Tam iki yıl önce bugün...
Değerli okuyucum.
Bugün 13 Temmuz 2018 Cuma... Müminler için haftanın bayramı... Ashab-ı Kiram'ın, yeni bir Cuma gününe kavuştukları ve Allah'ın affına-mağfiretine nâil olabilme bahtiyarlığına eriştikleri için sevinip bayram yaptıkları, birbirlerini tebrik ettikleri gün... İki yıl önce de bir Cuma günüydü yaşadığımız gün... Bir farkla, o gün takvimlerdeki tarih, 15 Temmuz'u göstermekteydi...
15 Temmuz 2016 tarihini bir cümleyle açıklamak istersek, bir yönüyle "yüzyılın ihaneti"ne, bir yönüyle de "yüzyılın direniş ve zaferi"ne tanıklık etmiştir 15 Temmuz… Üzerinde, sosyologların, sosyal psikologların, iletişimcilerin, siyaset bilimcilerin, tarihçilerin… daha doğrusu, insan ve toplum adına birikim ve bilgi sahibi her bir fikir sahibinin çok şeyler söyleyebileceği bir tarihtir 15 Temmuz 2016… Aşağıdaki satırlar, 15 Temmuz'u unutmamak ve o gün vatanın bütünlüğü-milletin bağımsızlığı için canlarını fedâ eden aziz şehitlerimizin, yaşanan elim olaylar esnasında organlarını ve sağlığını yitiren cefâkâr gazilerimizin değerli hatırasını taze tutmak adına mütevazı bir yazıdan ibarettir.
15 TEMMUZ NE DEMEKTİR?
Aziz okuyucum.
"Tarih tekerrürden ibarettir." derler. Mukaddes Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de ifade buyrulan bir ayette Rabbimizin beyanı açık ve nettir: "Müminlerin kalbine sekînet vererek onların imanını-inancını arttırdıkça arttıran O'dur. Ve göklerin de yeryüzünün de orduları Allah'ındır…" (Fetih suresi, 4)
Zât-ı Zül-Celâline iman eden müminleri tarihin her devrinde görünen-görünmeyen ordularıyla destekleyen Allah Teâlâ bir kez daha bu milletin yüzüne bakmış, elinden tutmuştur. Bu yönüyle 15 Temmuz, Çanakkale Zaferi'nin üzerinden geçen 100 yıldan sonra, aziz milletimizin verdiği ikinci bir "İstiklal Mücadelesi"dir.
15 Temmuz, Çanakkale'de vatan için, mukaddes değerleri için can veren 250.000 şehidimizin yaşadıklarının, 250'ye yakın şehidimizle ve 2000'e yakın gazimizle bir kez daha yaşanan bir "tarih tekerrürü"dür…
15 Temmuz, milletin gözbebeği ordumuz içine yıllardır çeşitli takiyye yöntemleriyle sızan bir terör örgütünün ve "ordu içinde ordu" haline gelen büyük ihanetin, bir yaz akşamını karanlık bir darbe gecesine dönüştürme çabasıdır.
15 Temmuz, milletin paralarıyla alınan savaş uçaklarının, tarihinde ilk kez Milletin Meclisi'ni ve ülkenin yönetildiği Cumhurbaşkanlığı Makamı'nı bombaladığı meş'um saatlerin yaşandığı zaman dilimidir.
15 Temmuz, gece-gündüz; yaz-kış; yağmur-çamur demeden yalçın kayalıklarda ve karlı dağlarda teröristlerle mücadelede eden ve her biri arslan misali 49 Özel Harekâtçı Polisimizi, istirahatleri esnasında yakıp kavuran ateşlerin içine attığı, ardında nice acı hatıralar bıraktığı bir gecenin adıdır.
15 Temmuz, helikopterlerin, silahsız ve savunmasız insanlara kurşunlar yağdırıp ocakları söndürdüğü bir günün gecesidir.
15 Temmuz, tanklarıyla kendilerine mukavemet eden herkesi/her şeyi ezen ve tüfekleriyle, savunmasız insanları yere indiren bir çıldırmış gürûhun, her şeyden önce "vicdanını kaybetmiş olduğu"nun ortaya döküldüğü saatlerdir.
15 Temmuz, babayla oğulun yan yana, ikiz kardeşlerin koyun koyna can verdikleri gerçek bir hazin hikâyenin tâ kendisidir.
O gece yaşananlara dair ancak "ummandan katre" misalidir bu yazdıklarımız. Buraya kadar acı ve hüzün dolu gerçeklerdi aktardıklarımız… Ama bir de işin başka bir yönü var. Zira 15 Temmuz'un, ülkemiz ve milletimiz için milat olacak muhteşem ve muazzam tarafı da var…
15 TEMMUZ BİR MİLATTIR!
Evet, 15 Temmuz aynı zamanda bir milattır, bir dönüm noktasıdır. Zira, dışımızdaki düşman güçlerin bizi içimizden vurup birliğimize-dirliğimize kast ettikleri bir darbe kalkışmasına sahne olan topraklarımızda yaşadığımız 15 Temmuz gecesi, her şeyden önce "içten ve dıştan kuşatılan" Türkiye'ye, "Allah'ın yardım elinin uzandığı bir "kutlu mücadele"nin yaşandığı gecedir.
15 Temmuz, ezanları susturan darbelerin, bu kez salâların manevi darbesiyle neye uğradığının şaşkınlığını yaşadığı, darbe üstüne darbeler aldığı gecedir.
15 Temmuz, darbenin asıl hedefi Reis-i Cumhur'un, "canı verenin de alanın da Allah olduğu" inancıyla ve sarsılmaz imanıyla, sadâsıyla-edasıyla dimdik durduğu, abdestini alıp besmeleyle yola revan olduğu ve canını ortaya koyduğu sarsılmaz bir iradenin tecelli ettiği gecedir.
15 Temmuz, bu topraklara sığınan, bu millete iltica eden Suriyeli muhacirlerin, korkuyla ve endişeyle ellerini açıp Allah'a yalvardığı, bu aziz ve necip milletin selamet ve kurtuluşu için niyazda bulunduğu gecedir.
15 Temmuz, İslam coğrafyasının dört bir yanındaki Ümmet-i Muhammed'in, bel bağlayıp güvendiği bu ülkenin, içteki ve dıştaki düşmana karşı muzaffer ve muvaffakiyeti için sabaha kadar dualar ettiği gecedir.
15 Temmuz, dahili ve harici düşmanların hep birden hezimete uğradığı, hesaba katmadıkları bir Yüce Kudret'in, onların tüm hesaplarını alt üst ettiği gecedir.
15 Temmuz, vatan sevgisini yüreğinde hisseden bir gençliğin mevcudiyetinin, geleceğe dair en büyük ümide dönüştüğü gecedir.
15 Temmuz, kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle, amiriyle memuruyla, patronuyla işçisiyle, bu vatan evlatlarının; elinden geleni yaptığı, tankların altına yatıp, bedenini kurşunlara siper kıldığı ve nihayet kanını da canını da vatanı için verdiği bir "şanlı direnişin" ve "kahramanca mücadelenin" adıdır.
Ve nihayet 15 Temmuz, şanlı ecdadın asil torunlarının, gelecek nesillere bırakacakları en mânidar, en şerefli ve en değerli mirasıdır.
Değerli okuyucum.
Şüphesiz 15 Temmuz bu yönüyle de bizim yazdıklarımızdan çok daha fazlasını ihtiva eden derin bir anlam taşımaktadır. Ancak yaşanan hakikatler fazla söze hacet bırakmayacak şekilde açık ve nettir. Asıl önemli olan şey, 15 Temmuz'u unutmamak ve unutturmamak adına kişisel olarak bir çaba sahibi olmaktır. Hem bu yıl, hem de gelecek yıllarda olmak üzere… Zira "hâfıza-i beşer nisyan ile ma'lüldür" ve insan çabuk unutan bir varlıktır. 15 Temmuz sonrası nöbetler ne kadar önemli ise, 15 Temmuz'u sonraki süreçte unutmamak da o denli önemlidir.
Kanlarını ve canlarını bu aziz vatan için, bizler için veren şehitlerimizin kabirleriyle mübarek olan bu topraklarda gözü olan nice düşmanlarımız var. Askeri, siyasi, ekonomik yönlerden ard arda taarruzlar yaşadığımız bu süreç, teyakkuz/uyanık olma nöbetlerimizde rehavete kapılmamamız gerektiğini göstermektedir.
Şu mübarek Cuma gününde niyazımız şudur ki, Rabbimiz, aziz vatanımızı ve milletimizi her türlü felaketten ve musibetten muhafaza eylesin. Dahili ve harici düşmanların şerlerinden, fitnelerinden, tuzaklarından korusun. Vatan için, bayrak için ve tüm mukaddes değerlerimiz için canlarını veren aziz şehitlerimize rahmetler eylesin; bilcümle gazilerimize sıhhat ve afiyetler versin…
Mübarek olan bu Cuma gününün, kılınacak Cuma namazının ardından feyizli ve bereketli vakitlerde vazifesine başlayacak yeni hükumetimize, Devlet Başkanımıza ve kabinesine muvaffakiyetler; sizlere de maddi-manevi bereketler getirmesi niyazıyla…