Yurtdışında Türk çocuklarına Türkçe öğretilmesi ile ilgili sorunlarla ilk defa on sene önce bir araştırma kapsamında gittiğim Hollanda'da karşılaşmıştım. Akşamları gittiğim camide, namazdan önce ve sonra yaptığımız sohbetlerde konu dönüp dolaşıp çocukların Türkçe öğrenmesindeki güçlüğe geliyordu.
Bilgi ve tecrübemin olmadığı bir konuda benden yardım istenmişti ve benim akademik hayatım boyunca ikidilli çocuklara Türkçe öğretmek, hiçbir zaman çalışma alanım olmamıştı. O yüzden bu işleri bilen bir arkadaşıma danışarak sorulan sorulara cevap vermeye çalıştım. Öte yandan sorular zihnimin bir köşesinde bir dert olarak yer edinmişti.
Ertesi sene (2013), Sakarya Üniversitesi ev sahipliğinde Avrupalı Türk Çocukları İçin Türkçe Öğretimi Çalıştayı yaptık. Pandemiye kadar bu çalıştay ve sempozyumları sürdürdük. Belçika, Fransa, Almanya ve İsveç'ten sonra bu sene altıncısını 18 Mart 2023 tarihinde Amsterdam'da (Hollanda) düzenledik.
2013'ten bugüne kadar çalıştay ve sempozyum kitapları ile muhtelif dergilerde yayınlanan sempozyumlarda sunulan bildiriler alan literatürüne ciddi katkıda bulundu. Konusu sadece ikidilli ve çokdilli Türk çocuklarına Türkçe öğretmek olan iki kitap yayınlandı. Onlarca yüksek lisans ve doktora tezi yapıldı, makaleler yazıldı. Araştırma alanı ikidilli Türk çocuklarına Türkçe öğretmek olan akademisyenler yetişti.
Bu gelişmeleri gördükçe çok seviniyorum. isteyip de yapamadığımız şeyler de oldu. Biz yapamadık ama belki başkaları bu bayrağı alır ve taşır düşüncesiyle burada paylaşıyorum.
İkidilli çocuk kimdir?
Ama öncesinde bilmeyen veya ilk kez duyanlar için ikidilli çocuk ile neyi kastettiğimizi açıklayayım. TDK Sözlüğünde tanımı şöyle:
İki ayrı dile sahip olma veya iki ayrı dili okuyup yazma gücünde ve becerisinde olma.
İkidillilik denilince akla ilk gelen isimlerden olan Baker ise şöyle tanımlıyor:
İki dilin ya da bir dilin türlerinin bir toplumda her dile farklı kullanımların atanmasıyla dengeli bir düzen içinde birlikte varolması.
Yani ikidilli çocuk demekle evde konuşulan dil ile sokakta ve okulda konuşulan dilin farklı olduğu bir yerde büyüyen çocukları kastediyoruz.
İklimi oluşturmak
Geçen on senede öğrendiğim en önemli şey ikidilli Türk çocuklarına Türkçe öğretmenin tek başına öğretmenlerin altından kalkabileceği bir sorumluluk olmadığıdır. Mutlaka diğer disiplinlerle birlikte çalışmaya ihtiyacımız var. Bunların neler olduğunu gerekçesiyle açıklamaya çalışayım.
Çocuk gelişimcisi: Muhatap çocuk olduğu için çalışmalara başlamadan önce çocuğun durumunu öğrenmemiz ve sürecin takip edilmesi gerekiyor. Çocuğun gelişiminin takip edilmesi için öğretmenin yanı sıra bir çocuk gelişimcisinin yardımına da ihtiyaç duyulmakta.
Psikolog ve PDR: Özellikle belli kaygıları olan çocukların psikolojik desteğe ihtiyacı duyulmakta. Boşanmış ailelerin çocukları, psikolojik sorunları olan ailelerde büyüyen çocuklar ve burada sayamadığım sorunlarla boğuşan çocuklar için bir uzmana ihtiyaç duyulmakta. Bu durumda kendisi de ikidilli olan bir psikolog da süreç içinde olmalı.
Sosyolog: İkidilli çocukların ailelerinin toplumsal pozisyonları çok önemli. Ailenin durumu ve toplumla ilişkisine dair sorunlar Türkçe eğitimini doğrudan etkilemekte. Dolayısıyla Türkçe öğretilen çocukların yaşadığı toplumun da çok iyi tahlil edilmesi ve tanınması gerekiyor. Bunun için de sosyologların desteğine ihtiyaç var. Göçmenlik ile ilgili durumlar da sosyologların çalışma alanı. Göçmenlerin çocuklarının eğitimi konusunda birlikte çalışmaya ihtiyaç var.
Hukukçu: Eğitim tüm ülkelerde anayasal bir hak. Maalesef aileler bu haklarını tam olarak bilmiyorlar. Bir haksızlığa uğradıklarında ne yapacaklarını bilememek, yasalarda tespit edilmiş haklarından yararlanmamak ciddi bir sorun. Dolayısıyla ikidilli çocuğu olan ailelere hukuki destek verilmesi gerekir.
Siyasetbilimci: Özellikle okul ve kreş açılması konusunda yerel yönetimlerin desteğini almak için toplumun nasıl örgütleneceği ve yasalardan kaynaklanan hakların siyaseti kullanarak alabilmek çok önemli. Özellikle STK'ların gücü ve etkisinin anlaşılması bakımından siyasetbilimci ve sosyologların bilgisine ihtiyaç var.
Din görevlileri: İkidilli çocukların ailelerinin inançları kimi kaygılarının sebebi olmakta ve bu kaygılar çocukların eğitimlerini engellediği vaki. Bu durumda aileleri ikna etmek, kaygılarını gidermek için ailenin güvendiği bir din görevlisinin telkinlerine ihtiyacı var.
Özel eğitim öğretmeni: Otizm başta olmak üzere birtakım sorunları olan çocukların eğitimin programlanmasında çok ihtiyaç olduğu açık.
Dilbilimciler: Özellikle dil öğretim yöntemleri konusunda dilbilimcilerin çalışmasına ihtiyaç duyulmakta.
Eğitim teknologları ve yazılımcılar: Özellikle hazırlanan materyallerin farklı ortamlarda sunulacak şekilde hazırlanması, dil öğreten kimi uygulamalar yazılması çok önemli.
Mizanpaj ve illüstratör: Özellikle ders materyallerinin hazırlanmasında kullanılan görsellerin çizimi ve sayfa üzerindeki tasarımı çok problemli. Çocuklar için yazılmış ders kitapları için çizim yapma konusunda ihtisaslaşmaya ihtiyaç var.
Dil ve konuşma terapisti: Konuşma özellikle okul öncesi eğitim almadan okula giden öğrencilerde görülen bir rahatsızlık. En bilineni disleksi. Dolayısıyla bu durumdaki ikidilli çocukların mutlaka bir konuşma terapistine ihtiyacı oluyor.
Müzik, görsel sanatlar ve drama öğretmenleri: Özellikle dil eğitimi esnasında çocukları motive etmek, hoşça vakit geçirtmek, her şeyden önce sevdirmek için bu sanat dallarına çok ihtiyaç var.
Maalesef sempozyuma yukarıda sıraladığım alanlarda çalışan uzmanların katılmasını yeterince sağlayamadık. Bunun birçok nedeni var, onlara hiç girmeyeceğim. İnşallah önümüzdeki yıllarda yukarıda sıraladığım alanlarda çalışan uzmanları aramızda daha sık görürüz.
Eksikliğini hissettiğim bir konu daha var. O da okul öncesi ve sınıf öğretmenlerini bu çalışmaların içine çekememek. Oysa hem hitap ettikleri kitle hem de öğretim yöntemi bakımından çok daha yatkın ve yakınlar. Buna rağmen ne sınıf öğretmenliği bölümü öğretim üyeleri araştırmalarımıza katıldı ne de öğretmenler bu konuda yeterince görev alıyor veya görevlendiriliyor.
Unutmayalım, yabancı bir ülkede doğup büyüyen bir çocuğun hem başarılı olması hem de kültürünü öğrenmesi ve bize yabancılaşmaması her iki dili de iyi bir şekilde öğrenmesi ile mümkün.
İsmail Güleç