Arama

İsmail Güleç
Ekim 25, 2022
Bâkî’nin külliyatı şimdi tamam oldu

Klasik Türk Edebiyatı denilince akla ilk gelen üç şairden biri Bâkî'dir. Devrindeki tüm kaynaklar ondan sitayişle bahseder. Devrimizde de Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde üzerinde en çok durulan ve şiirleri en çok okunan şair Bâkî'dir. Şiirleriyle Klasik Türk Şiirinin kurallarını koyan, standardını belirleyen şairdir. Bir tarafta Kanunî Sultan Süleyman ve Sokullu, öte tarafta Mimar Sinan ve Bâkî, 16. asrı Türk asrı yapan isimlerden biridir.

Bâkî şeyhülislam olmaya çok yaklaşmış, şeyhülislamlıktan bir önceki makam olan Rumeli Kazaskeri olmuş bir müderris, bir âlimdir. Yazdığı kitabında bu büyük şairden etraflıca ve genişçe bahseden Atâyî, Hadâiku'l-Hakâyık fî Tekmîleti'ş-Şakâyık isimli eserinde Bâkî'nin Eyüp medresesinde müderris iken Ebâ Eyyüb Ensarî'nin rivayet ettiği hadisleri derleyip tercüme ettiğinden bahseder. Tercüme ettiği bu eser ziyaret edenlerin okuması için de türbeye bırakılmıştır. Atâyî kitabını yazdığı esnada kitabın hâlâ türbede olduğunu da ilave etmeyi de unutmaz.

Atâyî'nin bu açıklamalarından Bâkî'nin bir hadis kitabı mütercimi olduğunu bilirdik ancak şu ana kadar kitap bulunamadığı için nasıl bir kitap olduğunu bilmiyorduk. Bugün Bâkî'nin tüm eserleri bilinirken bu eser nedense bulunamaz ve bilinemez. Bunda Atayî'nin kitabın ismini vermemesinin ve bir başka kaynakta da geçmemesinin de katkısı var kuşkusuz. Asırlardan beri varlığından haberdar olduğumuz ancak ulaşamadığımız bu eserin burnumuzun dibinde olduğunu öğrenmek için bir araştırmacının Almanya'ya gitmesini beklememiz gerekecekti.

Süleymaniye ve Köprülü kütüphanelerinde bulunan bu kitabın Bâkî'ye ait olduğunun anlaşılmamasının nedeni isminin farklı bir şekilde kaydedilmiş olmasından başka bir şey değildi. Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Güler Doğan Avarbek, Osman Reşer'in Avrupa'ya sattığı kitapların izini sürdüğü araştırmasında önce kitabın ismini tespit eder, sonra bu isimle İstanbul kütüphanelerini tarar ve iki nüshası olduğunu belirler. Gülşah Taşkın ve Arzu Atik ile birlikte bu eseri aslı ile birlikte yayınlar (Ötüken: İstanbul: 2022).

Hayâtu'l-Kulûb bî-Rivâyâti Ebî Eyyüb

Bâkî'nin en büyük hâmîsi Sokullu Mehmet Paşa, Mimar Sinan'a genç yaşta ölen oğulları için Eyüp'te bir türbe ile birlikte, medrese ve dârülkurrâ ve çeşmeden meydana gelen bir külliye inşa ettirir. Medrese ve çeşme inşa edildikten yaklaşık on sene sonra da darülkurra inşa edilir.

Bâkî 1564'te Edirne'den İstanbul'a Murat Paşa Medresesine gelir. Kanûnî'nin 1566'da vefat edip yerine II. Selim'in tahta geçmesinden sonra Murat Paşa Medresesi müderrisliğinden azledilir. Uzun süre bir evinde bekledikten sonra önce Mahmut Paşa, sonra Eyüp medreselerine atanır. 1573'te Sokullu'nun desteğiyle Semâniye Medresesine atanır.

Bâkî, 1566-1573 arasındaki yedi senenin uzunca bir bölümünde ma'züldür ancak bu uzun sürenin ne kadar olduğunu bilmiyoruz. Sokullu, medresesini 1568-1569 yılında tamamladığına göre müderris olarak Bâkî'yi atadığı düşünülebilir. Öncesinde Mahmut Paşa müderrisliği de var. Dolayısıyla kaynaklarda uzun süre olarak ifade edilen zaman diliminin iki-üç yıllık bir süre olduğu tahmin edilebilir. Sokullu'nun yaptırdığı medresenin 1569'da tamamlandığını kabul edersek Bâkî'nin 1569'dan Semaniye müderrisliğine atandığı 1573 yılına kadar dört yıl Eyüp medresesinde müderris olduğunu varsayabiliriz. Bu eserini de bu süre zarfında yazmış olmalıdır.

Diğer mensur eserleri gibi bu eserini de Sokullu'nun arzusuyla veya ona takdim etmek üzere kaleme alan Bâkî'nin bu eseri de diğer üç mensur eseri gibi tercüme. Bâkî, Eyüp'te medfun bir büyük sahabenin derlediği hadisleri, Eyüp'te medrese inşa ettiren Sokullu için türbeyi ziyarete gelenlerin istifadesi için hazırlaması dilinin bugün için bile anlaşılabilir bir sadelikte yazmasının sebebi olmalıdır. Bâkî kitabını hazırlarken adetâ mukaddimesinde dili kullanmadaki ustalığını göstererek "İstesem yapabilirim" mesajını vermiş, daha sonra sade bir dille herkesin istifade etmesini temenni ettiğini göstermiş gibidir.

Bâkî, 16. asır hadis alimlerinden Nureddin el-Karâfî'nin Nefehâtü'l-Abîri's-Sârî bi-Ehâdisi Ebî Eyyub el-Ensârî adını verdiği Ebâ Eyyüb El-Ensârî'nin rivayet ettiği hadislerden oluşan kitabı tercüme etmiş ve tercümesine Hayâtu'l-Kulûb bî-Rivâyeti Ebî Eyyüb adını vermiş. Yayına hazırlayan Güler Doğan Averbek'in tespitlerine göre Bâkî tercüme esnasında birkaç küçük tasarrufta bullunmuş. Karâfî'nin rivayet ettiği hadis sayısı 210 iken Bâkî'nin tercümesinde 150 civarında hadis yer alır. Bâkî mükerrer hadisleri tercümesine almaz ve konularına göre 75 bölüme ayırır. Daha çok sıradan bir Müslümanın bilmesi gereken namaz, abdest, temizlik ve nikahla ilgili hadislerin yanında diğer konularda da hadisler vardır.

Örnek olması bakımından fidan dikmenin faziletine dair bir hadis-i şerif tercümesini alıntılıyorum.

Fidân dikmek hakkında vârid olanı beyân eyler

İmâm Ahmed ve gayrılar naklinde Ebî Eyyûb Ensârî radiyallahü anhdan mervidir ki her kimesne ki bir fidan dike Allahu Teâlâ hazreti ol kimesneye ol fidanlardan çıkan mîveler mikdarı ecirler kitâbet eyleye. Hadis-i mezkur bazılar katında zaîfdür sıhhatine i'timâd yokdur amma İmâm Mâlik ve Saîd bin Mansur katlarında kavî hadisdür Allahu a'lem. (s. 194)

Karşılıklı sayfaların birinde transkribe edilmiş diğerinde yazma nüshadan ilgili sayfanın yer alması Osmanlı Türkçesi öğrenenler için de büyük bir imkan sunuyor. Baş tarafta verilen bapların numaraları metinde de verilse aranılan konuların daha rahat bulunmasına yardımcı olabilirdi.

Bâkî'nin adı bilinen kendi bilinmeyen eserini gün yüzüne çıkaran Güler Doğan Averbek'i ve kitabı birlikte yayına hazırladığı Gülşah Taşkın ve Arzu Atik'i tebrik ediyorum.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN