Varak-ı mihr ü vefâyı kim okur kim dinler
"İnsanı, insan yapan şey nedir?" diye bir şey sorsam ne cevap verirsiniz? Bana böyle bir soru yöneltilse aklıma ilk gelen birkaç şeyden biri vefa olurdu. Kanaatimce bir insanı insan kılan önemli özelliklerinden biri vefâlı olmasıdır.
Vefâ dediğimiz şey bu dünyaya gelmeden önce elest bezminde Allah'a verdiğimiz söze sadık kalmaktır. Sufiler, Allah'ın bizi, sözümüzde durup durmayacağımızı sınamak için bu dünyaya gönderdiğini söylerler, anlatırlar. Ömürleri de verdikleri söze sadık kalmak, ahitlerine vefâ göstermek için gösterdikleri gayretle geçer. Yaptıkları, ettikleri hep vefâlı olmak ve vefâlı kalmak içindir.
Vefâ kelimesinin anlamı zamanla genişler, hakka ve hakikate sadık kalmak anlamında da kullanılmaya başlanır.
Vefa dine karşı olur, davaya karşı olur, kuruma karşı olur ve insana karşı olur. İnsana karşı olan vefa sevgiliye karşı olur, akrabaya karşı olur, arkadaşlara karşı olur. Eş, dost, sevgili ve arkadaş kalabilmenin olmazsa olmaz şartı vefâlı olmaktır. Vefâ o kadar önemlidir ki vefaya sadakat göstermemek ihânet olarak değerlendirir. Eşine verdiği sözü tutmayanları tarif için "ihânet etmek" gibi ağır bir cürümle itham etmenin altında vefanın çok önemli olması yatar.
Vefanın bir çeşidi de yapılanları görmek ve takdir etmektir. Bir iş tamamlandıktan sonra o işin yapılmasında emeği geçenleri anmak, teşekkür etmek de vefadır. İnsanların yaptıklarını takdir etmeyen Allah'ın yarattıklarını da hakikatiyle takdir edemez. Dil ile söylemiş olur sadece. O yüzden güzel bir iş gördüğümüzde yapanı takdir etmek aynı zamanda hakikati teslim sadedinde üzerime borçtur. Bundan dolayı insan olmanın bir diğer tarifi "vefâlı olan kişi" dir. Vefa kişiyi güzelleştiren, insanlaştıran unsurdur ve ona en çok yakışan süslerdendir. Namık Kemâl bu durumu veciz bir şekilde şöyle ifade eder.
Bekâ Yezdân'a şâyândır fenâ ekvâna evlâdır
Vefâ insâna çespândır cefâ hayvâna ahrâdır
(Sonsuzluk Allah'a, sonluluk mahluklara, vefâ insana, cefa ise insanlara yakışır.)
Namık Kemâl her ne kadar vefanın insana yakıştığını söylese de devran bize vefâlı insan sayısının çok olduğunu söylemiyor. Câvîd Efendi'nin;
Nâm-ı Ankâ gibi dillerde vefâ-yı âlem
Ve Nâbî merhûmun
Nakş-ı safâ sahîfe-i âlemde kalmamış
Bûy-i vefâ hamîre-i âdemde kalmamış
Dediği gibi insanın hamurunda vefa kokusunun kalmadığı dönemleri yaşıyoruz.
Durduk yerde bu beyitleri hatırlamadım. Bana insanların vefasız olduğunu düşündüren şeyin ne olduğunu sizinle de paylaşmak isterim.
Birkaç hafta önce, Cumhurbaşkanımız güzel bir hizmetin açılışını yapar. Açılışını yaptığı bina için sarf ettiği sözler dikkat çeker ve gündem oluşturur. Haliyle birçok yazıya konu olur. Bir dergi de açılışı yapılan bina ile ilgili kurumun yöneticisi ile röportaj yapar ve yayınlar. Buraya kadar her şey doğal seyrinde, normal olmayan bir durum yok. Hizmet vermeye başlayan ve ülkede gündem olmuş açılışı yapılan binanın yöneticileri ile röportaj yapılmasından daha doğal ne olabilir? Doğal olmayan kısmı kendisi ile röportaj yapılan yöneticinin söyledikleri, daha doğrusu söylemedikleri.
Temel atma ve açılış törenlerine cumhurbaşkanımızın da katıldığı binanın nasıl ve şekilde yapıldığını biliyorum. Bir önceki yönetimin o binayı yapabilmek için nasıl çırpındıklarını, kaynak bulabilmek için nasıl gayret ettiklerini, seneler sonrasının ihtiyaçlarını düşünerek projelendirdiklerini yakinen şahidiyim. Açılış yapıldığı dönemin yöneticilerinin o binanın yapılmasında en ufak katkısı olmadığı gibi binayı yapılış amacı dışında da kullandıklarını da biliyorum. Projeyi çizdiren, parasını bulan, ihaleye çıkan ve temeli attıran eski yönetim iken o binanın o hâle gelmesinde emeği geçenleri zikretmemek, binanın mimarından bahsetmemek vefasızlık değil midir? İnsan kuru da olsa isimlerini anıp bir teşekkür etmez mi? Sanki kendileri yapmış gibi gelip hizmetin üzerine çöker mi?
Siz kendinizi bir önceki yönetimin yerine koyun ve düşünün. Bu yapılan zorunuza gitmez miydi? İşin daha da vahimi bu durumun yaygınlık kazanmaya başlaması ve doğal bir şeymiş gibi algılanması. Sizi bilmem ama gördüğüm bu vefasızlık benim çok zoruma gitti. Biz böyle olmamalıyız.
Ama koca Ahmet Cevdet Paşa;
Lafz-ı vefâyı yazsa da bilmez meâlini
Kimse güvenmesin bu zamâne kibârına
Beytini boşu boşuna söyleyecek değil ya! Benim böyle adamlara daha fazla söz söyleyecek mecâlim kalmadı. O vakit son sözü Hâlet Çelebî söylesin:
Ne çâre bî-vefâsın âh insâniyetin yoktur
İsmail Güleç
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yaman değil Yanan Dede (05.11.2022)
- Yüzyılın şarkısı yahut Akif’le ahitleşme (01.11.2022)
- Karacaoğlan’ı ne kadar tanıyoruz? (29.10.2022)
- Bâkî’nin külliyatı şimdi tamam oldu (25.10.2022)
- Gerçek üniversite için üç ölçüt (22.10.2022)
- Hikmet, ilim ve marifet olmadan üniversite olmaz (18.10.2022)
- Akademi-Medrese Çalıştayı (15.10.2022)
- Adı yaman kendi güzel bir şehir (11.10.2022)