Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ağustos 21, 2018
Kurban: Elindekiyle, gönlündeki sevinci paylaşmak…

Bugün bayram… Müminlerin sevinç ve sürur günlerinden biri…

Bugün bayram… İsmail'in, bıçağın altına yatarak "Teslimiyet Destan"na ismini yazdırdığı günün, asırlar sonrasında yıl dönümü…

Bugün bayram… Halilurrahman'ın, sadakatiyle sınanıp İsmail'ine bedel cennet koçuyla ödüllendirildiği vaktin günümüze dek yaşayan hatırasının müminlerce yeniden yaşatıldığı gün…

Bugün bayram… Bayramınız mübarek; kurbanınız makbul olsun efendim…

Değerli okuyucum.

Dünkü yazımızda Kurban ibadetinin bizi, şahsımızı ilgilendiren yönünden bahsetmiş, takvâ ve teslimiyetin kurbanımıza değer kattığından söz etmiştik. Bugün ise, onun dışa yansıyan yönlerinden söz etmeye çalışacağız.

Kulun samimiyet ve ihlas ile; sadakat ve teslimiyet ile gönlünü ortaya koyarak ve kalbindeki kulluk şuurunu, niyetine ve ameline sirayet ettirerek ifa ettiği kurban ibadeti, adeta Rabbinin katına yükselen; O'nun nezdine ulaşan ve Mecd-i Ulûhiyyetinde işlem görmeye hak kazanan bir salih amele dönüşür…

Nasıl ki, İbrahim ve İsmail isimli baba-oğulun; bu iki Peygamberin (asm) amelleri "salih amel" olarak Rabbimizin katına yükselip de mükafat olarak –ayetteki ifadeyle- "zibhun azîm" yani bir kocaman koç halinde İsmail'e bedel olarak Allah Teâlâ tarafından onlara ikram edildiyse; mümin kulun işte bu salih ameli de; Allah'ın katına gönderdiği o takvâ ile güzel bir "Rızay-ı Hak mükâfatı"na dönüşür. Adeta Rabbimiz, "Kabul buyurduğum kurbanın şimdi sana mübarek olsun. Hem kendin, hem ailen hem de yakınların, sevdiklerin ve müminlerle paylaş!" buyurmaktadır. Artık bu kurbanlığın eti sıradan bir et değildir. Zira o kurbanlık, adeta bir manevi işlemden geçerek bize dönmüştür. Bu işlem, takvamızın ve teslimiyetimizin eşlik ettiği, Rabbin katına yükseliş ve oradan "makbuliyet" sırrına mazhar olup mükafat halinde dünyamıza dönüş yolculuğudur.

Sanırım bu konuda bana hak vereceksinizdir… Çok defalar, adak, akika, şükür kurbanları da dahil olmak üzere, özellikle Kurban bayramlarında kesilen kurbanların etlerinin sair zamanlarda yediğimiz etlerden daha lezzetli olduğunu hissetmiş ve bu yönde sözler duymuşuzdur. Hatta gayri müslim ülkelerde, kestiği kurban etinden komşusuna ikram eden pek çok Müslüman kardeşimiz, gayri müslim koşusunun bile o etteki farklılığı kendilerine gelip anlattıklarından söz etmektedirler. İşte o eti diğer etlerden ayıran sebep kişinin takvası yani kulluk şuuru ve teslimiyet duygularının o ameline sirayet etmesi, kulluk güzelliğinin, yaptığı o işe de sinmesidir.

Bu kadar değerli bir amel neticesinde adeta bize Rabbimizden gelen bir hediye hükmündeki kurbanımız da elbette ki değerlidir. Ancak onu kat kat değere kavuşturacak olan şey ise "paylaşmak"tır. Paylaşınca bu değerinin artacağı da şüphesizdir…

Kurban etini paylaşma konusunda Rabbimiz Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Allah'ın size ikramına ve ihsanına bir işaret olan hayvanlarınızı kurban ettikten sonra onların etinden hem kendiniz yiyin hem de ihtiyacını gizleyen veya gizlemeyip isteyen yoksulları da doyurun. Biz bu kurbanlık hayvanları şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik." (Hac, 36)

Bir Asr-ı Saadet hatırasında Resulullah Efendimiz (sav) ile muhterem zevcesi Hz. Aişe arasında şöyle bir diyalog geçmişti:

--Hayvanın etini ne yaptınız, dağıttınız mı?

--Evet Ya Resulallah! Sadece bir kolu bize kaldı. Geri kalanın hepsini dağıttık…

--Desene Yâ Aişe, bir kolu hariç geri kalan hepsi bizim olmuş!..

Aziz okuyucum.

Bugün yeryüzünde halini söyleyen ve söyle(ye)meyen nice mağdur ve mazlum; yoksul ve fakir Müslüman kardeşlerimiz var. Eti Kurban Bayramında gören güçsüz ve kudretsiz yaşlı ve çocuklar var. İşte asıl onlar için bir "bayram"dır bu günler…

Yine bugün ülkemizde komşumuz Suriye'den; ülkemizin, devletimizin ve milletimizin açtığı şefkat kucağına sığınan milyonlarca muhacir ve mülteci kardeşlerimiz var. İçlerinde, memleketlerinde varlıklı, izzet ve itibarlı olan; Kurban bayramlarında kurbanlar kestirip fakir fukaraya dağıtan ama şimdi kurban kesme mükellefinde olmayacak derecede yardıma muhtaç durumda nice muhacirler var.

İşte bu bayram, asıl güzelliğini ülkemizde onlarla; yeryüzünde ise tüm mağdur kardeşlerimizle elimizdeki kurban eti paketini gönlümüzdeki sevgi ve yüzümüzdeki tebessümle birlikte paylaştığımız zaman kazanmış olacaktır. İbrahim ve İsmail (asm) kazandığı gibi biz de kazanan ve başaranlardan olacağız inşaallah…

Bugün yeryüzünde en çok kurban organizasyonu yapan ülke hamdolsun ülkemiz; en çok gayret sarf eden millet aziz milletimizdir. Her biri defalarca bayram günlerinde eşini-evladını; dostunu-ahbabını bırakıp yeryüzünün en ücra köşelerine kadar gidiyorsa; bunda elbette aldığı hazzın ve manevi lezzetin önemli bir yeri vardır. Allah bu kardeşlerimizin amellerini makbul eylesin…

Geliniz, Sevgili Peygamberimiz (sav) tarafından "sevinç günleri" olarak nitelendirilen bayram günlerinde, yaşlıları, yoksulları, kimsesizleri, muhtaçları, muhacirleri, hastaları ve ilgiye muhtaç her bir ferdi ziyaret etmek suretiyle sevindirelim. Bir hadis-i şerif son sözümüz olsun:

"Farz amellerden sonra Allah'ın en çok sevdiği amel, bir müminin gönlünü sevinçle doldurmandır."

Sağlık, afiyet ve huzur dolu nice bayramlara efendim…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN