Yazımıza başlarken, 14 Ekim 2022 günü Bartın/Amasra'da meydana gelen maden patlamasında can veren 41 maden işçisi kardeşimize Yüce Rabbimizden gani gani rahmetler, yaralı olarak kurtulan ve tedavisi devam edenlere âcil şifalar dileriz. Yerin altında rızkını kazanmaya çalışırken yaşadıkları bu elim felâket sebebiyle hayatlarını kaybeden bu aziz canların şehadet mertebesine nâil olmalarını ve kederli âileleri için mahşer gününde şefaat etmelerini Cenâb-ı Hak'tan niyaz ederiz… Yüce Mevlâ, yakınlarına sabır ve metanetler lütfeylesin, milletimizin başı sağ olsun…
Mevlid-i Nebi haftası günlerindeyiz. Bu günlerde düzenlenen programlarda, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen "Peygamberimiz, Cami ve İrşat" ana temasıyla Sevgili Peygamberimizin, (SAV) ibadet mekanları olan mabetlerimizde, cami ve mescitlerimizde insanları irşad konusunda örnekliği, emir ve tavsiyeleri ele alınmaya çalışılıyor. Böylece, Yüce Resul'ün (SAV) farklı taraflarından ve üstün yönlerinden biri olan "muallim, mürebbi ve mürşid" vasıflarının detaylarıyla incelenip aktarılması amaçlanıyor…
Bundan önceki yazılarımızda Sevgili Peygamberimizin (SAV) şahsına ait bir özellikten; Onun bir "muallim peygamber" olduğundan bahsetmiştik… O ki, iyiliklerin, güzelliklerin ve Allah'a güzel kul olmanın, insanlarla en güzel şekilde geçinmenin yollarını öğreten bir peygamber… İsteyen herkes için hayatından kendi hayatına örnekler bulmak mümkün olan bir peygamber… Bugünkü yazımızda ise secdegâhımız olan mescid ve camilerimizin önemini Peygamberimizin bize verdiği bilgilerle ele almaya çalışacağız.
"Yeryüzünde Allah'a en sevimli mekanlar: Mescidler…"
Evet, bir hadis-i şerifinde verdiği bilgiyle Peygamber Efendimizden (SAV) öğreniyoruz bu hakikati… "Allah'ın yeryüzünde en sevdiği mekanlar, mescidlerdir." Aslında Sevgili Peygamberimiz için, "Yeryüzü, mescit kılınmış olmasına" rağmen Onun, camiyi ibadet mekanı yanında irşat ve manevi terbiye makamı olarak da kabul etmesi, kendisinden sonra gelen ümmetinin de bu manada uygulamalarına kapı aralamıştır. Böylece bir "muallim peygamber" olan Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz, ümmetine bu hususta da örnek teşkil etmiş ve camilerin aynı zamanda bir irşat mekanı olarak görülmesine vesile olmuştur.
Kadim zamanlarından itibaren İslam medeniyetinde cami ve mescitler, müslümanların hayatında önemli bir yer tutmuş ise bunda Sevgili Peygamberimizin (SAV) onlara atfettiği bu değerin rolü son derece büyüktür. Bu tespitten sonra bizim için cami ve mescitlerin ve buralarda gerçekleştirilen ibadet ve irşat faaliyetlerinin hayatımızda ne kadar önem arz ettiği konusunu işlemeye geçebiliriz.
Allaha giden yollar, mescitlerden geçiyor…
Gönlü Allah ve Resulullah aşkıyla dolu olan şairlerimiz, Yüce Mevlâ'nın verdiği ilhamlar ile son derece etkileyici ve anlamlı şiirler yazmışlardır. Bu konuda edebiyatımızda sayısız örneklere rastlamak mümkündür. Zaman zaman zikretmekten kendimizi alamadığımız ve her okuduğumuzda manevi hazzını gönlümüzde hissettiğimiz bir beyti, ismini bilemediğimiz şairini rahmetle yâd ederek sizlerle paylaşmak isteriz:
"Allah'a giden yollar mescitlerden geçiyor.
Mevlâ kullarını secdelerde seçiyor.
Her şey saklı şu iki cümlede:
Yoktur ölüm "Allah, Allah" diyene.
Canım kurban olsun başı secdede,
İki büklüm, "Allah, Allah" diyene…"
Doğrusu, Ümmet-i Muhammed, başı secdelerde, iki büklüm vaziyette "Allah, Allah" demeyi de Peygamberinden öğrenmiştir… Çünkü O Yüce Resul (SAV) secdeyi de secdegâhı da yaşayarak öğretendir…
Mescidin değerini de o öğretti ümmetine…
"Muallim Resûl" olarak gönderilmesi Allah Teala'dan niyaz edilen bir peygamberdir son nebi Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem… Bu özelliğiyle diğer peygamberlerden farklıdır… Son Peygamberdir ve fakat bununla beraber "öğreten, eğiten ve yetiştiren" bir kutlu elçidir… Kullarını Allah'a sevimli kılmaya çaba gösteren, Allah Teâlâ'yı da kullarına anlatan, tanıtan ve sevdiren bir peygamberdir… Miraç sırrına mazhar olması Ona olan apayrı bir ikram-ı ilahî ve lütf-i Rabbâni idi, ancak Miraca sadece kendisini değil ümmetini de mazhar kılmak isteyen Allah Teâlâ (CC) Bu Miraç mucizesini ikram ederek Kutlu Elçisi'ne verdiği izzet ve şerefi, manevi hazzı ve lezzeti, Onun ümmetine de vermek istedi ve bir hediye ile uğurladı katından Habib-i Edîbi'ni… Bu hediye, miraca çıkarken semâ'nın katlarında kendisine gösterilen meleklerin ibadetleriydi… Zira onlar, kimisi kıyamda, kimisi rükuda, kimisi secdede kimisi de oturur vaziyette; ama hepsi Allah Teâlâ 'yı tesbih ve zikirle meşgul bir halde, semâ'nın muhtelif katlarında ibadet halinde idiler… Sevgili Peygamberimiz (SAV) gökyüzünün katlarını birer birer kat ederken, "Ehl-i Semâ" yani gök ehli olarak vasıflandırdığı meleklerin bu tesbih ve zikirlerle ibadet etmelerini büyük bir hayranlıkla müşahede etmişti… Allah Teâlâ (CC) Sevgili Habibi'ne diğer hediyelerle birlikte bir de meleklerin, farklı sema katlarındaki farklı şekillerde ifa ettikleri ibadetlerini, "Salât" yani namaz ibadetinde bir araya toplamış ve bu değerli ibadeti kıyam, rükû, secde ve ka'de (oturuş) şeklinde kıldığımız "namaz" haline getirmiş ve bunu ümmetine bir miraç hediyesi olarak göndermişti, Sevgili Habibi Muhammed Mustafa (SAV) ile birlikte… Mevlid-i Şerif müellifi merhum Süleyman Çelebi bu durumu, öncesi ve sonrasıyla şöyle anlatır bizlere, Mirâc bahri'nin şu beyitlerinde…
"Gel Habibim sana müştak olmuşam. / Cümle halkı sana bende kılmışam.
Ne muradın var ise idem revâ. / Eyleyem bir derde bin dürlü devâ.
Mustafa dedi: "Eyâ Rabbî Rahim! / Ey hatâ-pûş ve atâsı çok kerim.
Şol zayıf ümmetlerin hali n'ola. / Hazretine nice anlar yol bula.
Gece, gündüz işleri isyan kamu / Korkaram ki, yerleri ola Tamû…
Yâ İlâhî! Hazretinden hâacetim. / Bu durur kim, ola makbul ümmetim…"
*** *** ***
"Hak Teâlâ'dan erişti bir nidâ. / Yâ Muhammed ben sana kıldım atâ
Sen ki mirac eyleyüp ettin niyaz. / Ümmetin miracını kıldım namaz.
Her kaçan kim bu namazı kılalar. / Cümle gök ehli sevabın bulalar
Çünkü her türlü ibadet bundadır. / Hakka kurbiyetle vuslat bundadır.
Sıdk ile beş vakt olundukta edâ. / Elli vaktin ecrin eyler Hak atâ…"
Miracın hemen ertesi günü Hz. Cebrail gelerek Sevgili Peygamberimize (SAV) abdest ve namazla ilgili bilgileri aktarmış ve bu iki ibadeti nasıl ifa etmesi gerektiğini kendisine öğretmişti. Peygamberimiz de "Sallû, kemâ raeytumûnî usallî" hadis-i şerifiyle, ashabına "Benim kıldığım gibi namaz kılınız" diye emir buyurmuş ve onlara abdesti de namazı da göstererek öğretmişti… Ancak Mekke döneminde müminlker bir süre namazlarını topluca kılacakları bir mescide sahip olamamışlardı. Nihayet Allah Teâlâ (CC) hicret vesilesiyle önce Kubâ mescidine ve ardından Mescid-i Nebî'ye kavuşma imkanını bahşetmişti müminlere…
Konu çerçevesinde Sevgili Peygamberimizden öğrendiklerimize devam edeceğiz… Yeni haftamız, hayır ve bereket, huzur ve mutluluklar vesilesi olsun dilekleriyle…
Mehmet Emin Ay