Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ocak 14, 2023
Hz. Peygamber’in işaret ettiği mutsuzluk sebepleri

Bundan önceki yazımızda Sevgili Peygamberimizin dilinden mutluluk sebebini ele almıştık. Bugün ise yine Resul-i Ekrem (SAV) Efendimizin işaret ettiği mutsuzluk sebepleri üzerinde durmak istiyoruz. Bu hususta birçok hadis-i şerifin varlığından söz edebiliriz. Ancak biz yine bir önceki yazımızda ele aldığımız hadisin ışığında bu konuyu incelemeye çalışacağız.

Öncelikle hadis-i şerifin mealini tekrar aktararak devam edelim sözlerimize… Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor: "İnsanoğlu, Allah'ın kendisi için takdir ettiğine rıza gösterirse mutlu olur. Şayet, Allah'tan hayırlı olanı ummayı terk eder ve Allah'ın kendisi için takdir ettiğine kızıp, isyan ederse bedbaht olur."

Bu hadiste işaret edilen üç husustan biri mutluluk; diğer ikisi ise mutsuzluk sebepleri hakkındadır. Burada üzerinde duracağımız husus ise mutsuzluk sebepleridir ki bunlar: Allah'tan hayırlı olanı istemeyi terk etmek ve Allah'ın kendisi için takdir ettiğine kızıp, isyankâr olmaktır.

Hadisin metninde geçen ifade bizzat "istihâre"dir ve istihâreyi terk etmek, "şekâvet" yani bedbahtlık ve mutsuzluk sebeplerinden biri olarak zikredilmektedir. Peki nedir istihâre?.. Neden istihare bu kadar önemlidir ve neden istihâreyi terk etmek, bedbahtlık ve mutsuzluk sebebi olarak zikrediliyor? İşte bütün bu sorulara cevap bulabilmek için önce bizzat istihare kavramı üzerinde durmak gerekiyor…

İSTİHARE NEDİR?

Dinî kültürümüzde daha ziyade "teşebbüs edilen bir işte, onun hakkımızda konuda hayırlı olup olmadığına dair bir bilgi edinme amacıyla dua okuyarak uykuya dalmak" şeklinde anlaşılan istihare, aslında sahip olunan bir anlayış; ve hayatımıza yön veren bir özelliktir. Zira o aynı zamanda "Allah'ım! Şayet senden istediğim şey benim için hayırlı ise onu bana nasip eyle!" diyebilme şuurudur. Böylece istihâre, mümin için yaşantısının tamamına hakim olması gereken bir hayat tarzıdır… Şüphesiz onu bu denli önemli kılan, "Yaşayan Kur'an" olarak tarif edilen Sevgili Peygamberimizin (SAV) istihareyi önemsemesi ve ashabına bu önemseyişi kazandırmasıdır. Dilerseniz bu konuyla ilgili hadis ve siyer kaynaklarında aktarılanlara, istihare hakkında vereceğimiz kısa bir ön bilgiden sonra değinelim.

İSTİHARENİN KELİME ANLAMI

Sözlüklerde kısaca, "hayırlı olan neyse onu istemek" anlamını taşır istihâre… Dinî bir kavram olarak da "herhangi bir iş veya davranışta Allah katında hayırlı olan neyse, onu, kılınan iki rek'atlik nâfile bir namazdan sonra yapılacak bir dua ile talep etmek" mânasında kullanılır.

İnsanoğlunun geleceğe dair yaptığı planların olumlu bir şekilde sonuçlanması için bazı konularda önceden bilgi sahibi olma arzusu taşıdığı bilinen bir şeydir. Kadim zamanlardan beri insanlar, yapmayı planladıkları istedikleri bir işin kendileri hakkında iyi veya kötü ne gibi sonuçlar doğuracağını anlamak için özellikle fal uygulamasına başvurmaktaydılar. Cahiliye dönemini yaşayan Araplar, herhangi bir işe başlamadan önce, "ezlâm" adını verdikleri fal oklarının üzerine "evet" ve "hayır" yazarlar, çektikleri oka göre karar verirlerdi… Çok önemli işlerini son derece basit bir işlemle belirleme cehaletini gösteren bu toplumu "bunların birer şeytan işi pislik olduğu" (Bkz. Mâide, 3) bilgisiyle uyaran Allah Teâlâ, (CC) peygamberler de dahil olmak üzere hiç kimsenin gayb âlemine dair bir bilgiye sahip olmadığını; bunun tabii bir sonucu olarak hiç kimsenin, başına gelmesi muhtemel şeylerin iyi ya da kötü olacağına dair bir bilgiye de vâkıf olmasının mümkün olmadığını farklı ayetlerle bildirmişti (bkz. Bakara, 216; Nûr, 11) Yine Allah Teâlâ, hiç kimsenin, Allah'ın dilemesi dışında kendisine fayda veya zarar verecek bir güce sahip bulunamayacağını bildirmiştir (bkz. A'râf, 188). İşte bütün bu ayetlerle bize verilen mesaj şudur: İnsanın şer zannettiği bir şeyin hayır olabilir ve bir şey hayırlı olduğu halde insan ondan hoşlanmayabilir; şer olduğu halde de onu sevebilir (Bkz. Nûr, 11; Bakara, 216).

Yine, bütün hayırlar Allah'ın elindedir ve her şeye gücü yeten sadece O'dur... Müminlere düşen O'na tevekkül etmektir (bkz. Ai İmran 26; İbrahim, 12).

Bu temel çerçeve, mümine bir bakış açısı kazandırmalı ve o, hayrın tamamı, kendi katında ve elinde bulunan Allah Teâlâ'dan istemelidir tüm hayırları… O'ndan dilemelidir hayırların kendisine tahsisini… O'ndan niyaz etmelidir, kendisini şerlerden uzak tutup hayırlı olanla muhatap kılmasını…

PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN İSTİHARE

Peygamber Efendimizin ashabına ve ümmetine kazandırmak istediği anlayış da işte tamamen bundan ibaretti diyebiliriz. Sahabi, Cabir b. Abdullah'ın verdiği şu bilgi son derece anlamlıdır:

"Hz. Peygamber, (SAV) Kur'an'dan bir sûre öğretir gibi işlerimizin tamamında bize istihâreyi öğretmiş ve şöyle buyurmuşu: 'Biriniz bir şey yapmaya niyet edince farz dışında iki rek'at namaz kılsın ve arkasından şu duayı yapsın: Allah'ım! Senden, senin ilim ve kudretinden hayır beklerim. Senin büyük lütfundan talep ederim. Sen kadirsin, benimse gücüm yetmez, Sen bilirsin, ben ise bilmem. Sen bütün gizlilikleri bilensin. Allah'ım! Benim bu işim dinim için, dünyam ve âhiretim için senin ilminde hayır diye yer almışsa onu bana nasib et, bana onu kolaylaştır ve uğurlu kıl. Eğer bu işim benim dinim için, dünya ve âhiretim için senin ilminde kötü diye yazılmışsa onu benden, beni de ondan uzaklaştır. Hayır nerede ise bana onu nasib et ve gönlümü ona yönelt!' Hz. Peygamber sözüne devamla, 'İstihâreyi yapan kişi bu sırada işini de söylesin' dedi."

İstihâre duasının, kılınacak namazdan hemen sonra ve kıbleye dönülerek okunması, ellerin kaldırılarak dua edilmesi, duanın kabul olma ihtimalini arttıracağı ifade edilmektedir.

Enes b. Mâlik (RA) kılınan namaz ve edilen duadan sonra Peygamberimizin şu tavsiyede bulunduğunu aktarmaktadır: "Sonra kalbine ilk doğan duyguya/düşünceye bak, ona uygun davranman hayırlı olur." Buna göre istihârenin sonucunda insanın içine ferahlık, genişlik ve iç huzuru gelirse o işi yapması, sıkıntı, huzursuzluk ve darlık hali doğarsa yapmaması daha hayırlı görülmüştür.

Bu şekilde gerçekleşen istihare, müminin günlük yaşantısında Rabbiyle sağlam ve sürekli bir irtibata sahip olmasını temin edecek ve onu mutlu kılacak sonuçlara ulaştıracaktır. İstihare ile ilgisi olmayanları veya bunu terk edenleriyse şekavet; yani mutsuzluk ve bedbahtlık beklemektedir vesselâm…

Huzur ve mutluluk dileklerimizle…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN