Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ekim 31, 2022
Mevlid: Orta Asya’dan Balkanlara kadar toplumları birleştiren eser…

Mevlid: Orta Asya'dan Balkanlara kadar toplumları birleştiren eser…

Vefatının 600. Yılı vesilesiyle adına çeşitli programlar düzenlenen Süleyman Çelebi'nin muhalled eseri Mevlid-i Şerif üzerine, esere farklı yönlerden bakarak görüş beyan eden, tebliğler sunan, konferanslar veren edebiyatçı, musikişinas ve akademisyenlerin yazıp sundukları makale ve tebliğlerden bu değerine paha biçilemez eseri anlamaya çalışıyoruz… Onun dil ve üslup açısından bir şaheser olduğuna, önceki yazımızda değinmiştik hatırlarsanız… Bugün ise onun kitleleri "birleştiren ve bütünleştiren" yönüne sosyolojik bir gerçeklik olarak eğilmeye ve bu değerli eserin aslında bu yönüyle de üzerinde durulması gerektiğine dikkat çekmek istiyoruz.

Sözlerimize temel teşkil edecek bilgileri yine kıymetli akademisyenimiz Prof. Dr. M. Fatih KÖKSAL'ın, "Süleyman Çelebi ve Mevlid Neden Önemli?" adlı tebliğinden aktarmak istiyoruz.

Prof. Dr. KÖKSAL önce şunları söylüyor:

"Bilindiği gibi Süleyman Çelebi eserini yazdığı 1409 senesi, Türk tarihine "Fetret Dönemi" adıyla geçen 1401 Ankara Savaşı yenilgisinden sonraki dağınıklık yıllarına tekabül ediyordu." Ardından şunları ekliyor:

"Süleyman Çelebi'nin Muhammedî aşk üzerine inşa ettiği eseri, bu fetret devrinde Hz. Peygamber etrafında insanları mıknatıs gibi kendine çekmiş, eser daha yazıldığı devirde büyük rağbet görmüş ve morali bozuk halk yığınları arasında manevi bir birliğin teşekkülüne vesile olmuştur. Bir anlamda Hz. Peygamber'i devre dışı bırakan bir İslâm anlayışının da önünü keserek belki de tarihî bir misyon üstlenmiştir."

Aktardığımız bu satırlara ilave olarak şu tespitleri de yine kıymetli akademisyenimizin söz konusu tebliğinden ödünç alarak sizlerle paylaşmak isteriz.

Görüldüğü gibi Vesîletü'n-necât adıyla yazılan ve fakat daha ziyade Mevlid-i Şerif olarak şöhret bulan bu eserin yüklendiği sosyal işlev, daha yazıldığı "Fetret Dönemi"nde, insanları kendi etrafında "birleştiren" bir metin olarak bu görevini günümüze kadar sürdürmüştür. Dahası, bariz bir şekilde "birleştirici" vasfını gördüğümüz bu metin, farklı kavimlerden Müslümanları da aynı duygu ve düşünce etrafında bir arada tutabilmiştir.

Vesîletü'n-necât, sadece Osmanlı ülkesi sınırlarında yahut Türkiye'de okunmuş bir eser değildir. Mevlid, 600 yıldır İslâm dünyasının büyük bir kesiminde, Türk dünyasının ise hemen her yerinde okunan, büyük bir huşu ve coşkuyla dinlenen, muteber kabul edilen bir eserdir. Balkanlar'dan Tataristan'a, Kırım'dan Kerkük'e kadar çok büyük bir coğrafyada asırlarca okunmuş ve okuna gelmiştir. Öyle ki, sadece Kazan'da ilk baskısı 1849'da olmak üzere tam 6 kez basılmıştır. Sovyet döneminde ise basımı yasaklanan Mevlid'i, Kazan Tatarları unutmamış ve 1931 yılında Arap harfleriyle Tokyo'da bir kez daha basmışlardır.

Mevlid'in yüklendiği bu birleştirici misyon, Türk ve İslâm dünyasının büyük bir kısmını belli bir dönemde hâkimiyeti altında bulunduran Çarlık Rusya'sını da Sovyet İmparatorluğu'nu da oldukça rahatsız etmiştir. Zira, kimi işgal ve istila dönemlerinde Mevlid okumak, çoğu zaman dinî birlikle beraber millî uyanış, tesanüd ve birliğin sembolü olarak görülmüştür. Sadece bu sebeple -biraz önce değindiğimiz üzere- Kazan Tatarları arasında Mevlid'in okunması, basılması ve çoğaltılması bir dönem yasaklanmıştır. Keza Sovyet döneminde hemen bütün Sovyet coğrafyasında mevlidin okunması, Mevlid törenleri düzenlenmesi komünist yönetimler tarafından iktidarları için tehlikeli görülmüş, "düşmanların kontra-faaliyeti" olarak nitelendirilmiştir.

Balkanlarda ise, Makedonya ve Kosova'da Sovyetler döneminde bütünüyle yasaklanan dinî faaliyetler ancak evlerde tertip edilen mevlid merasimleri vasıtasıyla devam ettirilebilmiştir. Hem akrabalık ve komşuluk ilişkilerinin gelişmesinde hem de toplumsal dayanışmada büyük katkısı olan Mevlid merasimleri, Allah ve Hz. Peygamber sevgisinin öğretildiği ve yayıldığı irşat mahfilleri olduğu gibi bu toplantılar vesilesiyle yerel, toplumsal ve siyasi konular da görüşülüp tartışılmakta ve muhtelif hususlarda iş birliğine gidilmekteydi.

Ülkemizde bir dönem, 12 Eylül 1980 tarihinde Askeri Darbeyle yönetimi ele geçirenlerin hükümran olduğu yıllarda da, yukarıdaki durumlara benzer bir durumun yaşandığı söylenebilir. Ülkemizin en doğusunda yer alan Van ilinde bir lise öğrencisi olarak, sadece Mevlid merasimleri vasıtasıyla bir araya gelişlere izin veriliyor olmasını ve insanların Mevlid Merasimini gerekçe göstererek buluşma imkanı elde ettiklerini çok iyi hatırladığımı ifade etmek isterim…

Mevlid-i Şerif'in Anadolu'daki yaygınlığı bilinen bir gerçektir. Ama ilginç olanı, özellikle Balkanlardaki Türkçe bilmeyen Müslüman topluluklar arasında muhtelif törenlerde Mevlid'in okunmasıdır. Türkçe bilmeyen veya çok az bilen Boşnaklar ve Arnavutlar arasında Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i adeta bir ibadet huşûuyla okunmuş ve dinlenmiştir. Merhum M. Tayyib OKİÇ, annesinin hiç Türkçe bilmemesine rağmen, Mevlid metnini ezbere okuyabildiğini anlatmıştır.

Mevlid'i okumaya ve ezberlemeye rağbetin hala devam ettiğini günümüz araştırıcıları da bahsetmektedirler. Şu sözlerin tamamı Prof. Dr. KÖKSAL'a aittir: "Osmanlı Dönemi'nde 19. Asrın ikinci yarısına kadar günümüz Makedonya, Bosna, Sancak, Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ ve Kosova'da mevlid olarak Süleyman Çelebi'nin Vesiletü'n-necât adlı eseri Türkçe olarak okunmuştur. Bu tarihten sonra Boşnakça ve Arnavutça başta olmak üzere Bulgarca, Makedonca ve Romence'ye de manzum çevirileri yapılan Mevlid, sadece çevrilmekle kalmamış, Boşnak ve Arnavut dillerinde kendisine pek çok nazire yazılmıştır."

Son olarak şu bilgilerle sözlerimizi tamamlamak isteriz. Mevlid-i Şerif, Türkiye dışındaki Türk topluluklarında ve diğer Müslüman topluluklar arasında da âdeta bir "kutsal metin" hüviyetinde görülmüştür. Böylece, Sovyet yönetimi döneminde İslâmiyet'la bağları neredeyse kopan ve hatta Müslüman olduklarını bile unutmak üzere olan kimi toplumların dinle bağının bütünüyle kopmasına engel olan eser de Vesîletü'n-necât olmuştur. Bulgaristan'da da bazı dönemlerde ve bazı yerlerde Mevlid, insanlığın Müslümanlığa açılan yegâne kapısı olarak görülmüştür. Sözgelimi, Kuzey-Batı Bulgaristan'daki Lom şehrinin halkı, Müslüman olmakla birlikte cami ve imamları olmadığı için sadece cenazeden cenazeye bir araya gelip buluşabilmekte ve okunan Mevlid-i Şerîf, onları buluşturan ve birleştiren bir unsur olarak hala yaşamaktadır…

Hayırlı, huzurlu, bereketli ve verimli bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN