Arama

Mustafa Özcan
Haziran 11, 2017
Köprü Altı Yetişkinleri
Belki yaşananlara ışık tutar diye iki rüyayı paylaşmak istiyorum.

Bunlardan ilki Mustafa Güven'e ait, Kardavi rüyası. Düşünde Kardavi'nin Türkiye'ye geldiğini, köprü altı bir yerde barındığını veya durduğunu görüyor. Üstü başı perişan vaziyette. Bununla birlikte akın akın ziyaretçilerinin geldiğini görüyor.

İkinci rüya ise İsmail Dilben'e ait, Trump ile ilgili. Oğlu Barron ile birlikte Türkiye'ye geliyor ve dövizcilerin önünde döviz bozduruyor. Kardavi rüyasına gelince, Katar'ın ablukaya alınması ve Kardavi'nin terörist ilan edilmesi bana Mustafa Güven'in pek de eski olmayan rüyasını hatırlattı. İlginç: Rüyada hem Kardavi hem de Trump Türkiye'de görülüyor. Gerçekte her ikisi de zorlu bir süreçten geçiyorlar. Elbette burada Kardavi ile Trump'ı karşılaştırıyor ya da eşleştiriyor değilim. Lakin benzemeyenlerin yanında benzeşen bazı boyutlar da inkar edilemez.

Siyasi göçebelikten ya da çileden çileye düşme halinden bahsetmek mümkün. Bununla birlikte son sıralarda özellikle hedef tahtasına oturtulan İslami hareketler zımninde Müslüman Kardeşler hareketi göze çarpıyor. Millet olarak Filistinliler, Suriyeliler siyasi hareket olarak Müslüman Kardeşler feleğin imbiğinden, çemberinden geçiyor. Vaktiyle İhvan, Nasır zulmünden Körfez ülkelerine sığınmıştı. Lakin artık Körfez ülkeleri de geçmişte çekişme ve sürtüşme halinde oldukları Nasır'ın politikasını devralmış bulunuyorlar. Değişen Müslüman Kardeşler mi yoksa Körfez ülkeleri mi? Riyad, Kral Fahd ve dönemin İçişleri Bakanı Nayif Bin Abdulaziz döneminde Müslüman Kardeşlere karşı keskin tavır değişikliğine gitti. Arap Baharından sonra Suudi Arabistan ve BAE'nin Müslüman Kardeşlere tavrı iyece keskinleşti ve daha önce bağırlarına bastıkları harekete terör örgütü muamelesi yapmaya başladılar. Zira ülkede laik karakter baskın hale gelmeye başlamıştı.

Köprü altı çocukları deyimini çağrıştırırcasına oradan oraya sürülen fikri-siyasi göçerler, köprü altı adamları haline geldiler. Batı'yı taklit makamında kertenkele çukurundan dünyayı temaşa etmeye, algılamaya çalışan idraki kıt yönetici elit, davası ve misyonu olan, ümmet düşüncesine yatkın kesimleri sürdükçe sürüyor, kovaladıkça kovalıyor. Onlara sadece iki seçenek sunuyor: Ya hapis ya sürgün.

Bir zamanlar bölge kitlesel göçe Moğol döneminde ve mezalimi sırasında tanık olmuştu. Moğol çerilerinin önlerine kattıkları halk yığınları ve kitleleri arkalarına bakmadan Batı'ya doğru kaçıyorlardı. Irak alimlerinden Abdulkerim Zeydan'ın ifadesiyle Moğol çerilerinin önünden kaçan Irak halkı soluğu Mısır'da almıştı. Yoğun göç trafiği nedeniyle Irak halkıyla Mısır halkının kanları birbirine karışmıştı.

***


20'inci yüzyıl da dünya ve bölge çalkalandıkça böyle göçler dalgasına sahne oldu. Siyasi, fikri sürgünler yaşandı. Bunlardan en fazla nasibini alan Filistinliler oldu. Çifte hatta sayısı belirsiz kavrulmuş zulümlere maruz kaldılar. Siyasi liderlikleri de oradan oraya sürüldüler. Arafat ve arkadaşları Kral Hüseyin tarafından Ürdün'den sürüldüler. Lübnan'a geçtiler ama burada da rahat yüzü görmediler. Esat 1983 yılında onları oradan çıkardı. Sonrasında Tunus'a yerleştiler. Orada da huzur bulamadılar. Mossad orada da onlara ulaştı; Ebu İyad ve Ebu Cihad (Halil Vezir) suikasta kurban gitti. . 1994 yılında Arafat ve arkadaşları Oslo Sürecine müteakip Filistin'e döndüler ama Arafat burada on yılını doldurmadan kim zehirledi-ye gitti.

***


Hamas da sektirmeden aynı yolda ilerliyor. Sürgüne gittiği ülkeler arasında sadece mola veriyor. Bir ülkeden birkaç defa çıkartılıyor. Kral Hüseyin'den sonra yerine oğlu İkinci Abdullah gelince Hamas'ın Amman'daki siyasi bürosuna yol görünmüştü. Onlarda öyle yaptılar. İkinci bir emre kadar başka bir ülkeye yelken açtılar. Ürdün, Katar, Suriye hattında dolaştılar. Suriye'yi baskı nedeniyle değil ahlaki nedenlerden dolayı terk ettiler. Beşşar Esat'ın halkını öldürmeye başlamasıyla birlikte bu ülkede kalmak içlerine sinmedi. Onlar da sonunda bir ülke yerine birçok ülkeye dağıldılar. Bir kısmı ait olduğu topraklara; Gazze'ye geri döndü.

Müslüman Kardeşlerin kaderi de farklı olmadı. Hapishane ile sürgün arasında mekik dokudular. Mısır'dan körfez ülkelerine kaçtılar. Hünerleri karşılığında burada maişetlerini temin ettiler. Mısırlı kardeşlerden birçoğu, Nasır mezalimi karşısında Körfez ülkelerine sığındı. Mısır'ın boğucu siyasi atmosferinden ancak böyle kurtulabildiler. Keza Suriye'de 1970'li yılların sonlarında Müslüman Kardeşler üyeleri Körfez ülkeleri dahil gidebildikleri yere kadar gittiler.

Şimdi yeniden bavulları toplama vakti

Müslüman Kardeşlerin bilhassa ileri gelenleri seyyar halde bulunuyorlar. Arap Baharından sonra oraya buraya dağıldılar. Yemen'den Libya'ya kadar geniş bir coğrafyanın insanları Türkiye'de güvenli bir ortam buldular.

Arap diyarında Müslüman Kardeşler hareketinin ileri gelenleri daima takibat altında olmuştur. Sözgelimi Iraklı önemli davetçi ve alimlerden Muhammed Ahmed Raşid birçok ülkeyi dolaştıktan sonra Malezya'da karar kılmıştır. Daha öncesinde BAE tarafından tutuklanmış ve işkenceden geçirilmiştir. Keza yine Iraklı olan Abdulkerim Zeydan son yıllarını Yemen'de geçirmiş ve ancak cenazesi ülkesine dönebilmiştir.

Yusuf Kardavi de 40-50 yıl kadar önce Katar'a yerleşmiş ama Nasır'ın devamı olan rejimlerin hışmından kurtulamamış ve sonunda kendisi gibi hem sürgün ve hem seyyar vaziyette olan nice alimler gibi terör listesine alınmıştır. Bunlardan birisi de yine Mısırlı davetçi ve vaiz Vecdi Guneym'dir. Terör listesine alınan 59 kadar şahsiyetin tamamı mutedil şahsiyetlerden oluşmaktadır. Abdullah Muhaysini gibi tartışmalı isimler olsa da bunlar bir elin parmaklarını geçmez. Asıl aşırılar onları terörle yaftalayanlardır. Bunlar arasında Türkiye'nin yakından tanıdığı Libyalı yazar Ali Muhammed Sallabi de var. Keza fıkıh konusunda ülkesinde ve bölgesinde otoriter isimlerden birisi olan Libya Müftüsü Sadık el Garyani de kara listeye alınmıştır.

Peki neden? Karadavi'ye niye diş biliyorlar? Karadavi'nin de ifade ettiği gibi aslında BAE geçmişte kendisine ödül vermiştir. Suudi Arabistan da daha yakınlarda kendisini davet edip, ağırlamıştır. Peki! Ne değişti? Bununla birlikte bazı çevreler dünya düzeniyle uyumlu ve Amerikan kriterlerine soğuk ve Filistinlilerin davasına yakın duruyor diye ona diş biliyor. Nitekim bunlardan birisi olan Batı'nın fikir çerilerinden Bessam Tıbi, Kardavi'nin Humeyni'den daha tehlikeli olduğunu söylemişti. Bu aynı zamanda Bernard Lewis gibi Türkiye'yi İran'dan daha tehlikeyi gören kafaların bir uzantısıdır.

Yeni çile döneminde bavullarını yeniden toplama Kardavi'ye kadar uzanır mı bilemiyoruz ama Katar'da ikamet eden Hamas ileri gelenleri yük olmamak için gönüllüce Katar'ı terk ediyorlar. Bunlar arasında İsrail'in şikayetleri sonucunda ülkemizden ayrılan Salih Aruri de bulunmaktadır. Yeni ikamet adresinin Muhammed Ahmed Raşid'in yanı; Malezya olduğu sanılmaktadır. Belki de bu cebri uygulamaların görünmez faydaları olabilir. Gittikleri yerlerde taşıdıkları meşaleyi yakmak gibi. Sahabeler Hicaz'ın dışına çıkarak İslam nurunu yaymışlardı. Umulur ki şerden hayır çıkar.



Mustafa Özcan



Fikriyat.com

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN