji alanında artık dünya medeniyeti nasıl zirvesinde ise, o gün de İslam Medeniyeti bütün bu ilimlerde zirvesine ulaşmıştı.
İslâm Medeniyetinin dünya tarihi boyunca ortaya çıkan ve iz bırakan medeniyetler arasında önemli bir mevkie sahip olduğu muhakkaktır. İslâm Medeniyetinin özellikle Avrupa rönesansıyla şekillenen Batı Medeniyetinin temellerini oluşturduğunu bugün Avrupalı ciddi ilim adamları itiraf etmektedir. İslâm'ın dünya ilimler tarihine olan katkıları aynen bir usta çırak münasebeti çerçevesindedir. İslâm'dan sonra dünyanın ulaştığı ilmi düzeyin temelinde İslâm Medeniyetinin dinamiklerinin varolduğu asla inkar edilemez bir gerçektir.
İşte İslam medeniyetinin inkişafından sonar batı dünyasının bu yüce medeniyet ile ilk tanışması Avrupalı ilim adamlarının akıllarına durgunluk getirmiş ve gözlerini kamaştırmıştı. Bu medeniyet ve ilmi düzey karşısında duydukları eziklik onları komplekslere düşürmüş ve bu ilimleri kendi dillerine aktarmaya sevketmişti. Bu çerçevede başlayan Arapça'dan Latinceye çeviri hareketi sırasında bir kısım mütercim İslam alimlerinin eserlerini okuyunca büyülenmiş ve tercüme ettikleri eserlerin müelliflerini gizleme yoluna gitmişlerdi. Bunun İslam dünyasında yazılan eserlerin Latince'ye tercümeleri sırasında bir çok intihal olayına rastlanmıştır. Bunu örnekleri çok olmasına rağmen bir kaç olayı kaydetmekle yetineceğiz:
Ali İbn Abbâs el-Ahvazî el-Mecusî'nin meşhur eseri " Kâmilu's-sinaati't-tıbbiyye" yi Constantine d'Africain (Konstantinos el-Afrikî) miladî 1070-1078 tarihleri arasında "Liber Regius" adıyla Latince'ye tercüme etmiş ve XVI. Yüzyıla kadar Avrupa tıp fakültelerinde ders kitabı olarak okutulmuştu. Ancak Konstantinos el-Afrikî (1020/1087) Ali İbn Abbâs'ın bu eserini Latince'ye çevirirken bunun başkasına ait bir eser ve kendisinin yaptığı bir çeviri olduğunu gizlemiş ve maalesef bu çalışmayı ilim dünyasına Kuzey Afrika'da öğrendiği ve sahip olduğu bilgiler olarak sunmuştur. Hatta Konstantinos'un Pantechne (Liber Pantegni) adıyla yazdığını iddia ettiği eser de Kâmilu's-Sinaa'nın Cerrâhî ile ilgili bölümünün özet bir tercümesinden ibarettir. Batı dünyasının bu ilim intihali anlayışı yine onların bir başka zulüm örneği olan haçlı seferleri sırasına kadar sürebilmişti.
Birinci Haçlı Seferi sırasında Antakyayı ele geçirip burada bir asırdan fazla işgalci kuvvet olarak yerleşen Lombardların doktorluğunu yapmak üzere ortadoğuya gelen Piza'lı tabib (Stephan, Antakya'da bulunduğu sırada 1127 yılında eline geçen Ali İbn Abbâs'ın Kâmilu's-sinaati't-tıbbiyye adlı ünlü eserini okumuş ve buna hayran kalmıştı. Stephan beğendiği bu eseri büyük bir titizlikle Latince'ye tercüme etmeye başlayınca bir sürpriz ile karşılaşır. Bu mükemmel eser yıllardır Avrupa'nın en büyük tıp fakültesi olan Salerno Tıp Okulu'nda okutulan ve kendisinin de bu tıp fakültesinde öğrenim görürken ders kitabı olarak bizzat okuduğu Konstantinos el-Afrikî'ye ait olarak biinen "Liber Regius" adlı eser olduğunu görünce şaşırır. Zira Stephan bu eseri büyük bir saygı ile tam üç yıl müddetle tahsil etmiş ve öğrenmişti. Ancak Stephan'ın bu eserin tam bir intihal olup aslında Ali İbn Abbâs'ın eseri olduğunu öğrenmesi artık Konstantinos'un sahte maskesinin düşmesine sebep olmuştur.
İşte bunun üzerine eseri yeniden tercüme etmeye karar veren Piza'lı Stephan (bölgeye geldikten sonraki yeni adıyla Antakyalı Etyen) eseri Arapça'dan Latince'ye çevirir. Böylelikle Kamilu's-sinaati't-tıbbiyye (el-kanunu'l-melikî) m.1127 yılında Stephan el-Antakî tarafından Latince'ye tercüme edilmiştir. Antakyalı Stephan'ın 1127 yılında yaptığı tercüme 1492 yılında "Liber Regales Disposito nominatus ex arabico venetis" adıyla Venedik'te ve "Liber totius medicinae necessariae continens, quem Haly filius Abbâs Edidit regique inscripsit" adıyla 1523 yılında Lyon'da ve "Constantini Africani operum reliquia" adıyla Bale'de 1553 yılında yayınlanmıştır.
xxxx
Batılı ilim adamları ve çevirmenlerinin yaptığı bir diğer intihal olayı ise, Huneyn İbn Ishak'ın Aşr makalât fi'l-ayn adlı eseri, Latince'ye iki kez tercüme edilmiştir. Birinci tercüme Demeterios müstear ismiyle Sicilyalı bir ilim adamı tarafından Huneyn'in adı gizlenerek Galeni Liber de Oculis adıyla yapılmış ve 1541 yılında yayınlanmıştır. İkinci Tercüme ise meşhur mütercim Kostantinos Afrikanos (el-İfrîkî) tarafından yapılmış olup daha sonraları 1515 yılında Liber de Oculis adıyla yayınlanmıştır.
Eser meşhur tıp tarihçisi ve göz tabibi Max Meyerhof tarafından İngilizce'ye tercüme edilerek Arapça metinle birlikte "Ashr Makalât fi'l-Ayn (The Book of ten treatises on the eye ascribed to Hunain İbn Ishaq-The Earliest Systematic Tex-Book of Ophtalmology) adıyla 1928 yılında Kahire'de yayınlanmış ve bir bâtılı ilim adamı olan mütercim bu çalışmanın mukaddimesinde İslâm tıbbının, özellikle oftalmoloji alanında, batı tıbbına yaptığı etkiyi son derece tarafsız ve ilmî yaklaşımlarla uzun uzun anlatmış ve tıp tarihinde oftalmoloji alanında yazılan ilk tıp ders kitabı olduğunu açık bir dille ifade etmiştir. Max Meyerhof esere yazdığı mukaddimede eseri Latince'ye çeviren Konstantinos el-İfrîkî'nin tam bir hırsız olduğunu ve Huneyn'in bu eseri ile birlikte bir çok Arapça tıp kitabını kendisine mal ettiğini belirtmektedir.
Huneyn'in yine oftalmoloji ile ilgili Kitâbun fi'l-Ayn, el-Mesâil fi'l-ayn adlı eseri Paul Sbath ve Max Meyerhof tarafından "Le Livre des question Sur L'oeil de Honain İbn Ishaq" adıyla yayına hazırlanıp Fransızca tercümesiyle birlikte „Memoires Presentes A L'institut d'Egypte" serisinde 1938 yılında Kahire'de yayınlanmıştır. Etkinliği dördüncü derecede olan ilaçlar olup bunlar arasında genellikle madensel olanları kaydeder. Şab, zâc, cıva, sürme taşı vs. ilaç yapımında kullanılan madenlerden bahsetmektedir. Eser Stephanus de Caesaraugusta tarafından Liber fiduciaede simplicibus medicinis adıyla Latince'ye tercüme edilmiştir. Eser aynı zamanda Kostantinos Afrikanos tarafından Grekçe ve İbranice'ye de özetle ve biraz da kötü bir şekilde tercüme edilmiştir. Ancak Kostantinos Afrikanos eseri liber de gradibus adıyla kendi telifi imiş gibi tanıtmış ve 1866 yılına kadar bu intihal olayı gizli kalmıştır. Eser üzerinde çalışan Moritz Steinschneider bunun İbnü'l-Cezzar'a ait olduğunu ve Kostantinos'un bunu kendisine haksızca mal ettiğini belirtmiştir.
Konuya devam edeceğiz…
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kudüs namusumuzdur! (09.10.2017)
- Salahaddin Eyyubî’nin Kudüs'ü Fetih yıldönümü (02.10.2017)
- Dava Adamının Özellikleri (III) (25.09.2017)
- Bir Dava Adamının Özellikleri (II) (21.09.2017)
- Bir dava Adamının özellikleri (I) (17.09.2017)
- Ömer İbn Abdulaziz Bugün Olsaydı Myanmar Devlet Başkanına Ne Derdi? (04.09.2017)
- Bu dava ve bu ülke kimin? (31.08.2017)
- Kendimden Özür diliyorum (28.08.2017)