Bugün yine on Muharrem, rûy-i zemîn Kerbelâ
Mahşere dek yanar gönül, haşre dek kanar yara
Damlar Hüseyin'in kanı, yüreğimden dem be dem
Hüseyin'in salâsıdır, duyduğum her bir salâ…
Değerli okuyucum.
Geçtiğimiz yazılardan hatırlayacağınız üzere; Müslüman toplumların benimseyip kullandıkları Hicrî-Kamerî Takvim sistemine göre Muharrem, yılın ilk ayıdır. Nasıl ki her sabah, hayata taze bir başlangıç ise nasıl ki her gün, bize verilmiş yeni bir fırsat ve imkan ise her bir yeni yılla girilen ay da öylesine değerli bir armağanıdır aslında…
Sevgili Peygamberimiz (sav) yer yeni güne uyandığı esnada, gözlerinden uykuyu silerken bir dua duyulurdu mübarek dilinden…
"Elhamdü lillahillezî ehyânâ ba'de mâ ematenâ ve ileyhi'n-nüşûr"
O yüce Resûl (sav) Rabbine niyazını âdeta şu cümlelerle arz ederdi:
"Ölümü andıran uykudan sonra bize yeniden yeni bir hayat bahşeden Allah'ım! Sana hamd olsun. Dönüşümüz de yine Senin katına olacaktır."
Bu duanın, bu yalın ve samimi niyazın bize öğrettiği gerçek şudur ki, her yeni gün, müminin, -bir nevi ölüm gibi olan- uykusundan uyanarak yeniden hayat bulduğu; canlandığı ve yeni bir yirmi dört saat nimetine kavuştuğu için Allah'a hamd ve senâ etmelidir. İşte, nasıl ki yeni bir gün böyle bir hamd ve şükrü gerektiriyorsa; yeni bir yıl da yeni bir üç aylar mevsimi de yeni bir Ramazan iklimi de böylesine değerlidir ve şükür gerektiren bir nimettir.
Bu tespitten sonra üzülerek ifade edelim ki, geçmişte de günümüzde de kavuştuğumuz yeni yıllar, ya yaşanan acı ve elem dolu hadiseler sebebiyle matem ve yas günlerine sahne oldu. Yahut bize, sahip olduğumuz takvimimiz; Muharrem'imiz, Safer'imiz, Rebîul-evvel'imiz… unutturuldu. Ya da son asırlarda ve yıllarda olduğu gibi, İslam dünyası her biri bir "Kerbelâ misali", nice faciâlar yaşadı, kan ve gözyaşı getiren savaşlar ve ard arda gelen felâketlerle…
Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed,
Aylar bize hep Muharrem oldu!
Akşam ne güneşli bir geceydi...
Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu!.
Âlem bugün üç yüz elli milyon
Mazlûma yaman bir âlem oldu!
Çiğnendi harîm-i pâki şer'in;
Nâmûsa yabancı mahrem oldu!
Beyninde öten çanın sesinden
Binlerce minâre ebkem oldu.
Allah için, ey Nebiyy-i ma'sûm,
İslâm'ı bırakma böyle bîkes,
İslâm'ı bırakma böyle mazlûm.
Evet, İstiklâl şâirimiz Mehmed Akif'in, hissiyatını mısralarında ifade ettiği ve yıllar önce yazılan bu şiir, günümüzde yaşananlara da tercüman olacak nitelikte… Zira şimdi de Ümmet-i Muhammed, sahipsiz, çaresiz ve mazlum…
Kıymetli okuyucum.
Gönül isterdi ki, yeni bir yılın biz Müslümanlar için bu ilk ayında; Sevgili Peygamberimizin "Şehrullahil-Muharrem" dediği "Allah'ın Ayı"nda; tarihte gelmiş geçmiş nice önemli olaylara sahne olan bu günlerde, bizler de Hz. Musa'nın, Firavun'un zulmünden kurtulduğu günün sevincini yaşasaydık!..
Gönül isterdi ki, kendisine iman eden müminlerle beraber Tûfan'dan kurtulan Hz. Nuh'un sevincine ortak olsaydık!..
Gönül isterdi ki, hicret ederek Medine'ye ulaşan Son Nebi'ye kucak açan Medineli Ensârın çocuklarının yüreklerindeki sevinci yüreklerimize taşısaydık bu günlerde… Ne çâre ki, bu yıl da hüzün bize eşlik ediyor bugünlerde… Doğu Türkistan'da zalimlerin baskısı, işkencesi ve insanlık adına her biri utanç niteliğindeki zulümleri altındaki kardeşlerimizin acısı, Arakan'da, Afrika'da, Ortadoğu'dakilerin acılarıyla katmerleşiyor… Bir taraftan zalimlerin mazlumlara revâ gördükleri bu zulümlere içimiz yanarken, diğer yandan düşmanlarımız tarafından İslâm coğrafyasında başarıyla yürütülen "ötekileştirme" projeleriyle Müslüman olduğunu "düşünen" ve "söyleyenler" bir başka Müslümanı, camisini bombalarla yerle bir ediyor; secdegâh olan mescidini kan gölüne çeviriyor!..
Demek ki, bizler bundan 1338 yıl önce, hicretin 61. yılında yaşanan; Sevgili Peygamberimizin aziz torunu Hazreti Hüseyin ve beraberinde çoğu Ehl-i Beyte mensup 72 kişinin şehit edildiği Kerbelâ faciasından hâlâ ders alabilmiş değiliz!..
Kıymetli okuyucum.
Kerbelâ hadisesi, İslâm Tarihi'nde son derece önem taşıyan bir olaydır. Onu iyi okumak ve tahlil etmek gerekir. Zira bu elim ve müessif hadiseyi anlamadan ve çözmeden; bu olayın ortaya çıkardığı zihniyetleri ve mezhepleri; Şiilik, Hâricilik ve Sünnîlik anlayışlarını; görüşlerini ve tatbikatlarını bilmeden, anlamadan ve analiz etmeden, günümüzde yaşananları sağlıklı ve isabetli bir şekilde değerlendirebilmek mümkün olmayacaktır.
Şundan emin olabilirsiniz ki, İslam dünyası bu vasıfları taşıyan, vizyon ve misyon sahibi idarecilere sahip olabilseydi eğer, yakın ve uzak geçmişte, özellikle kendi içinde yaşadığı pek çok sıkıntıyı yaşamayabilirdi. Bu vizyon ve misyon sahibi olmanın ne denli önem arz ettiğini çok değil birkaç gün önce bir kez daha müşahede ettik. Diyebiliriz ki, Allah Teâlâ, günümüzün Kerbelâ'sı olmasına ramak kalmış bir durumda iken İdlib şehrindeki mazlum ve mağdur din kardeşlerimizi, "Ümmetin göz bebeği ve ümit ışığı" olan ülkemizin/milletimizin, "mazlumun derdiyle dertlenen" Başkanı vesilesiyle selâmete ulaştırdı hamd ü senâlar olsun.
Değerli okuyucum.
Ehl-i Beyt sevgisi ile gönlü dolu ecdâdımız, Muharremiye adı verilen ve daha ziyade Kerbelâ hadisesinden, Hz. Hüseyin'e ve yakınlarına yapılan zulümlerden bahsedilen şiirlerde, mersiye ve naatlerde yüreklere dokunan metinler kaleme almışlardır. Pek çok örneği Muharremiye başlığı altında bu kıymetli eserleri bulabilirsiniz.
Yazımızı, ilk kıtasını başa aldığımız ve günümüzde yazılmış Muharremiye örneklerinden bir şiir ile bitirmek istiyorum. Emekli valilerimizden; görev yaptığı her ilde halkın kendisine "Baba" diye hitap ettiği, içlerinden biri olarak görüp benimsedikleri Necati Şentürk'ün bir şiiriyle…
Ah… Hüseyin.
Bugün yine on Muharrem, rûy-i zemîn Kerbelâ
Mahşere dek yanar gönül, haşre dek kanar yara
Damlar Hüseyin'in kanı, yüreğimden dem be dem
Hüseyin'in salâsıdır, duyduğum her bir salâ…
Bu nasıl Vahşet, pür belâ, Kerbelâ, kerb ü belâ
Can verdi susuz sabîler, ehl-i beyt âl-i abâ
Âlemi ağlatır bu dert, bı musibet bu belâ
Rûz-i mahşerde görülür, işbu davâ iptidâ
Kaderin tecek-llisi midir bu ilahî mâcera
Camide şehid edildi, âh… Aliyyü'l-Mürtezâ
Elmas ile zehirlendi vâh Hasen-i Müctebâ
Cennette oldu Hüseyin, hem seyyid-i şühedâ
Hüznümüz arşa dayandı ey Habîb-i Kibriyâ
Kıl şefaat Allah için, Şefî-i rûz-i cezâ
Hürmetine âl-i aba ve şehid-i Kerbelâ
Salât sana, selam sana, âline ashabına…
Kerbelâ'nın hüznünün karıştığı Aşûre gününüzün mübarek olmasını, bugün yapılan dualar hürmetine, Rabbimizin, Ümmet-i Muhammed'e rahmetiyle muamele etmesini, idrak ettiğimiz yeni yılımızın, İslam dünyasına, acıların son bulup sevinç ve huzur dolu günler getirmesini niyaz ediyorum.