“Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez!..”
Birkaç yazıdır, yakından incelemeyi arzu ettiğimiz "şükür" mefhumu üzerinde durmaya çalışıyoruz. Doğrusu bu kadar geniş bir muhteva ile karşılaşmamızın söz konusu olmadığını düşünüyorduk. Ancak her defasında yeni birtakım bilgilerin konuya dahil olmasını gerektirecek durumlar hasıl oldu… Bugün de bu mefhumun Sevgili Peygamberimizin hadislerinde nasıl ele alındığını ve "tüm iyiliklerin-güzelliklerin muallimi" Hz. Muhammed Mustafa'nın (SAV) "şükür" konusunda ümmetine neler buyurduğunu, neler tavsiye ettiğini ele almaya çalışacağız.
"Şekûr" isminin kendisine vasıf olmasını isteyen Peygamber…
Bu fasla başlamak için en münasip görülebilecek hadis-i şerif işte budur diyebileceğimiz bir veciz ifadesine sahibiz, Resul-i Ekrem (SAV) Efendimizin… Şöyle ki, uzun süre ayakta kalarak namaz kıldığı için ayaklarının şiştiğini görünce dayanamayarak, "Yâ Resulallah! Geçmiş ve gelecek bütün günahların affolunduğu sana bildirildiği halde neden kendine bu şekilde eziyet ediyorsun? diye soran Hz. Aişe'ye şöyle bir anlamlı cevabı vardı Nebiyyi-i Muhterem'in: "Şekûr bir kul olmayayım mı?.."
Şekûr kelimesinin, Cenab-ı Hakk'ın güzel isimlerinden biri olması yanında, "verilen nimetlere gereği gibi şükreden kullar için de kullanılabilecek bir vasıf olduğunu" hatırlayacak olursak Sevgili Peygamberimizin, (SAV) Rabbinin ona lütfettiği nice nice nimetlerine karşı gereği gibi şükreden bir kul (abd-i şekûr) olmak için çok büyük bir hassasiyetle ve hayatının her safhasında hamd ile şükrü dilinden eksik etmeyen bir kul olduğunu ifade etmeliyiz. Sünnet-i Seniyyesi incelendiğinde sabah uykudan gözlerini açarken "Ölümü andıran uykudan sonra bize hayat bahşeden Allah'ım! Sana hamd olsun" diyerek gününe şükürle başlayan Efendimiz (SAV), günlük yaşantısında ümmeti için şükürle dolu bir hayatın nasıl olması gerektiğinin de en güzel öğretmeni olmuştur…
Onun ümmetine ve insanlığa öğrettiği başka hususlar da var, şükür konusunda… Onları da şimdi ele alacağız…
"Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez!"
Konuyla ilgili bir başka hadisinde şükrün nasıl olması gerektiğini ifade buyuran Peygamber Efendimiz (SAV) şu uyarıyla sözüne başlamaktadır: "Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez; insanlara teşekkür etmeyen Allah'a da şükretmez. Allah'ın nimetini her zaman anmak şükür, bunu terk etmek ise nankörlüktür…"
"Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez" şeklinde başlayan bu hadis-i şerif, şükrün insanlarda bir karakter özelliği haline gelmesi gerektiğine işaret eder. Bir atasözümüz adeta bu hadis-i şeriften ilham alınarak söylenmiş gibidir:
"Az nimeti az sanma! Kimden geldi ona bak. Bir günahı küçük sanma kime karşı ona bak"
İslam âlimlerinden biri olan İbnü'l-Esîr'e göre bu hadisin, "İnsanlara teşekkür etmeyen Allah'a da şükretmez" anlamındaki bölümü, "Kişi insanların iyiliğine teşekkür etmek yerine nankörce davranırsa Allah da onun şükrünü kabul etmez" demektir. Aynı hadis, insanların yaptığı iyiliklere karşı teşekkür etmemeyi alışkanlık haline getirenlerin, Allah'ın nimetlerine karşı da nankörce davranıp şükür borçlarını terk edecekleri veya insanlara teşekkür etmeyenlerin Allah'a şükretmemiş sayılacağı şeklinde de açıklanmıştır.
Yine "Belâya sabretmenin de nimete şükretmenin de mümine sevap kazandırdığını" bildiren hadis-i şerif de bizlere her durumda iyimser olmayı telkin etmektedir.
Görüldüğü üzere, hadislerde "şükür" kavramı, hem "verdiği nimetten dolayı kulun Allah'a minnettar olması" hem "Allah'ın, kendisine şükürde bulunan kullarının bu şükrüne karşılık vermesi, onların bu iyiliklerini maddi ve manevi mükafatlarla ödüllendirmesi" hem de "insanların birbirine teşekkür etmesi" mânasında geçmektedir.
"Yemek yedikten sonra şükreden, oruç tutarak sabreden gibidir."
İbn Hacer el-Askalânî'nin aktardığı bir yoruma göre, yukarıdaki başlığa aldığımız "Yemek yiyip şükreden kişi, oruç tutup sabreden gibidir" meâlindeki hadis-i şerifle şükrün sevabı, sabrın sevabı olacaktır. İbn Hacer'e göre bu hadis, "Şükreden zengin mi, sabreden fakir mi daha üstündür?" şeklindeki tartışmaya dair olup bunların eşdeğerde sayıldığını gösterir; bu hususta değer farkı kişilere ve onların içinde bulunduğu durumlara göre değişir.
Yine hadislerde geçen şükür kavramının Allah'a nisbet edildiğini de tekrar hatırlatmak isteriz. Zira dikenli bir dalı yoldan kaldıran kişiyle, susuzluktan kıvranan bir köpeğe su içiren kimselerin bu davranışları, "Allah onun bu ameline şükürle karşılık verdi (teşekkür etti) ve onu cennetine koydu" sözleriyle değerlendirilmiştir.
Cuma gününün feyzi v bereketinin üzerinize olmasını Yüce Mevlamızdan niyaz ederiz. Sağlıcakla kalınız efendim.
Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Allah Teâlâ’nın “eş-Şekûr” isminin hayatımıza yansımaları… (14.11.2022)
- “Şükreden kulların sayısı çok azdır!” (10.11.2022)
- İnsan karakterindeki salgın hastalık: Şükürsüzlük… (07.11.2022)
- Mevlid: Türkçenin en çok el yazması bulunan eseri… (03.11.2022)
- Mevlid: Orta Asya’dan Balkanlara kadar toplumları birleştiren eser… (31.10.2022)
- Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i neden çok sevildi ve okundu? (29.10.2022)
- Çelebiler Şehri’nde Süleyman Çelebi’yi anmak… (24.10.2022)
- Yaşadığı aile hayatıyla da örnek olan muallim peygamber… (22.10.2022)