Yarın 31 Aralık 2019. Yarın gün sona erdiğinde akşam başlayacak ve miladi bir yılın son akşamı yaşanacak… Adına "Yılbaşı Gecesi" denilen zaman dilimi işte böylece başlayacak.
Acaba 31 Aralık akşamının 30 Aralık veya 1 Ocak akşamlarından ne farkı var? Aslında özel bir anlam yüklenmediği takdirde herhangi bir farkı yok. Hele Müslüman bir kimliğe, mümin bir kişiliğe sahip olanlar için, bahsi edilen gecenin bir gün öncesindeki veya bir gün sonrasındaki gecelerden hiçbir farkı yoktur/olmamalıdır. Zira bizim için onu diğerlerinden "farklılaştıracak" herhangi bir özelliğe sahip olması söz konusu değil… Peki, geride bıraktığımız yaklaşık 50-60 yıllık süreçte 31 Aralık gününü 1 Ocak'a bağlayan geceye bu kadar önem atfedilmesinin sebebi nedir?..
Bize, bizim olmayan bir kültürü, bir anlayışı ve uygulamayı kabul ettirme çabası nedendir?
Günler öncesinden bu geceye özel bir "önem" atfetmek, bu gece verilecek hediyeleri "özenle" seçip satın almak, bu gece yaşanılması düşünülen eğlenceleri vs. organize etmek çaba ve telaşları niçindir?..
Bugünkü yazımızda bir Müslüman için "Yılbaşı Gecesi" kültürüne sahip olmanın sakıncaları üzerinde duracağız. Çünkü, "her bid'atin, bir sünnetin ortadan kalkmasına sebep olacağı" gerçeğinden yola çıkarak, edinilen her kötü âdetin, toplumda var olan iyiliklerden birini yok edeceğine sebebiyet vereceğine dair endişemiz vardır.
Aslında "Yılbaşı" kültürü; alışveriş, hediyeleşme, eğlence vs. yönleriyle daha ziyade sosyolojik yönden irdelenmesi gereken bir olgudur. Ancak her ikisi de büyük anlamlarla yüklü iki bayramımızda, kudsiyeti ayetler ve hadislerle belirlenen mübarek gün ve gecelerimizde asla bu denli önem ve özen göstermeyen Müslüman toplumlar haline geldik. Bizler, yavaş yavaş sanki duymak ve yaşamak istediğimiz bu sevinci, mutluluğu, paylaşmayı, hediyeleşmeyi, eğlenmeyi, başka dinlerin kültür ikliminde aramaya başladık!.. Tüm bu gerçekler, konuya ilahiyat açısından bakmayı yeterli ve gerekli kılmaktadır kanaatindeyiz.
GÜNLER, AYLAR, YILLAR VE ASIRLAR ALLAH'IN NİMETİDİR
Çağların yıllara, yılların mevsimlere, mevsimlerin aylara, ayların haftalara, haftaların günlere, günlerin saatlere, saatlerin saniyelere, saniyelerin saliselere, saliselerin bir "an" dilimine taksim edildiği ve "ölçülebilir" hâle getirildiği için insanoğluna Allah'ın bir lütfu olan "zaman", kadir kıymeti bilinmesi gereken bir nimettir, şüphesiz… Kadri ve kıymeti bilinirse "nimet" olan zaman, aksi durumlarda "hüsran" sebebidir… Zira mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle "Asra (zamana) yemin olsun ki, mutlaka insan ziyan/kaybediş içindedir." (Asr, 1-2)
Bu ayetleri tüm insanlığa tebliğ eden Son Peygamber Hz. Muhammed'in (sav) hadislerinde ise "zaman, insanların yeterince takdir edemediği bir nimet" olarak nitelendirilmekte ve "Allah'a sığınmamız" gereken hususlardan birinin de "Gece ve gündüzün getirdiklerinin şerri, rüzgârın ve zamanın getirdiği kötülükler" olduğu ifade edilmektedir.
O halde denilebilir ki, 31 Aralık gecesi, yaşama lütfuna kavuştuğumuz bir günün ardından gelen yeni bir akşam ve bir gecedir. Bu geceyi bizim açımızdan değerli ve anlamlı kılacak olan şey, o gecenin de -diğer geceler gibi- ikram edilen bu nimete "şükredilen" bir gece haline dönüştürülmesidir. Dolayısıyla Müslüman için dinlenmesi ve bedenin/ruhun yenilenmesi için kendisine Allah'ın bir "nimet"olarak lûtf ettiği bu zaman dilimi, taşkınlık ve isyanla dolu saatlerle ziyan edilmemeli, Allah'ın ikramı olan zaman sayfası günahlarla karalanmamalı, kirletilmemelidir. Aklı ve iradeyi yok eden alkolün, namus ve hayayı ayaklar altına alan gayr-i meşru birlikteliklerin, kumarın, makul ve meşru kılıflarla sunulduğu bir gece, Müslüman için ancak "şerrinden Allah'a sığındığı" bir gece olabilir!..
"YILBAŞI" BİZE AİT OLMAYAN BİR KÜLTÜRDÜR …
Günümüzde şöyle bir durumla karşı karşıyayız. Noel'i, Hz. İsa (as) Peygamberin doğum günü olarak kabul ettikleri 25 Aralık tarihini de içine alan ve birtakım dini ritüelleri yerine getirdikleri zaman dilimi olarak kabul eden Hristiyanlar, Noel inancı ile alakası olmayan Yahudiler ve Müslümanlar, miladi yılın son günü ile yeni bir yılın ilk gününü birbirine bağlayan geceyi kutlayarak geçirmeyi düşünen Pagan (Semavi dinler dışında kalan inanışlara sahip olanlar) kültürüne sahip olanlar… İşte Kapitalizm denilen ideoloji, bu saydığımız kitlelerin hepsinin "Yılbaşı" denilen bir anlayışa sahip olmasını gayet ustalıkla başarmıştır!.. Çünkü etrafımızda baktığımızda bir Müslüman toplum olarak bugünlerde ülkemizde yaşadıklarımız, kapitalizmin küresel olarak organize ettiği/gerçekleştirdiği/yaygınlaştırdığı "Yılbaşı Çılgınlığı"nın bize sirayet eden/yansıyan taraflarıdır. Bir Hristiyan Azizi olan Noel Baba'yı küçük biblolar haline getiren ve bahçelerde süs parçası kılan, bununla yetinmeyip küçük çikolatalara dönüştürüp çocuklara yediren Kapitalizm; Müslüman bir ülke olan Türkiye'de onu takma beyaz sakalı ve kırmızı elbiseleriyle ortalıkta dolaşan biri haline getirmiş, cadde ve sokaklara düşürmüştür! Zira Kapitalizmin kutsal değerleri yoktur!..
KÖRÜ KÖRÜNE TAKLİT BİZİ NEREYE GÖTÜRÜR?
Sahih Hadis kaynaklarında Ebu Said el-Hudri'den aktarılan bir hadis-i şerif vardır: "Siz, sizden önceki insanlara karış karış, arşın arşın uyacaksınız; hatta onlar bir kertenkele deliğine girseler bile, siz de onlara uyup o deliğe gireceksiniz." "Yâ Rasulallah! Onlar Yahudi ve Hıristiyanlar mıdır? diye sorduk, "Başka kim olacak ki?" diye cevap verdi.
Körü körüne taklidin varacağı noktanın oldukça manidar ifadesidir bu hadis-i şerif… Yeterince açık ve net bir şekilde ümmetini uyaran Resul-i Ekrem'in bir diğer uyarısı da Abdullah b. Ömer tarafından aktarılmaktadır: "Bir topluma benzemeye çalışan kimse onlardan sayılır." Hadiste geçen "teşebbüh" kelimesi, "özenti duymak, benzemeye çalışmak, onun gibi olmaya çabalamak" anlamlarına gelmektedir.
Kime benzemeye çalıştığımızı sorgulamamız gereken günlerdeyiz, vesselâm…
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay