Kameri aylardan biri olan Cemaziyel-Ahir'in son günlerini yaşıyoruz. İnşâallah 2 Şubat 2022 Çarşamba günü yeni bir kameri ayın ilk gününü idrak edeceğiz. Ancak bu, aynı zamanda yeni bir "Üç Aylar" mevsimine gireceğimiz anlamına da geliyor. Zira söz konusu günde, kameri aylardan biri olan Receb ayının ilk gününü yaşayacağız. Peki biz Müslümanlar için üç aylardan biri olan Receb ayı, dinî kültürümüzde nasıl bir yere sahiptir, yeri ve önemi nedir? "Üç Aylar"ın, "Güzel Kulluk" kavramıyla bağı ve bağlantısı nasıldır? Yazımızda bu konular üzerinde durmaya çalışacağız.
Konuya başlarken bir hususu öncelikle vurgulamakta fayda görüyoruz. İslam Medeniyetini oluşturan unsurlardan biri de ortak dinî kültürümüz; ve toplumdan topluma küçük farklılıklar arz eden gelenek-göreneklerimizdir ki, bunlar da yine dinî bir kavram olan "örf" kelimesiyle karşılık bulurlar. Bin yılı aşan medeniyetimizde, gerek dinî kültürümüz içinde asırlardan beridir yaşayagelen ve gerekse şanlı ecdadımız Osmanlılarda "Şuhûr-i Selâse" ifadesiyle kasd edilen Receb, Şâban ve Ramazan ayları, her birinin yanı başına konulan "Şerîf" vasfıyla birlikte zikredilir; böyle konuşulur ve böyle yazılırdı. Bu ise hem dinin hem de dinî değerlerin toplum nezdindeki değerini, önemini ve saygınlığını ortaya koyardı. Günümüzde -geçtik "şerif" vasfından- saygınlıkları ayet ve hadislerle ortaya konulan bu aylara ulaşmanın bile yeterince gündeme gelmediğini söylersek abartmış olmayız. Durumun bu hale gelmesinde de maalesef "dünyevileşme" hastalığının önemli bir rolü olduğunu belirtmeden geçmemeliyiz. Zira aslında şerefli ve kıymetli bu iki ay, Receb ve Şâban; birer "isim" olarak günümüz insanı için, 40-50 yıllık mazisinde olduğu gibi hali hazırda da kalite ve nitelikten yoksun yerli komedi filmlerinde "saygısızca" harcanmaya devam ediliyor. İşte sadece bu son derece mühim sebepten dolayı, şerefli ve Hak katında hatırı yüce üç aylarımızın isimlerinin değerini bilmek, onların kıymetini öğrenmek ve onları nasıl ve ne şekilde anmak ve anlamak hususunda bilinçlenmek, günümüzde gerçekleştirilecek din eğitimi çalışmalarının önemli bir parçasını teşkil etmektedir/etmelidir. Biz bu işi gereği gibi yapamadığımız için kötü niyetli kimselerin buna benzer dezenformasyon faaliyetlerine muhatap olan nesillerimizi maalesef gereği gibi yetiştiremedik. Dinî terbiye konusundaki bu kaybımız, konunun önemini hâlâ kavrayamamış olmamızdan dolayı da maalesef artarak devam ediyor! Bu sebeple meselenin belki de en önemsenmesi gereken tarafının bu olduğunu vurgulamak isteriz.
ÜÇ AYLARDAN BİRİ OLAN RECEB HANGİ MANALAR TAŞIR?
Arapça bir kelime olan Receb, "Allah'ın saygı duyulmasını emrettiğine ve savaşmanın yasaklandığına" inanılan dört "haram" aydan birinin ismidir. Aslında kelime kökü itibariyle recb, sözlüklerde "korkmak; saygı duymak, tâzim göstermek" anlamları taşımakla birlikte belki de Receb ayının İslam öncesi dönemlerden beri kendisine saygı gösterilen bir ay olmasında onun kadim dönemlerde de böyle bir "saygın" yönünün varlığı rol oynamaktadır.
Peki bu saygınlık nereden ve nasıl kaynaklanmaktadır? Kur'an-ı Kerim'deki bazı ayetler ve Sevgili Peygamberimizin hadislerinden anlaşılan şudur ki, "haram aylar" olarak kabul edilen anlayış, binlerce yıl öncesinde Hz. İbrahim (as) döneminden beri insanların sahip oldukları bir inanış olarak var olagelmişti. Nitekim bu aylara ait "saygınlık" sadece bir ayet-i kerimede bile açık ve net bir biçimde görülmektedir. Tevbe suresinin 36. Ayetinde "Şüpheniz olmasın ki, Allah katında ayların sayısı, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gün yazıldığı gibi on ikidir; bunlardan dördü haram aylardır…"
Tefsir ve tarih kaynaklarında, ayette geçen "haram aylar"la ilgili hükümlerin, hac ibadetiyle birlikte Hz. İbrâhim (AS) zamanında konmuş olduğu, insanların bu aylarda sağlanan güven ortamı içinde Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarında hac ibadetlerini ve Receb ayında da umre ziyaretlerini rahatlıkla yaptıkları, ancak zaman içinde bu hükümlerin temel amacından uzaklaştırıldığı kaydedilmektedir. İslâm'ın gelişiyle birlikte Hz. İbrahim (AS) zamanındaki inanç, anlayış ve uygulamalar, Son Nebi Hz. Peygamber (SAV) ile yeniden aslî hüviyetine kavuşturulmuştur denilebilir.
Yine kaynakların verdiği bilgilere göre, Cahiliye döneminde bile Hz. İbrahim (AS) zamanından beri devam edegelen bir anlayışla Receb-i Şerif, kendisine saygı duyulan bir aydı… Bu ayda savaştan ve baskınlardan uzak durulurdu. Onu "esamm" (sağır) diye vasıflandırmalarının sebebi, bu ayda kavga sesleri, kılıç şakırtıları, imdat çağrıları duyulmadığı içindi. Çünkü onlar bu ayda kan dökmenin, mala ve ırza dokunmanın yasak olduğunu bilir ve buna dikkat ederlerdi.
Netice olarak, aslında Receb ayı, Peygamberler Tarihinde önemli bir dönüm noktası olan Hz. İbrahim (AS) zamanından beri insanların, saygınlığını kabul ederek hürmet ettikleri bir aydır. Ona asırlar sonra sahip olduğu gerçek değeri tekrar kazandıran, Sevgili Peygamberimiz (SAV) Hz. Muhammed'dir. Bu aya ulaşınca "Allah'ım! Receb ve Şaban aylarını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır" diyerek dua ederek ashabına ve ümmetine bu ayların kadrini bilmesini öğreten de yine Son Nebi'dir… Ondan öğrendikleriyle, bu ayın girişiyle birlikte birbirlerini tebrik eden, birbirleriyle helalleşen ve nafile ibadetlerle Allah'a "güzel bir kul" olmanın çabası içinde olmaya çalışanlar da yine o yüce Resul'ün şerefli ve kıymetli arkadaşları olma şerefine nâil olan Ashab-ı Kiram'dır...
Son Nebi'nin (SAV) bir vasfı da "En Güzel Kul" olarak zikredilir kitaplarımızda. Evet, tarih ve hadis kaynakları, O'nun (SAV) güzel kulluğuna şahitlik edecek nice sayfalar, hatıralar sunar bize… Doğrusu yazımızın başlığında da ilk cümlelerimizde de Allah'a güzel kulluğun, üç aylar ile olan bağını ele almak istediğimizi ifade ederek sözlerimize başlamıştık. Sizler de tensip buyurursanız yarınki yazımızda konuya devam edelim…
Haftanız, tüm günleriyle güzel, feyizli ve bereketli olsun efendim…
Mehmet Emin Ay