Dışarıda olup biten hiçbir şeye "bize ne?" diyemeyeceğimiz bir dönemdeyiz...
Paris'te, Berlin'de, Riyad'da, Moskova'da, Pekin'de ne oluyorsa, emin olun ki, bizi doğrudan ilgilendiriyor.
Dışarıda olanların içerde, içerde olanların dışarıda mutlaka bir karşılığı olduğunu bilmekzorundayız.
Ve fırsat bu fırsat, son kırk yılda neoliberal medya tarafından zihnimize zerk edilen klişelerden kurtulmanın da zamanıdır.
Nasıl "internet bireylerin özgürce gelişip serpilme alanıdır" veya "ulus devletler ölüyor" tezleri şimdi gözümüzün önünde çözülmeye başladıysa...
"Büyük savaşların çağı geçti, küresel ekonomi buna izin vermez" tezini de gecikmedenmercek altına almak ve geleceğe hazırlanmak zorundayız.
***
Düpedüz yalan...
Ama gönül inanmak isteyince, arkasına bir yığın ikna edici sosyolojik/ ekonomik/ siyasal açıklama konulabiliyor.
Oysa dönüp iki dünya savaşının hemen öncesine ve sonrasına baksak, anlayacağız.
Hatta baksak, ABD'nin dünya egemeni oluşunda bu savaşların payını da çırılçıplak biçimde göreceğiz.
Düşünün, "büyük buhran"dan bir türlü çıkamamış ABD İkinci Dünya Savaşı'na girmeye karar verdikten hemen sonra milyonlarca insanı ekonominin çarkları içine soktu.
Savaş zamanında sistem 17 milyon yeni işçi oluşturmuştu.
Üretim 1939'a göre yüzde 50 büyümüştü.
Üstelik alıştığımız yalanların tersine, tüketim malları alanında da muazzam bir gelişme yaşanmıştı.
(Bugünün ABD'si böyle bir enerjiye ihtiyaç duymuyor olabilir mi? Öylesine bir soru işte!) Ayrıca şu notu da koyalım:
Bütün dünyada kadınların iş gücüne katılımı devrimi ikinci büyük savaşın başı ve sonrasındagerçekleşmiştir.
***
Yazımın başında söylediklerime dönecek olursam...
Artık umursamazlık ve dalgınlık çok tehlikeli.
Üstelik unutmamalı; bizi bin yoldan hipnozda tutuyorlar.
Bu satırları yazarken tv'de de euronews açıktı.
Arka arkaya ekrana gelen görüntüleri tahmin edersiniz: Sarı Yelekliler, Macron'un konuşması, Almanya'da ırkçılık, vd.
Sonra sunucunun yüzünde tatlı bir tebessüm belirdi. Sanki saatlerdir beklediği haberi nihayet veriyor gibiydi: Insight adlı uzay aracı Mars'taki rüzgârların sesini kaydedip dünyaya göndermiş...
Bilmem, kaç kişi o uğultu seslerini kendinden geçerek dinledi.
Ekranda ise stüdyoda dijital teknolojiyle oluşturulmuş Mars görüntüleri vardı.
Haşmet Babaoğlu - Sabah