Geceler vardır ve bazı günler… Sair gecelerden farklı, diğer günlerden ayrı… Mekanlar vardır; ve bazı yerler… Sıradan mekanlardan fazilette yüksek; ve diğer tüm yerlerden yücelikte üstün…
Hz. İbrahim Peygamber (AS) zamanından tâ Hz. Muhammed (SAV) Efendimize gelinceye kadar insanlar tarafından saygıyla, hürmetle tanınan ve böylece bilinen Receb ayı da işte böyle bir farklılığa ve ayrıcalığa sahip olan şanı yüce bir aydır… Üç gün önce idrakiyle şereflendiğimiz bu ayın farklılığı ve ayrıcalığının sebebi nedir; ve bu ayın sahip olduğu saygınlığı nereden kaynaklanmaktadır? Bugünkü yazımızda işte bu sorulara cevap arayacağız.
RECEP AYININ SAYGINLIĞININ KAYNAĞI NEDİR?
Bazı tarihî kaynaklardaki bilgiler, Hz. İbrahim'in (AS) Kâbe'yi inşasının ardından Allah'ın (CC) emriyle insanlara haccı ilan etmesi ve haccın bir ibadet olarak meşru kılınmasından sonra bu ibadetin ifa edildiği zaman diliminin, haccın ruhuna uygun biçimde saygın ve muhterem aylar olarak kabul gördüğünü ortaya koymaktadır. Yine bu kaynaklarda ve bazı tefsirlerde, biraz sonra ele alacağımız ayette bahsi geçen "haram aylar" ifadesiyle, hac ibadetinin meşru kılınmasıyla birlikte Hz. İbrâhim (AS) zamanında konulmuş birtakım hükümlerle, insanların, sağlanan bu huzur ve güven ortamı içinde Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarında hac ibadetlerini ifa ettikleri; Receb ayında ise umre ziyaretlerini rahatlıkla yaptıkları bilgisine rastlamaktayız… Ancak zaman içinde bu hükümlerin temel amacından uzaklaşıldığı, tevhidin şirke dönüştüğü gibi; hürmet edilmesi gereken bu ayların, kadir-kıymet bilmeyen kimselerce değerinin heder edildiğine de şahit olunmuştur. İslâm'ın gelişiyle birlikte aslında Hz. İbrahim (AS) zamanındaki inanç ve uygulama biçimleri, Sevgili Peygamberimiz (SAV) tarafından yeniden aslî hüviyetine kavuşturulmuştur…
Bu tarihî gerçekliği ifade ettikten sonra Receb ayının saygın ve hürmete lâyık bir ay olarak kabul edilmesinin ardında yatan sebepler üzerinde durmak isteriz…
Kur'an-ı Kerim'deki bazı ayetler ve Resul-i Ekrem (SAV) Efendimizin hadislerinden anlaşılan şudur ki, "haram aylar" olarak kabul edilen anlayış, binlerce yıl öncesinden; Hz. İbrahim (AS) döneminden beri insanların sahip oldukları bir inanış biçimi olarak toplumda yaşayan kültürel bir değerdi. Aslında bu aylara ait "saygınlık", kâinatın varlığıyla eşdeğer bir geçmişe sahiptir dersek mübalağa etmiş olmayız. Nitekim bir ayet-i kerimede bu durum açık ve net bir şekilde görülmektedir: "Şüpheniz olmasın ki, Allah katında ayların sayısı, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gün yazıldığı gibi on ikidir; bunlardan dördü haram aylardır…" (Tevbe, 36)
Bahsi edilen dört ayın, Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb ayları olduğu öteden beri Araplarca bilinen bir husustu ve onlar bu aylarla ilgili bilgileri Hz. İbrahim (AS) ile irtibatlandırıp önemserler ve gereklerini tam manasıyla yerine getirmedikleri halde yeri geldiğinde bunlarla iftihar da ederlerdi…
İslam dininin mukaddes kitabı Kur'an-ı Kerim, ayların sayısını ve bunlardan dördünün muhterem/saygın aylar olduğunu biraz önce zikrettiğimiz ayetle teyid ederken; Peygamber Efendimiz de (SAV) bir hadis-i şerifiyle bu aylardan biri olan ve birbiri ardınca gelen diğer üç aydan ayrı bir zaman diliminde bulunan Receb ayı ile ilgili olarak şu bilgiyi paylaşır bizlerle… "Receb şehrullahi Teâlâ ve Şa'banu şehrî ve Ramadânu şehru ummetî"
Bu beyanında Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktaydı:"Receb, Allah Teâlâ'nın ayı; Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır."
Aslında bütün kâinat, zaman ve mekân, yani külliyyen herşey; bir diğer ifadeyle bütün günler, aylar ve yıllar; bütün varlıklar, insanlar ve canlı cansız her şey Allah Teâlâ'ya ait iken, Receb ayına "Allah Teâlâ'nın ayıdır" denilmekle kast edilen nedir? İslam âlimleri, Allah Teâlâ'nın bu aya çokça değer verdiği için; ve kendisine yönelen, tövbe ederek bağışlanma dileyen kullarını da affetmekte çok cömert olduğu için bu ayın böyle bir vasıf kazandığını söylemişlerdir. Kim bilir, belki de kulların az ibadetlerine çok değer veren; salih amellerinin karşılığı olarak türlü türlü ikramlarını lûtfeden Allah Teâlâ, kullarına bu ihsanlarını ayın daha ilk günlerinde ve ilk cuma gecesinde vermektedir. Söz konusu geceye "Leyle-i Regâib" denmesinin, bu hususla bir alâkası olmasın?.. Bir alaka kurup-kurmama noktasında emin değiliz. Ancak biz, Hz. Peygamber (SAV) Efendimizden öğrendiğimiz hadis-i şerifin rehberliğinde Receb ayının ilk cuma gecesinin, duaların geri çevrilmediği gecelerden biri olduğunu biliyoruz. Bu bile müminler için gecenin ihyasına işaret eden önemli bir teşvik unsurudur.
Bu akşam idrak edeceğimiz Regaib gecesini nasıl ihya etmemiz konusunda sizleri daha önce yazdığımız 18 Şubat 2021 tarihli yazıyla baş başa bırakırken bu kandilin, özellikle gönül coğrafyamızda ve İslam dünyasında mazlum ve mağdur her bir müminin kurtuluşuna vesile olmasını, zorda olanların-darda kalanların yardımına koşmaya kapı açmasını Yüce Mevlamızdan dileriz…
Rağbetimiz Rabbimize olsun, Leyle-i Regâibiniz mübarek olsun…
Mehmet Emin Ay