edileri yol tutar. Araba hareket etmeye görsün, hemen mızıldanmaya başlar, ne yapacaklarını şaşırırlar. Önceleri bu hallerini biraz yol gidince neye odaklanacağını bilemeyip midesi bulanmaya başlayan hiperaktif çocuklara benzetiyordum... Sonra kedilerin bu huzursuzluğunda adını koyamadığım başka şeyler bulmaya başladım. Derken DorisLessing'i okudum ve zihnim açıldı. "Trafiği bir kedi aracılığıyla görmek, arabaya her binişimizde nelere kulak tıkadığımız konusunda çok öğretici bir tecrübedir" diyordu Lessing ve şöyle devam ediyordu: "Dehşetli gürültü patırtıyı; sarsıntı, gümbürtü, gıcırtıyı fark etmiyoruz. Fark etseydik, kediler gibi biz de aklımızı kaçırırdık." Bana sorarsanız, bir nokta daha var: Kediler bize "bu kadar harekete ne gerek var, daha oturduğumuz yerin değerini bilemedik" de diyorlar.
***
***
Gündüzler gevezedir. Fakat anlattıklarını anlamak için geceye muhtacız.***
Belki fark etmişsinizdir, İstanbul'da humus modası patlak verdi. Bu gelişmeye damak tadında "yeni oryantalizm" denebilir mi, bilmem. Benim tercihim Kuzguncuk'taki mola noktam Pulat Çiftliği'nin menüsündeki kıymalı humus. Tabii üzerine bol limon sıkarak...***
Trabzon (cennet) hurmasını manav tezgâhında görünce "çürük domatese benziyor" diyenler var, biliyorum ama dalında pek güzel. Geçenlerde Yalova'daki Limak Termal'in bahçesinde karşıma çıktılar. Otelin bahçesindeki her ağacın altına küçük bir tabelada adını ve türünü yazmışolmasını da alkışlıyorum. Ortam nasıl mı? Bir ara kendimi geçen yüzyılın hemen başlarında Karlovy Vary kaplıcalarında dinlenmeye çekilmiş Osmanlı muharriri gibi hissettim.***
Pencere... Alçakgönüllü, sevimli, üst seviyede nitelikli ironiyi haiz bir piyes. Oyun Atölyesi'nde sahneleniyor.
Haluk Bilginer her zamanki gibi... Sahneye çıktığı an alıp götürüyor. Fakat Esra Bezen Bilgin'in oyuna kattığı "hakikilik" duygusunun da altını çizmeliyim.
Meraklısına tavsiyemdir.
Haşmet Babaoğlu