Bir yıl daha geçti ömrümüzden…
Bugün kameri aylardan Zilhicce'nin son günü… Dinî ve kültürel açıdan önemli işleri, ibadetleri ve günleri barındıran, kendisine saygı gösterilmesi gerektiği bize Kur'an'da bildirilen "Haram Aylar"dan biri olan Zilhicce, ilk on günüyle, Arefesiyle, haccıyla, Kurban'ıyla dolu dolu bir şekilde hayatımızı güzelleştirerek geldi ve geçti… Özellikle yedinci yıl dönümünde "15 Temmuz"u andığımız ve anlamaya çalıştığımız günlerin bu aya tesadüf eden son günler olması da ayrı bir değer taşıyordu hayatımızda… Bugün artık Zilhicce'nin 30. günü ve yarın yeni bir ay ile birlikte yeni bir hicri yılı da idrak edeceğimiz 1 Muharrem 1445 sabahına uyanacağız inşaallah … İdrak edeceğimiz yeni hicrî yılımızın şahsımız, ailemiz, yakınlarımız, milletimiz, İslam âlemi ve tüm dünya için iyiliklerin, güzelliklerin vesilesi olmasını Yüce Rabbimizden dileriz.
Bugünkü yazımızda, birkaç günden beridir sizlerle paylaşmayı düşündüğümüz bir konuyu; hayatımızda bizi zora soktuğu gibi ahiretimizde de bize sıkıntı yaşatacak bir hususu ele almak istiyoruz. Devletin yayınladığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi de bu düşüncemizin netleşmesinde rol oynadı diyebiliriz. Anlaşılacağı üzere konu: İsraf… Yani "haddi aşmak, saçıp savurmak"… Farkında değiliz belki, ama israf sebebiyle daha bu dünya hayatında öylesine beklenmedik şahsi ve ictimai zorluklarla/olumsuzluklarla karşılaşıyoruz ki… Bir de bunun öte dünyada bir hesabı var ki, çok ağır!.. Hem de hiçbir telafi imkanının bulunmadığı, hiçbir akçenin geçmediği Mahşer Günü'nde…
İsraf konusunu halledebilmek ve problemi çözmek kolay değil. Zira iç içe geçmiş bir sıkıntılar yumağıdır israf… Lakin onu parçalara ayırıp her bir yönünün faklı disiplinlerce ele alınması, çözüm işini kolaylaştıracaktır. Konunun, kişiyi, aileyi, toplumu, devleti, maliyeyi, eğitimi, psikolojiyi, ahlakı ve dini ilgilendiren tarafları var…Biz bunlardan sadece birini, yani konunun eğitim tarafını ele almak, meselenin dinî ve ahlakî yönlerine de değinmek istiyoruz. Amacımız, devletin özene-bezene hazırlayıp genelge halinde tüm resmi kurum ve kuruluşlara tamim ettiği (gönderip uygulamaya konulmasını istediği) hususların, ancak bir bilinç ve farkındalık oluşturmakla gerçekleşeceğini, bunun da kökeninde bir eğitimin ve terbiyenin yer aldığı gerçeğinin vurgulanması ve bu işin önemsenmesidir. Kanaatimizce "eğitim şart" mottosunun en çok yakışacağı alanlardan biri, savurganlıkla mücadele alanıdır. Zira israfın önüne, ancak yerinde, zamanında ve yeterli bir eğitimle geçilebileceği düşüncesindeyiz.
İsrafla mücadeleye ne zaman başlanmalı?
İsrafı terk etmenin ve tasarruf anlayışına sahip olmanın ancak verimli ve başarılı bir eğitim-öğretimle mümkün olduğunu bir kez daha ifade etmek isteriz. Peki bunun zamanı nedir, mekânı neresidir? El-cevap: Zamanı, 2-6 yaşları arasıdır, mekânı ise aile ocağıdır, diyebiliriz. Neden 2-6 yaşları diye sorulacak olursa, yapılan araştırmalar, insan karakterinin 2/3'ünün, 2-6 yaşları arasında teşekkül ettiğini ve bu kadar önemli bir oranın, çocuğun ailesi içinde geçirdiği zaman dilimi olan "ilk çocukluk yılları"nda oluştuğunu ortaya koymaktadır. Çok rahatlıkla denilebilir ki, tabağında yemek artığı bırakmak veya bırakmayıp bitirmeye çalışmak, ekmek diliminin son lokmasını yemeye çalışmak ya da bu işi önemsememek, içebileceğinden fazlasını doldurup suyu bardakta bırakmak ve bunda bir sakınca görmemek, basit ama çocukluk yıllarından itibaren çocuğun aile hayatın içinde gördüğü ve önce taklit sonra alışkanlıkla yapageldiği şeylerdir. Bunlar aynı zamanda bir süre sonra bir karakter olarak çocuğun kişiliğinde yerini alacak olan ahlaki özelliklerdir: "Tutumlu" veya "savurgan" vasıflarıyla…
Mukaddes Kitabında, bir ayet olarak "Yiyiniz, içiniz ama israf etmeyiniz (haddinizi aşmayınız) Çünkü Allah israf edenleri, haddini aşanları sevmez." (A'râf, 31) buyurulan bir dinin mensupları olarak sadece bu ayet bile Müslüman için yeterli olmalıydı… Allah'ın sevdiği bir işi yapmaya çalışmak ve sevmediği bir vasfın sahibi olmaktan kaçınmak, yeterli derecede bir motivasyon kaynağı olmalıydı Müslüman için… Ancak Allah inancı, sevgisi her bireyde farklı şekilde taşındığı ve yaşandığı için herkesten aynı özeni ve hassasiyeti göstermesi beklenemez. Burada, küçük yaştan itibaren bunun bir ahlaki meleke olarak çocuğun kişiliğinde yer etmesi yeterli olacaktır. Bizden önceki neslin, bizden ve yeni yetişen nesilden en bariz farkı, karakterin şekillendiği ilk çocukluk yıllarında anne-babalar olarak bu terbiyeyi verme sorumluluğuna sahip olmalarıdır kanaatindeyiz. 50-60 yaşları üzerindeki bizim neslimiz ise "biz yokluk çektik çocuklarımız çekmesin düşüncesiyle" bu konudaki sorumlulukta gevşek davrananlar durumundayız. Konuya şimdiki nesil açısından bakacak olursak, görünen o ki, elindeki telefonlarla sosyal mecralarda kimin ne yiyip ne içtiğini takip etmek ve bununla vakit öldürmek bile başlı başına, bir ebeveyn için yerine getirmesi gereken görevlerini ihmal etme adına onun için son derece büyük bir engeldir… Bu tür yeme-içme kayıtlarını sorumsuzca ve şımarıkça paylaşanlardan ise bahsetmeye hiç gerek yok, takdir edersiniz…
"Zerreyi ziyan etmemek" bir anlayıştır. Öğrenilebilen ve öğretilebilen bir anlayış… İsrafın önünde en büyük engel, tutumluluk yolunda en değerli motivasyon kaynağıdır, aynı zamanda... Bu anlayış ise daha çocukluk yıllarından itibaren çocuğun görerek ve duyarak edinebileceği bir haslettir… Sonradan kazanılması imkansız değil ama çok zordur vesselam… Konuya devam edeceğiz. Sağlıcakla kalınız efendim.
Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- 15 Temmuz 2016: Tarihimizde bir dönüm noktası! (15.07.2023)
- Yarın “15 Temmuz”!.. Unutma!.. (14.07.2023)
- Kurban, canını ve cananını feda eylemektir… (28.06.2023)
- Bugün Arefe… Şanı, şerefi en yüce gün… (27.06.2023)
- Bugün Zilhicce’nin sekizi; bugün Terviye günü… (26.06.2023)
- Kurban, insanlık tarihiyle birlikte var olan… (22.06.2023)
- Zilhicce ayınız mübarek olsun… (19.06.2023)
- İstanbul’un Fethi neden önemlidir? (31.05.2023)