Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Mekke’de kurulan bir “mutlu yuva”dan alınacak dersler…

İnsanın bu fani dünyadaki saadet ve mutluluk vesilelerinin ilkini "aile" unsuru oluşturuyor. Kendisiyle huzur ve sükun bulabileceği bir eş, insan için en büyük saadet kaynağı olarak tarif ediliyor. Çünkü insan ünsiyete ve ülfete muhtaç bir varlık… Yalnızlık, ona uygun değil bu dünya hayatında… Ne var ki her evlilik, mutluluk vesilesi olamıyor. İnsan hayatında önemli bir dönüm noktasını teşkil eden bir kararla başlayıp nikah ile resmileşen ve tescillenen evlilik, mutlu bir yuva için elbette önemli bir vesiledir; ancak bunun gerçekleşmesi de birtakım hususları gerektirmektedir.

EVLİLİK KONUSUNDA PEYGAMBERLERİN ÖRNEKLİĞİ

Peygamberler içinde, Kur'an-ı Kerim'de bahsi geçen ve ilgili ayetler vasıtasıyla hayatı hakkında bilgi sahibi olduğumuz peygamberlerin ikisi hariç -ki bunlar Hz. İsa ve Hz. Yahya'dır- tüm peygamberlerin evlenip yuva kuran kimseler olduğunu anlıyoruz. Allah Teâlâ Son Nebi Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimize de böyle bir takdirde bulunmuş ve onun yirmi beş yaşlarında evlenip yuva kurmasını nasib etmiştir.

Kırk yaşlarında yüklendiği Peygamberlik görevinden önceki hayatında ticaretle iştigal eden ve mutlu yuvasında hayat yolculuğundaki yoldaşına karşı saygılı ve nezaketli bir eş ve çocuklarına karşı şefkatli bir baba olarak dikkat çeken Peygamber Efendimizin (SAV) aile hayatıyla da günümüz Müslümanları için çok önemli bir örnek ve model olduğunu düşünüyoruz.

Evlilikteki mutluluğun, evlilik öncesi hayat ve bu hayat içinde yaşananlarla da bir ilgisi olduğu kanaatindeyiz. Bu sebeple çok kısa bir şekilde Sevgili Peygamberimizin (SAV) evlilik öncesi hayatından söz etmek isteriz.

PEYGAMBERİMİZİN EVLİLİK ÖNCESİ HAYATINDAN KESİTLER

Bir yetim olarak dünyaya gelen Peygamberimiz, Mekke'de o dönemde salgın şeklinde seyreden birtakım hastalıklardan korunması ve sağlıklı bir şekilde beslenebilmesi için kısa bir süre sonra süt anneye verildi. Çocukluk yıllarının büyük bir kısmı, annesi ve dedesinin bu yetim yavruya karşı gösterdiği ilgi ve bakımından dolayı kendisinden son derece memnun kaldıkları Halime isimli süt annesinin yanında geçti. Sıcak yaz aylarında çöldeki bir bölgede; Benî Sa'd yurdu olarak bilinen bu rakımı yüksek serin köyde dört yaşına kadar geçen yaşantısı, salgın hastalıkların kol gezdiği şehir yaşantısından uzakta sağlıklı bir halde büyümesine imkan verdiği gibi fasih ve güzel telaffuzuyla konuştuğu Arapçayı da öğrenmesine vesile oldu. Annesi Amine ile sadece iki yılını; 4-6 yaşlarını beraberce geçirebildi. Altı yaşlarında onun da vefatıyla yetimliğine bir de annesinden öksüz kalışı eklendi. Dadısı Ümmü Eymen tarafından dedesine teslim edildi.

Bakımı dedesi tarafından üstlenildi. Ancak yaşlı dedesi de o sekiz yaşlarında iken hayata veda etti. Bu kez amcası ve eşi Fatıma binti Esed ona kol kanat gerdiler. Burada geçirdiği çocukluk yıllarında kendisini evlatlarından üstün tutarak özenle ilgilenen ve bakımını yüklenen amcasının eşi Hz. Fatıma'nın iyiliklerini hiçbir zaman unutmadı ve onu hep hayırla yâd etti vefâkâr Nebi…

25 yaşlarına kadar amcasının evinde geçirdiği çocukluk ve gençlik yıllarında bir süre çobanlık yaptı. Daha sonra amcasının kumaş ticarethanesinde çalışmaya başladı. Bu süreçte Ebu Tâlib ile birlikte gittikleri Şam seyahati, ona sonraki yıllarda gerçekleştirdiği ticaret amaçlı ziyaretler için verimli bir tecrübe imkanı sağladı.

Bir süre ticari ortaklık yaptığı Hz. Hatice ile yirmi beş yaşlarında evlendi ve yuva kurdu. Kendisine Peygamberlik görevi verilen kırk yaşına kadar, on beş yıllık zaman diliminde Hz. Hatice (RA) validemizle birlikte mutlu bir hayat yaşadı. Bu zaman zarfında Zeynep, Rukiye, Ümmügülsüm, Fatıma isimli kızları, Kasım ve Abdullah isimli oğulları dünyaya geldi.

Peygamber Efendimizin (SAV) yirmi beş yıl süren ve Hz. Hatice'nin vefatıyla birlikte sona eren bu mutlu evliliği, Müslümanlar için aile hayatına dair en güzel örnekleri taşımaktadır. Bu sebepledir ki, onlar nikah merasimlerinde Allah Teâlâ'dan, Peygamberimizle eşi Hz. Hatice'nin arasındaki eşsiz vefâ, sevgi ve sadakatin, nikahları kıyılan eşlere de nasib olmasını niyaz ederler…

MEKKE'DEKİ "MUTLU YUVA"DA DİKKAT ÇEKEN HUSUSLAR

Peygamber Efendimizin, eşi Hz. Hatice (RA) ile kurduğu yuvasında yirmi beş yıllık mutlu bir aile hayatı yaşadıklarını görüyoruz. Bunun son on yılı, mukaddes vazifesi sebebiyle türlü zorluklar ve sıkıntılar içinde geçti. Bu dönemde özellikle Hz. Hatice'nin Sevgili Peygamberimize verdiği maddi-manevi destek çok manidar bir şekilde gerçekleşti. Ancak bu evliliğin sağlam ve güçlü yapısının ardında dikkati çeken birtakım hususların varlığını görmekteyiz. Bunlar aynı zamanda evlilik ve aile hayatında mutluluk vesileleri olarak da düşünülebilir.

En başta zikretmemiz gereken noktalardan birinin, bu evliliğin taraflarının, birbirine "denklik" hususunda münasip ve uyumlu diyebileceğimiz durumda olmalarıdır. Evlilik en başta bir hukuki akit ve sözleşmedir. Bu sözleşmede taraflardan birisi Muhammed'ül-Emin olarak bilinen dürüst bir genç tacir; diğeri ise Hatice isminde kırk yaşlarında yine ticaretle iştigal eden dürüst ve iffetli bir hanımefendidir. Namuslu ve iffetli bir geçmişe sahip olan bu kıymetli iki kişi, kurulacak yuvanın mutluluğuna değer katacaklardı… Nitekim öyle de oldu.

İslam dininde, "evlilikte denklik" konusu fıkhın ve hukukun önemsediği son derece değerli ve önemli bir prensiptir. Eşlerin birbirlerine denk oluşu önemsenmiş ve denkliğin sağlanmadığı evliliklerin bir süre sonra sona ermek durumunda kaldığı bizzat müşahede edilmiş, neticede zaman içinde bir prensip haline gelmiştir.

İslam dininde mutlu evliliklerin temelinde iki tarafın da belli bir olgunluğa ulaşmış, bir yuva kurmanın sorumluluğunu üstlenebilecek ruhsal ve bedensel yeterliliğe sahip kimseler olmasının önemsendiğini görmekteyiz. Zira iki "yarım" kişinin bir "tam" yuva kurmasının mümkün olamayacağını ileri süren tıp, iletişim ve psikoloji alanındaki bilim insanlarının dikkat çekici görüşleri vardır. Bütün bunlar İslam dininin ortaya koyduğu denklik (kefâet) prensibinin, insanın dünya yaşantısındaki mutluluğunun devamlı olması adına önemli olduğunu ortaya koymaktadır…

Sadece bir tek hususa temas edebildiğimiz, Mekke'nin mutlu yuvalarından biri olan Sevgili Peygamberimiz ile Hatice-i Kübra vâlidemizin aile hayatından devşirebileceğimiz güzellikler ve alacağımız dersler konusuna devam edeceğiz inşaallah…

Gelecek yazıda buluşmak temennisiyle…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.