Nedim dinden çıkmış mıdır?
Edebiyat tarihleri ve ders kitaplarında, üslup sahibi büyük şairlerimizden olan Nedim'den hep zevkine ve sefasına düşkün biri olarak bahsedilir. Bugün sokaktan birini çevirip sorsanız size vereceği cevap aşağı yukarı bu minval üzeredir. Bu görüşlerin yaygınlaşmasında yaşadığı dönemin de etkisi vardır kuşkusuz. Ali Canip, onun ölüm nedenleri arasında içkiyi düşkünlüğü olduğunu da söylerken hangi bilgiye dayanıyordu, bilmiyorum.
Acaba Nedim gerçekten zevk ve safa peşinde koşan biri miydi? Şiirlerinde Kur'an'a hakaret etmiş olabilir mi?
Her şeyden önce o bir kazaskerin torunu ve bir kadı ve müderrisin oğludur ve ciddi bir tahsil görmüştür. Kazasker dediğimiz kimse Osmanlı devlet sisteminde şeyhülislamlıktan bir önceki makam. Babasının kadı ve dedesinin kazasker olması bir kişiyi tek başına bu ithamlardan kurtarmaz. Çünkü babası alim ve şeyh hatta peygamber olup nice yoldan çıkmış evlat vardır.
Ciddi bir medrese tahsili gören Nedim, Şeyhülislâm Ebezâde Abdullah Efendi'nin de bulunduğu bir heyet tarafından yapılan imtihanda başarılı olur ve müderris olarak atanır. Osmanlı mülâzamet sisteminde bir müderris adayı eğer ahlaken sorunlu ise kolay kolay müderris olarak atanmaz. Bu da tek başına Nedim'i suçlamalardan kurtarmayabilir. Çünkü müderris olup bu tür kötü alışkanlıkları olan örnekleri biliyoruz.
Nedim, medreseden mahkeme nâibliğine yani kadılığa atanır. Osmanlılarda kadılık en çok dikkat edilen mesleklerdendir ve olası bir yolsuzluk ve ahlaki zaaf karşısında hemen işine son verilir. Ancak kitaplarda hakkında olumsuz şeyler yazılan kadılar da var. Dolayısıyla kadı olması da tek başına Nedim'i bu ithamlardan kurtarmaya yetmez.
Kadı naipliği ve muhtelif medreselerde müderrislik yaptıktan sonra imparatorluğun en büyük ve önemli üç medresesinden birine müderris olarak atanır. Büyük ahlaki zaafları olan birini o üç medreseden herhangi birine müderris olarak atanmasına sistem izin vermez. Ancak ulemadan bazılarının içki içtiği halde medresede müderris olarak görev yapmaya devam ettiğini biliyoruz. Sistem, topluma çok malum olmayıp gizlice yapılıyorsa ve kuvvetli bir alim ise göz yumabiliyor. TÜBA'nın yayımladığı 16. Yüzyıl Osmanlı Ulema Defterleri isimli kitapta sayıları az da olsa işreti ile meşhur olan müderrislerden bahsedilmesi bizi bu konuda da kesin bir kanaat belirtmekten alıkoyuyor.
Devlet, medrese müderrisleri için gösterdiği bu müsamahayı şehzade hocaları için göstermiyor. Fatih, Şehzâde Bayezid'a kötü alışkanlıklar kazandırdığı söylenen Mahmud Paşa, Tâcî Bey ve Abdurrahman Efendi için idam fermanı imzalar. Tâcî Bey Bağdat'a, Abdurrahman Efendi İran'a kaçarak canını kurtarır. Mahmud Paşa ise kaçmaya fırsat bulmayıp idam edilir.
Dolayısıyla Nedîm'in aldıkları görevlere ve bulunduğu makama bakarak zevk ve sefaya düşkün olmadığını iddia edemeyiz. Daha çok delile ihtiyacımız olduğu açık.
Gülşenî dervişi olabilir mi?
Nedim'in divanında Edirne'de Gülşenî tekkesi için yazmış olduğu bir tarih manzumesi var. Yedi beyitlik bu gazelin altıncı beytine dikkatinizi çekmek isterim.
Recâ-yı feyz ile ben de Nedîmâ intisâb etdim
Görünce mecma'-ı ehl-i maârif çün bu eyvânı
Şair kendine seslenerek şöyle diyor:
Ey Nedim! Marifet ehlinin toplandığı bu eyvanı görünce feyz almak ricası ve dileğiyle ben de intisâb ettim, bağlandım.
Gülşenî olduğunu iddiâ edemem ancak muhabbeti olduğu çok açık.
Kemâl sahibi bir müderris
Nedim'le aynı çağda yaşayan tarihçi Küçük Çelebizâde Asım Efendi, ondan "mesleğinde başarılı, kemal sahibi bir müderris ve kadı naibi" olarak bahseder. Dolayısıyla "kemal sahibi bir müderris ve kadı naibi" olarak bahsedilen birinin işrete düşkün olduğunu düşünmek pek doğru olmasa gerek. Kıymetli hocam İsmail Erünsal, Nedim'in terekesinin bu bilgiyi doğrular nitelikte olduğunu söyler.
Nedîm hakkında karar vermek için elimizde kullanacağımız bir bilgi daha var. O da Nedim'in sadrazamın huzurunda gerçekleştirilen tefsir derslerine okuyucu ve müzakereci olarak katılmasıdır. Herhalde devletin koca sadrazamı, ahlaken zaaf içinde olan bir müderrisi Kur'an'ın okunduğu ve açıklandığı derslere çağırması pek mümkün olmasa gerek.
Osmanlı şairi -mış gibi yapar
Nedîm hakkında yorum yapanlar, onun şiirlerine bakarak hakkında kanaat ileri sürerler. Oysa Osmanlı şiiri ile uğraşanların bildiği bir hakikat klasik şairlerimizin şiirde bambaşka kimliklere büründükleridir. 120 okka gelen adam incecik bir dal gibi, zengin bir şair dilenci gibi kapı kapı dolaştığını, mütedeyyin olması ile bilinen bir şair sevgiliden ayrı düşmenin verdiği üzüntüyü unutmak için içki ile arkadaşlık etmesinden bahsedebilir. Dolayısıyla sadece Nedim'in şiirlerine bakarak onun akidesi ve yaşantısı hakkında kesinmiş gibi konuşmak mümkün değildir.
Dolayısıyla Nedim'in şiirleri esas alınarak hakkında yazılanlara şüphe ile yaklaşmak ve şüphelenmek gerekir. Çünkü şairimiz zekidir, dili çok iyi bilir ve onu tüm imkanları ile kullanır.
Nedim, Kur'an'a hakaret eder mi?
İçki içip içmediğine karar vermekte bu kadar tereddüt ettiğimiz ve kesin olarak bir şey diyemediğimiz biri için yapılan suçlamalardan biri de Kur'an'a hakaret ettiğidir.
Hocam İsmail Erünsal, okumalara doyamadığım 22 Mürekkep Damlası isimli eserinde bir araştırmacının Nedim'i, şu beytini şahit göstererek dinden çıkarmaya yeltendiğini söyler.
Zâhîdâ ma'zûr tut cildinde sıklet var biraz
Gılzetin fehm olunur hacm-i kitâbından senin
Beyti günümüz diliyle şöyle ifade edebiliriz:
Ey zâhit! Cildi biraz ağır, hoş gör. Senin kitabının kalınlığından ne kadar kaba ve aptal olduğun anlaşılıyor.
Şair, bu beyitte kaba saba ham softaları hacimli ve cildi kalın bir kitaba benzetir. Ağırlık ve sıkıntı anlamlarına gelen sıklet cilt için kullanıldığında ağırlık kastedilmiş olur. Bundan iki şey anlaşılır. İlki cildi ağır olan kitabın kalın olmasıdır. İkincisi de cilt, kitabın dışına giydirilen kılıf olduğuna göre kitaba benzetilen zahidin kıyafetinin ağır, yani zengin veya mevki sahibi olmasıdır. Zahid olduğu için cübbesi ve sarığıyla zâhir ulemasını kastetmiş olma ihtimali daha yüksek. Bir üçüncü olarak şunu da ilave edebiliriz. Bir kitabın hacimli olması, kalın olmasına yani içinde çok bilgi olmasına işaret ettiği gibi Kur'an'da Yahudi bilginler için söylenen bildiği ile amel etmeyen bilginlere de işaret edilmekte.
Nedim, sarığıyla ve cübbesiyle övünen, çok bilmekle iftihar edip hayatın ve dinin inceliklerini idrakten âciz kimseleri eleştirdiği bir beyitten Kur'an'ın kastedildiğini düşünerek Nedim'in imanını tartışmayı anlamak anlaşılır gibi değil. Nedim, Kur'an'a hakaret ettiği için dinden çıkmış olmalıdır, diye de hükmünü vermiş.
Nedim ne demek istiyor?
Acaba Nedim gerçekten Kur'an'ı mı kastediyor bu beyitte? Hocamın da işaret ettiği gibi Nedim bu beyitte zahide kibarca Cuma suresinin 5. ayetini hatırlatarak kitap yüklü merkep demekte. Ayetin meali şöyle:
Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların haali koca koca kitablar taşıyan eşeğin haali gibidir. Allahın âyetlerini yalan sayan kavmin vasfı ne kötüdür! Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez. (Çantay Meali)
Tevrat'ın kalın ve ciltli olduğunu biliyoruz. Sırtında koca koca kitaplar taşıdığı halde onların sadece maddî ağırlığı altında ezilen ama kendisiyle taşıdığı kitaplar arasında bir bağ kurma kabiliyetinden mahrum merkeplere benzetilen gösteriş budalası alimler kastedildiği çok açık. Kur'an'da verilen bu mesel sadece Tevrat'la yükümlü tutulanlara değil benzer durumda olan tüm ilâhî dinlerin mensuplarına yöneltilmiş bir eleştiri ve uyarı niteliğinde. Âyetin son bölümü de bu uyearının genel olduğunu göstermektedir.
Beytin açıklaması kısaca böyle. Bu beyitten yola çıkarak Nedîm'i dinsizlikle itham etmek ne kadar doğru?
Şimdi size sormak isterim.
Nâz olur dem-beste çeşm-i nîm-hâbından senin
Şerm eder reng-i tebessüm la'l-i nâbından senin
Beytiyle başlayan ve sevgilinin övüldüğü bir gazelde şair güzelden ve güzellikten anlamayan zahidi eleştirdiği, bırakın hakareti en ufak bir eleştiriye dair bir işaretin bile olmadığı bu beyitte Kur'an'a bir hakaretten söz edilebilir mi? Olmayan hakaret üzerinden şairini dinden çıkmakla itham etmek ne kadar insaflı ve adildir?
İsmail Güleç
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Adım Tatar, yurdum Kırım, bu nasıl zulüm (18.05.2023)
- “Ah bu gençler!” demek ne işe yarar? (14.05.2023)
- Tekkede pişen çorbanın hikmeti, lezzetinden öndedir (11.05.2023)
- Bir Orhan Gazi Dönemi Cami: Büyükesence Cumaaltı Camii (07.05.2023)
- Meal okumayıp hadis mi okuyalım? (04.05.2023)
- Din mealden değil, Hz. Peygamber’den öğrenilir (01.05.2023)
- Elini verince dünya dönecek mi? (27.04.2023)
- Tekke gastronomisi olur mu? (24.04.2023)