Her davanın kendisine has özellikleri olduğu gibi o davanın mensuplarının ve erlerinin de kendilerine özgü özellikleri ve vasıfları vardır. Bu özellikler dava sahibinin nasıl olması gerektiğini bu davaya olan bağlılık ve inancını yansıtan ve diğer ideolojilerden farklılıklar arzeden özelliklerdir. İslam davasının müntesipleri Kur'an ve sünnetin ışığında bir düşünceye sahip olan kimseler olarak eşyanın güzellik ve noksanlıklarıyla ilgili sıfatlarını idrak eden ve bu çerçevede düşünen zihin yapılarına sahip olmalıdırlar. Vahyin çerçevesinde hareket ederek Cenab-ı Allah'ın verdiği akıl nimetini en iyi şekilde kullanan kimselerdir. İslam davasının mensubu olup, aklın kişiyi ilim ve irfana ulaştıran bilgi olduğunu düşünüp buna sahip olmayı hedeflemeleri de İslam davasına gönül verenlerin özelliklerindendir. Akıl, vahyi idrak için olup vahyin davranılması için kullanılan bir araçtır. Zira Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem): "Akıldan daha yüce bir mahluk yaratılmamıştır, hiç kimse kendisini hidayete doğruluğa ve güzelliğe götüren ya da tehlikelerden koruyan akıldan daha mükemmel ve faziletli bir özelliğe sahip değildir," buyurur.
Bunu için de kişinin Allah'la ilişkilerinin, Kişinin toplumla ilişkilerinin, kişinin diğer insanlarla olan ilişkilerinin, kadın erkek ilişkilerinin ferdin kendisiyle olan barışıklığı ve ilişkilerinin, Yöneticilerle yönetilenlerin arasındaki ilişkilerinin, mü'minin diğerleriyle olan ilişkilerinin vahyin sınırları ve çerçevesinde olmasının bilinmesi ve buna göre hareket edilmesi dava sahibinin özelliklerindendir. Dolayısıyla vahye endeksli bir zihin, vahye endeksli bir düşünce, vahye endeksli bir yaşama biçimini tasvip etmek zorunda olan dava adamlarının genel özelliklerini şöyle sıralamamız mümkündür:
Dava adamı güçlü bir imana sahip olmalıdır. Böyle bir kimsenin Allah'a iman ve güveni mükemmel olursa, tevhid inancı sağlam olursa, salih amellerle ahiretini süslerse iyi bir dava adamıdır, demektir. Dava adamı olduğunu hiçbir zaman zihninden çıkarmamalıdır. Bu anlayış ve yaklaşım kendisini ve çevresini kontrol altında hissetmesini sağlar. Sürekli bu anlayış ve düşünce ile yaşamalıdır. Bu düşünce onu her zaman davasına sahip çıkma hususunda güçlü ve zinde tutar.
Dava adamı davasının hedeflerine ulaşması için çok büyük bir mücadele azmine sahip olmalıdır. Düşmanlarına, muhaliflerine ve önündeki engellere karşı bu mücadele azmini sürdürmesi halinde başarılı olur. Bu mücadele ve çalışma azmi onu her zaman başarıya götürür ve davasına hizmet ettirir.
Dava adamı sabırlı ve kararlı olmalıdır, zira mücadelesinde ve hedeflerine doğru giderken direniş ve sabır göstermek zorundadır. Önüne engeller konacak, ayağına çelmeler takılacak, karşısına ahlaksızlar çıkacak, bunlara karşı da sabırla direniş göstermek mecburiyetindedir. Düşüncesinde ve çalışmalarında istikrarlı olmalıdır. Fikir sahibi bir insan olarak düşüncesinde zikzaklar çizmemelidir. Ancak zaman içinde ictihadları farklı olursa da asıl düşüncesinin temeli asla değişmemelidir. Zira iman ve amelde istikrar çok önemlidir. Hatta namazlarına son derece ve titizlikle dikkat etmelidir ki namaz onu hep müstakim ve istikrarlı kılacaktır. Namaz aynı zamanda ona sabrı öğretir. Günde beş defa Allah'ın huzuruna çıkan bir kimse disiplini, istikrarı, kesin olarak yakalar ve hayatının bir parçası haline getirir. Böylelikle davaya olan bağlılığında ve sahip olduğu duruş ve düşüncesinde ısrarlı ve kararlı olur. Dava sahibi kimse yaptıklarından emin olup işlerinde ve verdiği kararlarda mütereddit olmaz, olmamalıdır.
Dava adamı uyanık ve dikkatli olmalıdır. Dünya makam ve mevkilerine, nimetlerine ve zevklerine karşı dikkatli ve uyanık olmadığı zaman birilerinin onu yanlışlıklara ve yanlış yollara sürüklemesi her an mümkündür. Herkese karşı dikkatli ve mesafeli olmak zorundadır. Ama dost ve dava arkadaşlarına ise yakın ve samimi olmalıdır. Hesap içinde olmamalı ve arkadaşlarını yarı yolda bırakmamalıdır.
Dava adamı azimli olup yapmak istedikleri konusunda tabir caizse tuttuğunu koparmalıdır. Bir dava uğruna bir iş ve faaliyet yapması gereken hususlarda bu azimle, tuttuğunu koparan birisi olmadığı takdirde davaya hizmette eksiklikler bırakacak ve gerekeni yapamayacaktır. Dava adamı çalışkan ve hareketli olmak zorundadır. Bir taraftan iyi okumalı, kitaplarından uzak kalmamalı diğer taraftan da gerektiğinde toplumsal hareket ve eylemlerin içinde olmalıdır. Kısaca gerektiğinde kütüphanede gerektiğinde de meydanlarda olmalıdır. Bunları uygularken denge kurmalı birini diğerinin aleyhinde bozmadan atbaşı götürmelidir. Dolayısıyla da dava adamı tembel ve hantal olmamalı gerek davasında ve gerekse özel hayatında ve kişisel işlerinde atik ve çalışkan olmalıdır. Tembel ve durağan kişi dava adamı olamaz.
Dava adamı başarılı olmak istiyorsa kesin olarak çok cesur olmalıdır. Korkak kişi dava sahibi olamaz. Cesur olan hayat sürer ve izzet içinde, korkaklar ise, zillet içinde yaşar ve asla ileriye bir adım atamazlar. Dava adamı cesurdur ama asla mütehevvir de değildir. Gereksiz ataklar da yapmaz neticesiz işlerde de cesaret gösterisinde bulunmaz. Tehevvür ve gereksiz ataklar davaya zarar verir. Her davranışı yerli yerinde olmalıdır.
Dava adamı düşmanlarına karşı sert ve şiddetli dava arkadaşlarına karşı dürüst ve merhametli, birlikte yola çıktıklarına karşı şefkatli ve müsamahakâr olmalıdır. Yola çıktığı arkadaşlarını asla yolda bırakmamalı ve onları terk edip de yolda rastladıklarına kapılıp davası ile ilgisi olmayanları dost edinmemelidir.
Dava adamı her konuda davası ve inancı için fedakâr olmalı, gerektiğinde malını, canını, vaktini ve sağlığını kısaca her şeyini bu dava uğruna vermeli her şeyini bu dava için harcamalıdır. Ve her şeyden evvel dava adamı dürüst olmalıdır. İşinde, davasında ve insanlarla olan ilişkilerinde dürüst olmalı, özellikle ümmetin malına karşı titiz ve hassas davranmalı, hakkı olmayan bir tek kuruşa bile tenezzül etmemelidir. Günün modası olan ihaleler peşinde koşmamalı, dürüst bir tavır ve anlayışla çoluk çocuğunun rızkını sağlamalı, kendisinin ve aile fertlerinin kursağından haram olan, hakkı olmayan tek bir kırıntı geçirmemelidir. Haram ve helali titizlikle hassasiyetle ayırt etmeli, helali her zaman tercih etmelidir.
Dava adamı üstlendiği davanın anlamını müdrik olarak misyonunu basit görmemelidir. Peygamberlerin yolunu sürdüren, Peygamberlere mirasçı olduğunun farkında olan bir şahsiyet olduğunu unutmamalıdır. Güçlü bir irade sahibi olmalıdır. Sıkıntı anlarında dayanma gücünü asla kaybetmemelidir. Bu davanın zorluğu öneminden kaynaklandığı için vahiy alan büyük şahsiyetler olan peygamberlerin davası olduğunu hiçbir zaman zihninden, aklından ve kalbinden çıkartmamalıdır.
Gelecek yazımızda bu özelliklere devam edeceğiz…