Son birkaç yıldan beri en çok tartıştığımız konuların başında gençler geliyor. Seçimlerle birlikte oy kullanacak olmaları bu tartışmaları farklı bir boyuta taşıdı. Küçük görülen ve endişe ile yaklaşılan gençler baş tacı edildi ve daha önceleri gösterilmeyen iltifat ziyadesiyle gösterildi. Oysa bize düşen onları anlamak, tanımak idi. Kendi çocuklarımızı bile anlamakta zorluk çekerken tüm gençler hakkında genel hüküm vermek biraz garip kaçıyordu ancak hâlimizden memnunduk. Çünkü genel kanaatlerin konforu bize daha kolay geliyordu. Çünkü diğeri yani gençleri anlamaya ve tanımaya çalışmak zordu ve epey bir uğraş gerektiriyordu.
Gençler üzerine yaptığı araştırmalardan tanıdığımız Prof. Dr. Ali Ayten ve Dr. M. Enes Vural gençlerimizin dini görünümlerini anlamaya çalıştıkları araştırmalarını kitaplaştırdılar. Ah Bu Gençler (İstanbul: İz Yayıncılık, 2023) başlıklı kitapta, ayrı illerde farklı liselerde okuyan 2128 öğrenciye, gençlerin şahsiyetlerinin teşekkülünde dinin ne kadar etkili olduğunu, yönelttikleri beş soru ile gençlerin ibadet, giyim-kuşam, yeme-içme gibi konular başta olmak üzere hayatın birçok alanına dair görüşlerini ve bu görüşlerini hayatlarına ne kadar yansıttıklarını yaptıkları çalışma ile ölçmeye çalışmış hocalarımız.
Dini kimlik düzeyi
Araştırmanın sonucu gençlerin kendilerini tanımlarken dine önem verdiklerini gösteriyor. Ortalaması en yüksek olan iki madde "ait olduğum din, kim olduğumun önemli yansıtıcısıdır." Ve "Dinim kimliğimin önemli parçasıdır." Bu iki madde neredeyse tüm cevapların yarısından fazla. Kimliğinde dine yer vermeyenlerin oranı %3. %9'u ise kimliklerinde dini aidiyetlerine diğerlerine göre daha zayıf bir vurgu var. Sonuçlara göre zannedilenin aksine gençler dinden uzaklaşmış görünmüyorlar.
Dini kimlerden öğrendin?
Araştırmada sorulan ikinci soru dini kimliklerini kazanımlarında kimlerden etkilendikleridir. Gençler bu soruya 53 farklı cevap vermiş. En çok verilen üç cevap annem (%16), Hz. Muhammed (%13) ve babam (%13). Bunu takip eden diğer üç unsur Din Kültürü hocası (%9), dede-anneanne-babaanne (%6) ve abi-abla (%2). Diğerleri %1'in altında. Kur'an Kursu, Kur'an, Cami imamı, Hz. Peygamber'in ailesi ve yakın arkadaşları, akrabalar ve arkadaşlar, din büyükleri. Verilen cevaplar arasında Nihat Hatipoğlu (12 öğrenci), Nureddin Yıldız (8 öğrenci) ve Caner Taslaman (7 Öğrenci) dikkatimi çekti. Ben bu tablodan gençlere örnek olacak ve onlara dini sevdirecek ve öğretecek yeterince akademisyen hoca figürü çıkaramadığımızı görüyorum. Bu sonuçlar üzerinde uzun uzun tartışmak ve sebepleri üzerinde durmamız gerektiğini ifade ederek bir sonraki soruya geçeyim.
Okul türlerine göre dini kimlik algısı
Araştırma İmam-Hatip, Meslek, Anadolu ve Fen Lisesi olmak üzere dört farklı lise grubunda uygulanmış. En yüksek oran doğal olarak İmam-Hatip Liselerinde. Sıralama İmam-Hatip (6.37), Meslek Lisesi (5.37), Anadolu Lisesi (5.32) ve Fen Lisesi (4,61) olarak sıralanmakta. Gençlerin dini, kimliklerinin temel unsuru olarak görmelerinde ise sıralama İHL (6.82), Anadolu 6.11), MTL (5,78) ve Fen Lisesi 5,13) olarak değişiyor. Araştırmacılar bu tablonun geçlerin dini kimlik düzeylerinin ortalamanın üzerinde olduğunu, okunulan liseye göre anlamlı fark olmasının normal olduğuna dikkat çekiyorlar.
Gençler dindarlıktan ne anlıyor?
Bu sorunun cevapları da diğer sorulara verilen cevaplara paralel olarak seyretmiş ve çıkan sonuç ortalamanın üzerinde. İnanç boyutunda en çok yeme-içme tercihlerindeki hassasiyet gözlemlenmiş. Arkadaşlık ve sosyal çevrede ise dini hassasiyet o kadar hassasiyet o kadar kuvvetli olmadığı görülüyor. İbadet konusunda beş vakit namaz en düşük oranda. Kuran okuma onun biraz üstünde. Oruç ve dua etme ise ilk ikisine göre oldukça yüksek oranda.
Ne anlamalıyız?
Kitapta hocalarımız sordukları her bir sorunun analizini yapıp tartışıyorlar. Daha fazlasını merak edenler kitaptan okuyabilirler. Ancak burada ben kısaca ve kabaca ne anladığımı özetleyeyim.
Gençler konusunda o kadar çok endişe etmeye gerek yok.
İlla endişe edeceksek anneler ve babalar olarak kendimizden endişe etmeliyiz.
Kamuda dini kimliği ile bilinen şahısların çok özenli bir dil kullanmaları gerektiği gibi onları takip eden gençleri hayal kırıklığına uğratmamak için yaşantılarına da çok dikkat etmesi gerekiyor.
Anladığım bir diğer husus gençlerimiz dini kitaplardan değil, o dini güzel bir şekilde yaşayanlardan daha iyi öğreniyorlar. O halde gençlerin dini kimliklerini önemseyen herkes önce kendine bakmalı.
Gençler kısaca bize bir ayeti hatırlatıyor:
"Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır." (Saff 2-3)
Günümüzde gençler de Allah'ın sevmediği ve çirkin bulduğu yapmadıklarını söyleyenleri sevmiyor. İhlas ve ihsan önemli, muhsin ve muhlis olmak da. Yaşanan onca olumsuz olaya ve kötü örneğe rağmen gençlerimizin hâlâ dinlerine sahip çıkıyor olmasına da çok sevindiğimi ve geleceğe ümitle bakmama vesile olduğunu ifade etmeliyim.
Gördüğüm bir ikinci sıkıntılı durum da şu. Bu sonuçları gören okuyanların büyük bir kısmı bu işlerin uzmanlık istediğini hiç düşünmeden ve uzmanların görüşlerini dinlemeden, öğrenmek için çaba göstermeden genel yorumları sıralamaları ve hep başkalarına akıl vermeleridir. Bu anlayış değişmedikçe de sonuçların değişmesi pek mümkün değil.
Son olarak bir temennimi dile getireyim. Keşke bir hocamız da bu çalışmanın benzerini farklı yaş gruplarında yapsa ve sonra karşılaştırsa. Acaba çok farklı bir manzara ile karşılaşır mıyız?
Ben sonuçların çok farklı çıkacağını zannetmiyorum. Ya siz?
İsmail Güleç