Mirâc’ın ümmete hediyeleri
İki gün önce 1400. sene-i devriyesini idrak ettiğimiz İsra ve Mirâc mucizesinin yaşandığı mübarek bir gecenin ardından, Son Nebi'ye Allah Teâlâ tarafından büyük bir lütuf ve ihsan olarak verilen hediyeler üzerinde durmak istiyoruz bugünkü yazımızda… Son derece anlamlı bir kelime ile bu mübarek gecelerin bir arada zikredildiğini söyleyebiliriz. Bu ise "idrak" kelimesidir… Peki nedir idrak?
Bir yönüyle "ulaşmak, kavuşmak, buluşmak ve karşılaşmak" anlamı taşır idrak… Diğer taraftan "anlamak, anlamına vâkıf olmak" gibi daha derin bir mana… Aslında kavuşulan her kandil, gönül dünyamızı aydınlatan ve bizlere birtakım sırları, bilgileri keşfetmemize yarayan, onları tanımamıza ve gereği gibi anlamamıza katkı sağlayan mübarek gecelerdir. İşte bu yönüyle İsrâ ve Mirac mucizesinin yaşandığı o mübarek gece, Resul-i Ekrem (SAV) Efendimize has muhteşem bir mucize iken, ümmeti için her bir yıldönüm, yeniden kavuşulan o maneviyat dolu saatlerin yaşandığı ve aynı zamanda o hatıranın tazelendiği zaman dilimidir. Tazelenen hatıralardan kendi adımıza dersler ve ibretler çıkarmaya ve anlamına vâkıf olmaya çalıştığımız ölçüde idrak ettiğimiz ânları yaşadığımız geceler…
MİRAC'IN ÜMMETE HEDİYELERİ NELERDİ?
Bilindiği üzere, İsrâ suresinin ilk ayeti, Allah Teâlâ'nın bizzat "abd" kelimesini kullanarak sahiplendiği ve benimsediği en sevgili kulunu -ki Habibullah, "Allah'ın en çok sevdiği kul" demektir- gecenin bir vaktinde görevli melekler ve Hz. Cebrail eşliğinde, bir gece yolculuğuyla önce Mescid-i Aksâ'ya götürmüş, orada Peygamberlerin oluşturduğu cemaate imam olarak kıldırdığı namaz ile kadr-ü kıymeti diğer peygamberlere de kendisine bildirilerek tescil edilmişti. Bu mucizenin kendisine yaşatılması, kalbi hüzünlerle dolu Son Nebi'ye olur-olmaz şeyleri isteyerek onun Peygamberliğine inanma şartları oluşturan Mekke müşriklerinin baskılarına karşı, elçisini sahiplenmek ve şanını ortaya koymak adına son derece mânidar bir durumdu.
Mescid-i Aksâyı ziyaret ve bütün enbiyaya imamet gibi bu iki durum, dünyada yaşadığı iki olağanüstü hadise olarak Peygamberimize lütfedilen ilk mucizelerdi o gece… Ama asıl büyük, muhteşem ve tarifi imkansız buluşma ve kavuşma bundan sonraki süreçte yaşanacak ve Sevgili Peygamberimiz (SAV) Süleyman Çelebi'nin Mevlid'inde, "Gece gündüz durmayub istediğin/ N'ola kim görsem cemâlin dediğin" beyitleriyle ifade ettiği üzere, Âlemlerin Rabbinin huzuruna, O'na olan aşk ve muhabbeti tasdik edilerek davet edilecekti… Bütün insanlar içinde ve bütün peygamberler arasında, hayatta iken Allah Teâlâ tarafından huzuruna davet edilen ilk ve tek kişi olmak sadece Sevgili Peygamberimize nasib olan bir ayrıcalıktır ve en büyük mucizedir…
İşte İsra ve Mirac, Hz. Muhammed Mustafa'ya bir lütuf ve ikram; o gece mülkün yegâne sahibi ve mâliki olan Allah Teâlâ'nın bu kutlu misafirine hediyeleri ise doğrudan ümmetine yönelik hediyelerdi. Zira o en büyük buluşmada bile ümmetini unutmayan vefâkâr Peygamber, ümmetine bahşedilen hediyelerle gönlü hoş edilerek yolcu edilmiş, sevinçlerle dolu bir kalple uğurlanmıştı adeta…
Bu hediyeler nelerdi?.. Hadis-i şeriflerde "atiyye" olarak zikredilen ve "ikram, ihsan lütuf" anlamındaki bu hediyeler üçtür… Birincisi beş vakit namaz… İkincisi Bakara suresinin son iki ayeti… Üçüncüsü ise ümmetinden Allah'a şirk koşmayan kimselerin günahlarının affedileceği müjdesi…
Geliniz şimdi üçü de manevi nitelik taşıyan bu hediyeler üzerinde düşünüp bizden beklenen idrak işlemini yapmaya çalışalım.
ÜMMETE GÖNDERİLEN HEDİYELERİN İLKİ: NAMAZ…
Mescid-i Aksâ'dan semanın katlarını birer birer kat ederek Arş-ı A'lâya urûc eden Kutlu Nebi, bu sema katlarında kimini ayakta, kimini rükuda, kimini secdede kimini de oturur vaziyette gördüğü meleklerin tekbir, tesbih, tahmid ile meşgul bir şekilde, büyük bir huşu içinde ibadet ettiklerine şahid olmuştu. Büyük bir hayranlık uyandıran bu tablo âdeta peygamberimize özellikle gösterilmiş, Hak katından dönerken bu müstesna "melekler ibadeti", bir hediye olarak ümmetine takdir buyrulup gönderilmişti. Kaynaklarımız, Mirac'da Rabbiyle buluşmak gibi muhteşem ve muazzam bir ayrıcalığı ümmeti de yaşasın diyerek Allah Teâlâ tarafından hediye olarak takdir buyurulan namaz ibadetinin bu gecenin sonunda gelen gündüz saatlerinde hemen ifa edildiğini zikredeler. Aşağıdaki satırlarda aktaracağımız üzere…
Gecenin ardından güneş doğmuş ve yeni bir günün ışıkları yükselmeye başlamıştı yavaş yavaş… Henüz Rabbinin katından dönmüş, teselli ve sırlarla dolu birtakım tecellilere mazhar olan Peygamber Efendimize öğle vakti Hz. Cebrail yeniden gelmişti. Bu kez geliş sebebi Habibullah'a ve ümmetine, üzerlerine farz kılınan namazın, Hak rızasına nail olacak şekilde kılınmasını öğretmekti. Peygamberimizin, semanın katlarını birer birer uruc edip çıkarken gördüğü ve hayranlıkla seyrettiği meleklerin ibadetlerini bir araya toplayarak Habîb-i Edib'e ve ümmetine hediye olarak ihsan buyuran Hak Teâlâ, melekler gibi namaz kılmaları için Hz. Cibril'i öğretmen olarak göndermişti. Yeniden abdest alınmış ve öğle namazı Hz. Cebrail ile kılınmıştı Peygamberimiz tarafından… Vahy Meleğinin örnekliği ile anlatılması ve öğretilmesi gereken hususların ifası tamamlanmıştı… Artık Peygamberimiz (SAV) ashabına şu sözlerle çağrıda bulundu: "Sallû kemâ raeytumûnî usallî…" Kutlu Nebi demek istiyordu ki: "Benim namaz kıldığım gibi namaz kılınız."
Hz. Adem'e nasıl tövbe etmesi gerektiğine öğreten Allah Teâlâ, bu kez müminlerin, melekler gibi namaz kılabilmesi adına Peygamberimize ve ümmetine öğretmenlik yapması için Hz. Cebrail'i göndermişti… Kutlu Nebi'ye üzüntülerini sevince döndürecek bir manevi seyahati, katına yükselterek ve yücelterek lütfeden Allah, ümmetini o yüce makamda bile unutmayan Resûlüne de, ümmetine götüreceği bu büyük hediyesi ihsan ve ikram etmişti vesselam… İşte namaz ibadeti, Ümmet-i Muhammed'e Mirac mucizesinden gelen eşsiz bir hediye ve her Mirac kandilinde yeniden üzerinde düşünmesi, idrak etmeye çalışması gereken, unutulmaz bir hatıradır… Ve namaz, mümin kulun her gün tekrar tekrar yaşayacağı Rabbine kavuşma, halini O'na arz etme imkanı bulacağı buluşma vaktidir. Çünkü "Namaz, müminin miracıdır…"
Nice kandillere efendim…
Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dua, bazen dilin sustuğu, kalbin Rabbiyle konuştuğu anlardır… (25.02.2022)
- Münîb bir kalbin yazdığı dilekçedir, makbul dua… (22.02.2022)
- Her dua, Hak katına sunulan bir dilekçedir… (18.02.2022)
- Makbul bir tövbe için gereken şartlar (15.02.2022)
- Tövbe: Rabbe yönelişin, O’na dönüşün adıdır… (10.02.2022)
- Allah’ın dostluğu, “güzel kul”larına bu dünyada bir mükafattır (07.02.2022)
- O’na yönelenlerin ikrâmlara nâil olduğu gecedir, bu gece! (03.02.2022)
- Dinî kültürümüzde “mübarek” ne anlama gelir? (02.02.2022)