Peygamberimizden “ticarete can suyu” olacak tavsiyeler…
Allah Teâlâ'nın insanlara yol gösterici olarak gönderdiği peygamberler, halkın içinden biridir. Onların her biri aynı zamanda bir meslek sahibidir. Sözgelimi, Hz. Nuh (as) marangoz; Hz. İdris (as) terzi; Hz. Davud (as) ise demirci ve zırh ustasıdır. Yine bu peygamberlerin hemen hepsi hayatlarının belirli dönemlerinde bir süre çobanlık da yapmışlardır.
Son Peygamber olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav) Efendimize ise Allah Teâlâ meslek olarak ticareti takdir buyurmuştur.
Peygamberlik zincirinin son halkası olan Resûl-i Ekrem (sav) Hazretlerine meslek olarak ticaretin uygun görülmesi, doğrusu üzerinde uzun uzun düşünmeye değer bir durumdur. Fakat sadece peygamberlik öncesi ve sonrasında bir ticaret erbabı olarak çizdiği tabloya ve yaşadıklarına bakmak bile, bizim için pek çok kapıların açılması anlamına gelebilir. Çünkü her yönüyle "örnek bir kul" olan Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, tâcir kimliğiyle de göz kamaştıran güzelliklerin sahibidir.
Değerli okuyucum,
Sevgili Peygamberimizin bir ticaret erbabı olarak bize sunduğu örnek şahsiyeti, o gün nasıl ki muhaliflerini bile hayran bırakacak, hakkını teslime mecbur edecek güzellikteyse bugün de aynı ihtişamını muhafaza etmektedir. Ticarî hayatında yaşamış olduğu her tecrübe ve hatıranın, bizim için yol gösterici bir ışık mesabesinde olduğunu yeri geldikçe sizin de müşahede edeceğinize inanıyorum.
Şimdi geliniz, yine Asr-ı Saadet günlerine gidelim…
TİCARETE CAN SUYU OLACAK TAVSİYELER
Ümmetini düşünen, onların dünya ve ahiret saadetini isteyen şefkatli ve merhametli Peygamberimiz (sav), ticarî hayata dair birtakım tavsiyelerde bulunarak bu konuda da elimizden tutuyor. Aşağıda "can suyu" olarak nitelediğimiz ve günümüzde ihtiyacını çok hissettiğimiz bu tavsiyelerden bazılarını bulacaksınız.
Sevgili Peygamberimiz (sav) ticarî hayata erken saatlerde başlanılmasını ister. Bir duâsında:
"Allah'ım! Ümmetimden sabah erken kalkıp da işine başlayanların işlerine bereket ver" diye dua etmiş ve bu konudaki arzusunu ve teşvikini açıkça beyan etmiştir.
Sabahları işe erken başlamanın toplumların gelişmesi ve kalkınmasına olumlu etkilerinin neler olduğunu belirtmek için sadece bir örnek vermek istiyoruz. Bugün sanayileşme sürecini tamamlamış ve "gelişmiş" diye nitelendirilen batı ülkelerinde hayat sabahın erken saatlerinde başlar. Bürokrat, sanayici, iş adamı, memur, işçi… Kısacası toplumun −yaşlılar da dahil− her kesimi, sabahın erken saatinde uyanıktır ve ayaktadır. Buna mukabil, aralarında pek çok İslâm ülkesi ve ülkemizin de dahil olduğu "gelişmekte" olan doğu toplumlarında ise hayat erken saatlerde başlamaz. Ülkemizi esas alarak baktığımızda, sadece sanayi kesiminde vardiya usûlü çalışma geçerli olduğu için işe erken saatlerde gidilmesi söz konusudur. Ancak devlet daireleri başta olmak üzere mesaiye başlama saatleri, "erken" değil, bir bakıma "geç kalınmış" saatlerdir. Ticarî hayata gelince, maalesef olması gerektiği gibi değil, olmaması icab eden saatlerde açılan iş yerleri ile Peygamberimizin tavsiyelerine uymayan bir nitelik arz etmektedir. Tek tek, fert olarak her bir tâcirin iş yerini erken saatlerde açmaya özen göstermesi ve bunu âdet haline getirmesi, asırlar sonra da olsa Sevgili Peygamberimizin duasına mazhar olmasına vesile olacaktır kanaatindeyiz. Bir Ahîlik geleneği olarak ecdadımızın bu Peygamber tavsiyesini benimseyerek yaşattıklarının en güzel örneğini şu beyitte bulmak kabildir.
"Her sabah besmeleyle açılır dükkânımız,
Ahî Evran'dır dahi pirimiz, üstâdımız"
Nitekim, şanlı ecdadımızın sabah namazını eda ettikten sonra dükkanlarını ve iş yerlerini açarak ticaret ve sanatlarıyla meşgul olduğunu bilmekteyiz.
Değerli okuyucum.
Sevgili Peygamberimiz (sav) herkesin ticarî faaliyet içinde bulunabileceğini ve "rızkın onda dokuzunun ticarette olduğunu" beyan etmiştir.
Bu teşviklerle Medineli mümin kadınlardan Kayle, Müleyke, Esma ve Havle gibi tüccar hanımlar şöhret bulmuş, Munkiz isimli konuşma özürlü bir sahâbîye sağlanan ayrıcalıklarla ticaret imkânı sunulmuştu. Hatta Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizin, Hz.Cafer'in yetim kalan on yaşlarındaki oğlu Abdullah'ı pazarda satış yaparken görmesi üzerine tezgahına gidip tebrik ve teşvik etmesi, ellerini açarak bereket duasında bulunması, ticaret konusunda ne kadar teşvik edici olduğuna dair diğer bir güzel örnektir.
Ekonominin günümüz dünyasında işgal ettiği yere paralel olarak ticaret adamlarının yetiştirilmesi için erken yaşlardan itibaren bilgi ve tecrübe kazandırılmasının önemi de ortadadır. Nitekim, yaşadığı nezih hayat ve mesaj yüklü uygulamalarıyla Sevgili Peygamberimiz bu hususta da en güzel örnektir.
Sevgili Peygamberimizin, ticaretle ilgili olduğuna inandığımız ve önemli bulduğumuz bir diğer tavsiyesi de paranın ticarî hayat içinde olması, yani hapsedilmeyerek tedavülde bulunmasıdır. Bu konudaki uyarısı anlamlıdır:
"Kim bir akar veya ev satıp da parasını benzeri bir şeye yatırmazsa, onun bereketini göremez."
Aynı şekilde, malın piyasaya sürülmesini ve pazara çıkarılmasını tavsiye ederken karaborsacılık yapmayı da kesin bir dille yasaklamıştır.
Gittikçe küçülen ve uluslararası ilişkiler sayesinde ülkeler arasında ticaret vasıtasıyla köprüler kurulan günümüz dünyasında, farklı dinlere mensup yabancı ortaklarla çalışmak durumunda bulunan iş adamları için de Sevgili Peygamberimizin tavsiye ve uygulamaları vardır.
Söz konusu tavsiye ve uygulamalarına nazaran denilebilir ki, bir Müslüman tâcir ya da iş adamı, gerek ticarî faaliyetlerde gerekse toprakların işletilmesinde gayr-i Müslimlerle ortaklık yapabilir. Ancak her türlü ortaklıkta geçerli olmak üzere, tarafların bilgisi ve rızası olmadan, ortak malların ortaklardan sadece biri tarafından satılamayacağı hükmünden hareketle, Müslüman iş adamı ve tâcirin bu konularda da hassasiyet göstermesi gerekmektedir.
Sonuç itibariyle diyebiliriz ki, günümüzde Müslüman bir iş adamı ya da ticaret erbâbı, "Müslüman" kimliğiyle, ortaklarına veya ticarî faaliyette bulunduğu muhataplarına önemli mesajlar verebilir. Çünkü muhatapları, İslâm dininin güzelliklerini bu kişiler üzerinde göreceklerdir. Ama az, ama çok… Ama güzel, ama kötü örnekler olarak…
Sağlık ve afiyetle kalınız efendim.
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ticari hayatta denetim ve bilgilendirmenin önemi (25.10.2018)
- Yeni Hal Yasası üzerine bazı düşünceler… (22.10.2018)
- Sıkıntı içindeyken nasıl dua edelim? (18.10.2018)
- Yine Safer ayı… Yine ortalıkta dolaşan söylentiler… (15.10.2018)
- Nimetlerin kadrini bilmek bir eğitim meselesidir (27.09.2018)
- Savurganlık, sorumsuzluktur! (24.09.2018)
- “Bugün yine on Muharrem!..” (20.09.2018)
- Muharrem ayının faziletleri ve Aşûre günü (17.09.2018)