Muhteşem bir dua ve niyaz örneği olan ve Münâcât yarışması birincilik ödülünü kazanan "Beyaz Dilekçe" adlı şiirden ilham alınan yazı başlığımız, duanın Hak katına sunulan bir dilekçe olduğunu hatırlatıyor bizlere…
Evet, dua sadece bu karşılık ile sınırlandırılamayacak kadar geniş bir anlam zenginliğine sahiptir lâkin; herhalde onu en özlü şekliyle tanımlamak istesek, tercihimiz her zaman onun, "Hak katına sunulan bir dilekçe" olduğundan yanadır. Hem de bembeyaz bir dilekçe! Görünürde beyaz, Hak katında ise niyaz ve dileklerin satırlarla dönüştüğü dopdolu bir sayfa!..
DUA NE DEMEK?
Arapça bir kelime olan "dua", Kur'an-ı Kerim'de 14 yerde geçmekte… Sözlükler, zengin bir dil olan Arapçanın, bu kelimeye bağlamına göre şu anlamlar verilebildiğini ifade ediyor. Buna göre dua, "çağırmak, yardım talep etmek, yalvarmak, küçüğün büyüğünden; aşağı mertebede olanın yukarıda olandan bir talepte bulunması" gibi anlamlar yanında "sığınmak, seslenmek ve nida etmek." gibi manalar da taşıyor…
Bunlar dua kelimesinin sözlüklerdeki karşılıklarıdır. Ancak birçok kavram veya terim gibi dua da Kur'an diliyle şu cümlelerle ifade edilebilecek bir anlam derinliğine kavuşmuştur: "Dua, kulun samimi ve içten bir şekilde Allah'a sığınmasını veya yalvarışını, Allah'ın yüceliği karşısında güçsüzlüğünü itiraf etmesini, kulun tâzim duyguları içinde Allah'ın lütfunu, yardımını ve affını dileyişini ifade eder."
Öte yandan dua, Allah'ın yüceliğini ikrar etmek, kendi acizliğini dile getirmek; O'na hamd etmek, verdiği nimetlere şükretmek ve aynı zamanda Zât-ı Zülcelâl'ine olan sevgisini ve saygısını ifade etmek anlamına da gelmektedir.
Yine dua, kulun doğrudan Allah Teâlâ ile irtibat kurabileceği ve hiçbir ön şartı olmayan bir ibadettir aynı zamanda… Nitekim bir hadis-i şerifinde Sevgili Peygamberimiz (sav) "Allah katında duadan daha değerli, daha kıymetli bir şey yoktur." buyurarak, duanın bir mümin için ne kadar büyük önem taşıdığını ortaya koymaktadır.^
DUANIN DİNİMİZDEKİ DEĞERİ NEDİR?
Gerek Kur'an-ı Kerim'de gerekse Resul-i Ekrem (sav) Efendimizin hadis-i şeriflerinde duanın önemine dair pek çok bilgiye ulaşmak mümkündür. Sözgelimi bir ayette, övülen müminlerin vasıflarından biri de onların, "geceleri yataklarını terk ederek korku ve ümit içinde Allah'a dua eden kimseler" olduklarıdır. (Secde, 16)
Hadis-i şeriflerde ise şu hususlara rastlamaktayız. Sevgili Peygamberimiz (sav) kimi zaman duayı, "ibadetin özü" olarak kimi zaman da "ibadetin ta kendisi" olarak tarif etmiş ve ardından şu ayeti okumuştur:
Rabbiniz buyurdu ki, bana dua edin, ben de duanıza icabet edeyim. Şüphesiz ki, bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir! (Mü'min, 60)
Ayet ve hadislerden anlaşılan şudur ki, dua etmek nasıl ki, Allah'a kulluğun güzel bir ifadesi ve işareti ise dua etmemek ya da duayı önemsememek de kişinin kendisine aşırı güvenini, kendi kendine yeteceğini düşünmesini, sonuçta ise aslında sahip olduğu kibri, yani kendini üstün ve yeterli görmeyi yansıtmaktadır.
Ancak burada önemli bir durum ve benzerlik söz konusudur. Hatırlanacağı üzere, insan ve şeytan, bir diğer ifadeyle Adem ve İblis birer hata işlemişlerdi. Ancak Adem (as) hatasını kabul etmiş ve Allah'tan af dilemek üzere yine O'na yönelmişken, İblis hatasında ısrar ederek Rabbine yönelmeyi reddetmiş ve kendisinin haklı olduğunu iddia etmişti… İşte tıpkı bunun gibi, kişinin Allah'a yalvarması, O'na yönelmesi ve dua etmesi, atası Hz Adem'e benzemesi; duayı terk etmesi ise şeytana benzemeye çalışması anlamına gelmektedir.
Kur'an-ı Kerim'e bakıldığında Hz. Adem'den Peygamber Efendimize gelinceye kadar bütün peygamberlerin, Allah'a samimi duygularla dua ettikleri görülür. Kur'an-ı Kerim bu yönüyle bütün peygamberlerin dualarına kaynaklık teşkil eden bir mukaddes kitaptır. Dahası o, nice Allah dostlarının, Ashab-ı Kehf gibi sevgili genç kulların Allah'a yakarışlarını ihtiva eden bir dua hazinesidir…
Yine Kur'an-ı Kerim'e bakıldığında, "dua eden müminlerden" bahseden ayetlerin sayısının yüzlerce olduğu görülür. Bununla beraber, 67 yerde "Ey Rabbim"; 110 yerde de "Ey Rabbimiz" diyerek Allah'a yöneliş ifade eden dua ayetleri, adeta şu hakikate ulaştırıyor bizleri… Şayet bir kulun Rabbine duası, niyazı, dileği, O'nunla irtibat ve iletişim arzusu yoksa, onun da Rabbi katında bir kıymeti ve değeri yoktur! Bu hakikati açık bir şekilde vurgulayan ayet-i kerime ise şudur: "De ki, ey Habibim! Eğer duanız yoksa, Rabbim size ne diye değer versin?" (Furkan, 77) İşte dua bu kadar önemlidir vesselam…
DUANIN İNSAN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Duanın insan üzerinde oluşturduğu olumlu etkiler üzerine batıda ve ülkemizde pek çok araştırma sonucu yayınlanmıştır. Dua psikolojisi üzerine de yerli ve yabancı araştırmacılar sayısız inceleme ve araştırmalarda bulunmuşlardır. Sadece bir örnek verecek olursak, yıllar öncesine ait bir araştırma olmasına rağmen günümüzde de sonuçları değişmeyen ve hatta elde edilen yeni bulgularla pekişen bu tespit, Dr. Alexis Carrel'e aittir. Dr. Carrel, Lourdes şehrinde gerçekleştirdiği araştırma sonuçlarını -ki dilimize de çevrilen "Dua" adlı eserinde- bilim dünyasıyla paylaştığı üzere, kanser hastalarını inceleme ve izleme süreci sonunda, dua eden hastaların daha yüksek oranda ve daha kısa zamanda iyileştiklerini tespit etmişti. Günümüzde de özellikle Batı'da hastanelerde kilisenin sunduğu hizmetin, Pastoral Care (Manevi Danışmanlık ve Rehberlik) alanında yapılan araştırma sonuçlarına da yansıdığı üzere, kişinin almış olduğu manevi desteğin ve bireysel olarak yaptığı duaların, hastanın daha erken bir sürede sağlığına kavuşmasında önemli bir pozitif etki oluşturduğunu ortaya koymaktadır.
Dr. Alexis Carrel'in İslam dininin dua ile alakalı olarak telkin ve tavsiye ettiği birçok hakikati 1900'lü yıllarda dile getirdiği eserlerinde de görüleceği üzere dua, olumlu sonuçları hiçbir şekilde inkâr edilemeyecek bir hakikattir…
Meseleye yüce dinimiz İslam açısından bakacak olursak, şunları söyleyebiliriz. Eğer Allah Teâlâ'ya sunulan dilekçe, O'nun katına ulaşır, O'nun tarafından kabul görür ve o "makbul" bir dua olursa, O'nun sınırsız kudreti ile "olmaz" denilen şeyler bir çırpıda olmakta, "imkansız" denilen şeyler bir anda mümkün hale gelmektedir. Bir diğer ifade ile Allah Teâlâ, her şeyi yoktan var eden el-Hâlık; imkansızı mümkün kılan el-Kayyûm; her şeye kadir olan el-Muktedir isimlerinin tecellisiyle "ol" deyince her şey bir anda oluvermektedir. Tıpkı, "O, bir şeyin olmasını istediği zaman sadece "ol" der. O da hemen oluverir." (Yâsin, 82) ayetinde ifade edildiği gibi… Yeter ki duamız, Hak katına yükselmeyi hak edecek güzellik, temizlik ve içtenlikle dolu bir "dilekçe" olsun. Bir ismi de el-Mücîb olan Hak Teâlâ, onu "dikkate alacağına dair" söz vermiştir mümin kullara… "Ondan, daha sözüne sadık olan, kim vardır?.." (Nisa, 87)
Gelecek yazımızda konuya devam edeceğiz. Cuma gününün feyiz ve bereketinin sizleri de kuşatması, dualarınızın da Hak katına yükselen dualar olması dileğiyle…
Mehmet Emin Ay