Bugün Terviye günü… Hac ibadetini yerine getirmek için mukaddes beldede bulunan hacılarımızın artık yavaş yavaş "günlerin en faziletlisi olan" Arefe Günü'nde, Arafat Vadisi'ne akın akın gitme hazırlıklarına başladıkları gün… Gecesi ayrı; gündüzü ayrı faziletli olan Zilhicce'nin, mübarek kılınmış ilk on günü içinde 8. gecesine ve gündüzüne verilen isimdir Terviye… Peki hangi sebep ya da sebeplerle bu ad verilmiştir adı geçen zaman dilimine?... Geliniz bu soruya birlikte cevap bulmaya çalışalım bugünkü yazımızda…
Terviye ne demektir? Hangi anlamlara gelmektedir?
Sözlükler, "terviye" kelimesi için birkaç manayı bir arada zikretmektedirler. Buna göre o, "düşünmek, akıl yormak; anlamlarına geldiği gibi "sulamak, suya kandırmak" gibi mânalar da taşımaktadır. Biz konuyu, onun birincil anlamından yola çıkarak ele almaya çalışacağız.
Terviye kelimesinin ilk anlamından yola çıkarak, bugünün ne manaya geldiğini araştıran İslam alimleri birtakım görüşlere sahip olmuşlardır. Bunlardan ilki şudur:
Hz. Âdem (as) Allah'ın emri üzere, yeryüzünde Allah'ın adının anılacağı ilk mabedi; Kâbe-i Muazzama'yı inşa ettikten sonra tefekküre daldı. Bu emr-i ilâhiyi yerine getirmiş olmasının, Rabbi katında nasıl bir karşılık bulacağını düşünmeye başladı. Ardından Rabbine yönelerek bu ameli karşılığında nasıl bir mükâfatı hak ettiğini sordu. Cenâb-ı Hakk ona Kâbe'yi tavaf ederken daha ilk şavtından itibaren günahlarının bağışlanacağını bildirdi. Hz. Âdem (as) Allah Teâlâ'nın bu lütuf ve ikramını daha da arttırmasını talep etti. Allah Teâlâ bunun üzerine ona, Kâbe'yi tavaf eden bütün evlatlarının da bağışlanacağı müjdesini verdi. Hz Âdem bir kez daha ısrarda bulunarak bu lütfun arttırılmasını isteyince bu kez Allah Teâlâ, Kâbe'yi tavaf eden her bir kişinin, affedilmesini ve günahlarının bağışlanmasını diledikleri bütün mümin evlâtlarının günahlarının bağışlanacağını öğrendi… Bu müjdeler, asırlar sonra Hz. Adem'in nesli içinde "Hayru'l-Enâm" yani "insanların en hayırlısı" ve aynı zamanda "Seyyidü'l-Mürselin" yani "gönderilen elçilerin en değerlisi" vasıflarına sahip olan Son Nebi Hz. Muhammed (sav) Efendimizin dilinden insanlara yeniden tebliğ edildi ve hatırlatıldı… Böylece hac ve umre vazifesi için mübarek topraklara, mukaddes beldelere gidenlerin, "müminlerin temsilcisi" olduklarını ve "hem onların hem de kendileri için duada bulundukları kimselerin, Allah'ın affına ve bağışlamasına mazhar olacaklarını" duydular ve öğrendiler, Sevgili Peygamberimizin konuyla ilgili hadis-i şeriflerinden…
Terviye kelimesinin "düşünmek ve akıl yormak" anlamından dolayı bu gecenin ve günün, Hz. İbrâhim (as) ile ilgisi olduğu görüşünde olan İslam alimleri de vardır. Buna göre Hz. İbrahim (as) Zilhicce'nin 8. Gecesinde, rüyada kendisine birisinin, "Allah sana oğlun İsmail'i kurban etmeni emrediyor" dediğini gördü… Heyecan içinde uykudan uyanan Hz. İbrahim (as) gün boyunca gördüğü bu rüyanın Rahmanî mi yoksa şeytanî mi olduğunu düşünüp durdu. İşte onun bu durumu sabahtan akşama kadar düşünmesi ve akıl yorması sebebiyle bu geceye ve güne "Terviye" ismi verildi...
Sınavların en zoru: Ciğerparesiyle sınanmak!
Hayatının önceki zaman diliminde, Hz. İbrahim (as) içinde yaşadığı putperest toplum tarafından ateşe atılmak suretiyle bir sınavdan geçmiş ama Allah'ın kendisine sahip çıkmasıyla ateş ona serin ve esenlik ortamı haline gelmişti… Babası ya da amcası olan kişinin, kendisini evlatlıktan reddedip mirastan mahrum bırakmasıyla malıyla da sınanmış ama o bunu da başarıyla vermişti. Ancak şimdi son derece zor bir sınavla karşı karşıyaydı Hz. İbrahim… İlerlemiş yaşında Allah Teâlâ ona, İsmail adını verdiği bir evlat bahşetmişti. İsmail, ayette "halim-selim ve güzel huylu-uslu bir çocuk olarak" zikredildiği gibi (bkz. Saffat, 101) babasının yanında, ona gördüğü işlerde yardımcı olan biriydi de aynı zamanda… İşte yüz yaşına yakın bir olarak, 12-13 yaşlarında olduğu düşünülen biricik evladı ile şimdi ağır bir şekilde sınanıyordu Hz. İbrahim (as)…
Gün boyunca gördüğü rüya üzerine düşünüp duran, akıl yoran bu aziz peygamber, ikinci gece aynı minval üzere rüyayı tekrar görüp uyandığında bunun rahmani bir rüya olduğunu anladı ve artık o gün, gün boyunca, evladıyla sınandığını fark edip bunun bilincinde oldu… İslam alimleri işte bu sebeple Zilhicce'nin 9. gününe "fark edip, bilme" anlamına gelen "Arefe" denildiğini ifade etmektedirler. Günün akşamıyla birlikte zaman, ertesi güne ulaştıracak geceye döndüğünde Hz. İbrahim (as) rüyasında tekrar aynı sözleri duydu ve bu büyük emrin, ağır yükün muhatabı olarak uykusundan uyandı… Artık hiç şüphe duymayacak şekilde, bu emrin Allah Teâlâ tarafından geldiğinden emindi…
Dilerseniz, yaşanan bu son derece mânidar hatıranın, bundan sonraki kısmını yarın ele alalım ve baba-oğul bu iki aziz peygamberin başından geçenleri incelemeye çalışalım.
Sağlık ve afiyetle Arefe gününü idrak etmeniz dileğiyle…
Mehmet Emin Ay