Namaz ve Şehir: İslam'ın Görünür Veçhesi Namaz Hakkında Bazı Mülahazalar
Namaz İslam'ın görünür veçhesidir: hiçbir ibadet İslam'ı namaz kadar görünür hale getiremez ve hiç biri toplumu ve şehri namaz kadar etkileyemez. İlahi iradeye teslimiyet anlamındaki İslam, ilahi huzurda durmak ve Hak ile münacat anlamındaki namazda temessül eder. İslam'ın zaman ve mekanla ilişkisi namaz ile kurulur. Günde beş vakit kılınan namaz zamanı vakte bölerek Müslümanın hayatını bir gayeye göre tanzim eder: zamanı imar ederek ömre çevirir. Bu sayede zaman soyut bir hakikat olmaktan çıkarak sorumluluklarımızı ve varoluş gayemizi kendisinde idrak ettiğimiz bize ait bir şey haline gelir: namazla insan zamanı ibnü'l-vakt (vaktin oğlu) olarak idrak eder. Namaz mekanı inşa ederek şehir haline gelir. Namaz için ibadethaneler kurulur; daha doğrusu herhangi bir mekan ibadethanenin etrafında şehir haline gelir. Yeryüzünün ilk şehri olan Mekke bir mabedin etrafında teessüs etti; Hz. Peygamber'in inşa ettiği ilk şehir olan Medine ise onun mescidinin etrafında şekillendi. Mescid-i Nebevi kurulunca Yesrib 'köyü' bir anlam-merkez kazanarak münevver şehir adını alabildi.
Mimarimizin eşsiz örnekleri namaz nedeniyle ortaya çıktı. Namaz olmasaydı İslam'ın estetik anlayışını idrak edemeyecek, insanın ibadetten beslenen güzellik arayışı taşa, ahşaba yansımayacaktı. Namaz güzellik algımızı cisimleştirerek yeryüzünü gökyüzüyle buluşturan mabetler inşa eder. Din camiler ve ibadethanelerle şehrin kurucu unsuru haline gelir. Cami mimarisi namazın ilkeleriyle uyumlu olmak zorundadır: Biz Müslümanlar görünmeyen Allah'a ibadet ederiz. İbadet ettikçe de O'nu görünürlükten tenzih ederek kendimiz de cismanilikten uzaklaşır ve ruhanileşiriz. Namaz görünmez olanı idrak etmek üzere semavi bir yolculuk, yani miraçtır. 'Namaz müminin miracıdır.' Bu nedenle mimari mücerret ve her türlü ikonografiden arınmış sade bir yapı inşa etmek zorundadır. Medine'deki ilk mescitten Bağdat'ta, Şam'da, Kahire'de, Endülüs'te, Hindistan'da, Anadolu'da, İran'da, Orta Asya'da, Balkanlar'da en nefis mimari eserler bu bilincin inşa ettiği sadeliğin ve mücerretliğin şahitleriydi. Yeryüzünün en kadim şehirlerinden İstanbul İslam şehri olduysa, bunu namaza borçludur: namaz coğrafya üzerinde İslam mührüdür.
'Namaz görünür bir ibadettir' dedik. Namaz için abdest almak ve temizlenmek lazımdır. Abdest suyun ve çeşmelerin hayatımızla ilişkisini daha gerçek hale getirir. Artık sular sadece içmek için değil, aynı zamanda ibadet için temizlenmenin aracı haline gelerek hayatımızın merkezine yerleşir. Hamamlar, çeşmeler bu maksatla kurularak şehrin ayrılmaz özelliği haline gelirler. İlk çeşmeler cami mimarisinin ayrılmaz parçasını teşkil eden şadırvanlardı. Namaz şehrin temizliğinin en önemli unsurlarından birisi haline gelir: şehrin temizliğinin en önemli sebebi namazdır. 'Temizlik imandandır' hadisi biraz da bu anlama gelir: ferdi ve içtimai temizliğimizin sebebi namazdır. Müslümanlar için temizlik sağlık veya başka toplumsal veya bireysel bir gayeden daha başka anlam taşır. Temizlik Allah'a yaklaşmanın vesilesidir. Metafizikçilerce su üzerinden geliştirilen sembolik dil namaz-temizlik ve kurbiyet ilişkisini yorumlar. Su bedenimizi ayakta tuttuğu gibi suyun remzi olduğu bilgi zihnimizi ve ruhumuzu ayakta tutarak bizi gerçek insan kılar. Hz. Eyyub'un Hakka niyazında 'şeytan bana temas etti' sözüne karşılık 'ayağını yere vur, serin su bulacaksın' cümlesi temizlik-su-yakınlık ilişkisinin bir ifadesi olarak muhakkiklerin bakış açısını şekillendirdi.
Namaz Kabe'ye yönelerek kılınır. Her yerde hazır olan Allah'a ibadet etmek için belli bir mekana yönelmek bir paradokstur. 'Her nereye dönerseniz, Allah'ın veçhi orada' iken O'na ibadet için niçin bir mekana yöneliriz ki? Bir mekana dönmek insan olmanın bir zorunluluğudur: biz mekanlı bir varlığız ve mekanı taksim ederek değerleri tanımlarız. İnsan ibnü'l-vakt olduğu gibi aynı zamanda mekanın da oğludur. Müslümanlar 'mekansız' rablerine ibadet ederken kendileri tedricen mekandan sıyrılarak 'la-mekan'a kast ederler. Bir mekana yönelmek insan için bir coğrafya bilgisini iktiza eder. Yeryüzündeki bütün Müslümanlar zihnen bir mekanda bulunarak Allah'a ibadet eder. Günümüzde önemini görece yitirmiş bir bilgi olsa bile, erken dönemlerden itibaren yeryüzüyle ilgili bir bilinç namaz sayesinde yayılmıştır. Herhangi bir yerde insanlar, kendi ülkeleri ve şehirlerini tanımasalar bile Mekke'yi bilmek zorundaydı.
Namazın başka bir yönü üzerinde durmak gerekir: insan sesiyle okunan ezan! Ezan kadar Müslüman cemaatle özdeşleşen ikinci bir şey yoktur. Ezan müslümanların musikiyle ilişkilerinin zeminini belirleyen iki kurucu unsurdan birisidir; öteki ise Kuran'dır! Kuran-ı Kerim kıraati, ezan ve ona eklenen sala, müslümanların musikiyle ilişkilerini tesis eder. Müslümanların musiki ilgileri ve zevkleri ezanda bir alan bularak İslam'a girebilmiştir. Bir toplumun Müslüman olup olmadığı ezanla anlaşılırdı. Ezan müstakil olarak bir meslek gurubunun ortaya çıkmasını sağlamış, Bilal-i Habeşi ile başlayan gelenek Ümmü Mektum gibi sahabenin önemli isimlerinden pirler genç Müslüman dimağların ideal örnekleri haline gelmiştir. İslam cemiyetinin farklı dönemlerinde yetişen büyük müezzinler Müslümanların musiki anlayışını şekillendirerek hayatı derinden idrak edebilecekleri bir bakış açısı kazandırdılar. Hz. Peygamber Bilal-i Habeşi'ye 'Ezan ile bizi rahatlat' demişti! Vakıa ezanlar ve salalar İslam şehirlerinin hayatın normal akışının dışına çıkarak ulvileştiği zaman kesitlerinin habercisi olacaktı.
Ekrem Demirli
Fikriyat.com