Süleyman Çelebi'nin, yazıldığı tarihten bugüne, 6 asırdır sevilen, benimsenen ve okunan eseri Mevlid-i Şerif'ten bahsetmeye devam ediyoruz. Bugünkü yazımızda onun bir "kurucu metin" oluşuna ve karakter inşa edici yönüne temas etmeye çalışacağız.
Öncelikle Türk edebiyatı alanındaki tespitleri ve her biri araştırma mahsulü değerli eserleriyle birlikte konuyla ilgili önemli bilgiler ihtiva eden tebliğinden istifade ettiğimiz kıymetli akademisyen Prof. Dr. M. Fatih KÖKSAL'ın bu mevzudaki şu görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyoruz:
"Tespitlerimize göre Vesîletü'n Necât, yeryüzünde el yazması nüshası en çok olan Türkçe eserdir. Bilinir ki, bir eserin yazma nüshalarının çokluğu, onun makbuliyeti ile doğru orantılıdır. Yani bir eser tarihî süreç içerisinde ne kadar çoğaltılmışsa o nispette okunmuş, ilgi ve rağbet görmüş demektir. Süleyman Çelebi'nin eseri, yaşadığı dönemden başlayarak 20. yüzyıl da dahil olmak üzere hemen her asırda çoğaltılmıştır. El yazması Mevlid nüshalarının büyük bir bölümü mevlidhanlar tarafından çoğaltılmış nüshalar olduğu için, resmî kütüphanelerin yanı sıra bu nüshayı barındıran kişilerin vârislerinde, yani evlerde yahut kişisel kütüphanelerde de çok fazla yazma nüshasının mevcut olduğunu düşünüyoruz. Esasında bu, "düşünce" veya "tahmin"den ziyade teyitli bilgi sayılır. Zira mesela Bursa'da 16. yüzyılda yazılıp okunan kitaplara dair bir çalışmada varılan sonuca göre Terekelerde Kur'ân-ı Kerîm'den sonra en fazla bulunan eser Mevlid'dir. Bu bakımdan diğer eserler gibi "şu kadar nüshası vardır" diye bir hükme varmak imkânsızdır. Sadece şahsî kütüphanemizde 40'a yakın Vesîletü'n-necât nüshası bulunduğunu söylersek, meramımız daha iyi anlaşılacaktır." ("Süleyman Çelebi ve Mevlid'i Neden Önemli" adlı tebliğden…)
Evet, bu sözler, bir başka önemli hususu daha dikkatlere sunmaktadır. Süleyman Çelebi'nin bu eşsiz eseri, aynı zamanda Türkçede en çok el yazması olan eser hüviyetindedir. "Gönül Coğrafyamız" diyebileceğimiz Orta Asya'dan Balkanlara kadar, Buhara, Bursa, Bosna şehirlerini de kapsayan enginlikte bir alanı içine alan topraklarda, bu eser asırlardır okunmakta ve etkisi toplumlar üzerinde bariz bir şekilde görülebilmektedir. Nitekim bundan önceki yazımızda konuya dair bazı aktarım ve tespitlerde de bulunmuştuk. Şimdi yeri gelmişken Mevlid'in "kurucu metin" özelliğinden ve "karakter inşa edici" yönünden bahsetmek istiyoruz…
BİR "KURUCU METİN" VE "KARAKTER İNŞA EDİCİ" ÖZELLİĞİYLE MEVLİD-İ ŞERİF…
Edebiyat tarihçilerinin ortak görüşü, Mevlid'in bir "kurucu metin" olduğu yönündedir. Zira o, kendisinden sonra pek çok edebiyatçının aynı türde ve hatta aynı vezin kalıbıyla yeni mevlidler yazmasına vesile olmuştur. Asıl ismi "Vesiletü'n-necât" olan bu eser aynı zamanda geride bıraktığı etkiyle deyim yerindeyse bir "Vesiletü'l-mevâlid" olmuştur… Sadece mevlidler değil, mesnevîler, mi'râciyeler ve şerhler de işte hep bu Mevlid-i Şerif'in vesilesiyle yazılmıştır. Durum böyle olunca toplumda gözle görülür etkisi de asırlar boyunca hissedilegelmiştir. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Mevlid-i Şerif, müessir bir yaygın din eğitimi eseri olarak da toplum üzerinde etkileri câri olan bir metindir. Zira âyetlere ve hadislere dayalı, İslam tarihinde yaşanan olaylar esas alınarak kaleme alınan bu eser, okunduğu ve dinlendiği zaman, fertler ve toplumların karakterlerinde olumlu yönde değişimlere vesile olmuştur. Zira atalarımızın dediği gibi, "bitkiler topraktan, insanlar ise kulaktan beslenir." Doğum, ölüm, evlilik, sünnet, hacca gidiş-dönüş gibi daha pek çok vesilelerle bir araya gelen Müslümanların, okunanları dinlediği mevlid merasimleri; arasında getirilen tekbir ve salavatlarla, özellikle sonunda yapılan dualarla, kişilerin ruh dünyasında ve gönül âleminde yoğun bir dinî tecrübe yaşamalarına imkan sağlamaktadır… Tevhid, Velâdet, Merhaba, Mirac ve Dua gibi isimleri bulunan bahirler (bölümler) dinleyiciye adeta komprime dinî bilgiler sunan metinler gibidir. Anlaşılır bir dille ve fakat sanatkârane bir anlatımla aktarılan bu bilgilerin şekillendirdiği karakterlere sahip kişilerin yerinde, maalesef şimdi ya Mevlid-i Şerif'i hiç bilmeyen ve tanımayan ya da ona hak ettiği değeri vermeyen kitleler duruyor. Dolayısıyla, bugün her şeyden önce Mevlid-i Şerif'in taşıdığı, dinî, edebî, terbiyevî ve irfanî değerini teslim etmek, iade-i itibarda bulunmak ve bu eşsiz eserin kadir-kıymetini bilmek hususunda gerekli adımları atmak icab eden bir dönemdeyiz… İşte özellikle bu sebeple, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen Vesîletü'n Necât Mevlid-i Şerif'i Güzel Okuma Yarışması"nın bilhassa bu yıl için çok manidar bir faaliyet olduğu kanaatindeyiz. Zira Mevlid-i Şerif'in değerini topluma tebliğ edebilme adına bu tür programların konuya dair boşlukları doldurabileceğini ve önemli bir işlev göreceğini düşünüyoruz…
Vefatının 600. yılında hâlâ kendisinden sitayişle bahsedilen Hak ve Peygamber âşığı merhum Süleyman Çelebi hazretlerini rahmet niyazlarıyla bir kez daha anıyor, makamının âli, kabrinin pürnûr olmasını Yüce Mevlâ'dan niyaz ediyoruz.
Sağlıcakla kalınız efendim…
Mehmet Emin Ay