Mustafa Özcan

Çözümü Sorunda Aramak

Bazen akıl tutulması oluyor ve insanlar çözümü çözümsüzlükte veya sorunun kendisinde arıyorlar. Körfez Triumvirası ya da Katar karşıtı cephe de maalesef Türkiye gibi rezerv olarak çözüm potansiyeli taşıyan ülkeleri de karşı cepheye itmekte meşguller. Bunda bir beis görmüyorlar. Öfkeleri akıllarına galip gelmiş durumda. Elbette Bush gibi düşünüyorlar. 'Ya benimlesin ya da karşımdasın' dayatmasından hoşlanıyorlar. Gri alanları yok ederek herkesi dost ya da düşman kategorisine sokmak derdindeler. Kolaylarına geliyor. Bu nedenle de zorbaların, dar ufukluların siyasi aklı kıttır.

Katar'dan kayıtsız şartsız teslimiyet bekliyorlar. Körfez'in yeni uydusu haline getirmek istiyorlar. Daily Mail yazarlarından Peter Oborne adlı İngiliz uzman da Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri siyasi konsorsiyumunun Katar'ı yeni bir Bahreyn haline getirme çabası içinde olduğunun altını çiziyor. Bunun anlamı Katar'ın bağımsız çizgisine veda etmesi ve vesayet altında bir ülke haline gelmesidir. Vesayet altındaki ülkelere 'protectorate' denilmektedir. Bir büyük ülkenin himayesinde olan ülke eskiden bizde 'himayegerde' olarak anılırdı. Arap Baharından itibaren Bahreyn monarşisi, Şii ayaklanmasına sahne olması, ilaveten İran'ın ülkeyi ele geçirmek için pusuda beklemesi, kanca atması nedeniyle Suudi Arabistan'ın himayesine girmiştir. Suudi Arabistan'ın askeri müdahalesine rağmen Bahreyn monarşisi için tehlike tam olarak geçmiş de sayılmaz. Sözgelimi bazı yorumlara göre, Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri ortaklığının Katar'a askeri bir sefer düzenlemesi halinde İran'ın da en azından Bahreyn'e misilleme de bulunmasından korkuluyor. Yabana atılabilecek bir ihtimal değil. Kısaca Katar'a Bahreyn modeli biçildiği anlaşılıyor. Çizmeyi aşmayacak ve uslu duracak. Ama evdeki hesap çarşıya uymayabilir.

*

Katar karşıtı cephenin Katar'a böyle bir rol veya konum biçmesine karşılık gerçekten de Katar'ın diğer Körfez emirlikleriyle uyum içinde olması gerekmez mi? İlişkiler yumağını ve yelpazesini geniş tuttuğuna dair şikayetler var. Bunlardan birisi de çok fazla başına buyruk davranması ve körfez ülkelerine yönelik tehdit içeren bir takım siyasi veya şiddet hareketlerine sempatik ya da en azından tarafsız bir gözle bakması. Zaman zaman onlarla köprü kurmanın yollarını araması, ricat hattı bırakması. Bahreynli muhalifleri 'protestocular' gibi nötr/yansız bir dille anması. Diğer Körfez ülkeleriyle aynı pencereden bakmaması. Burada iki bakış açısı arasında bıçak sırtı bir durum var. Uyumlu olmaya evet ama uyumlu olmak uydu olmayı da gerektirir mi?

Karşıt Körfez cephesi iğneyi Katar'a batırmakla birlikte biraz da çuvaldızı kendisine batırmalıdır. Bu ülkeler yumağı birçok stratejik alandan çekilmiş ve bunları boş bırakmış durumda. Bu boş alanlara sahip çıkanlara da aman vermiyorlar; düşman ilan ediyorlar. Dananın kuyruğu da işte bu hatta kopuyor. Sözgelimi Filistin meselesini yad ellere bırakmasalardı şimdi Katar'ın büyüyen rolünden şikayet etme durumunda kalmazlardı. Ya da İran'ın Arapların işlerine burnunu sokmasından dem vurmazlardı. İşte tam bu noktada Birleşik Arap Emirliklerinin Dışişlerinden Sorumlu Bakanı Enver Kerkaş, Katar'ın Türkiye'den siyasi ve askeri destek aramasına paralel İran'dan ise siyasi destek gözlemesinin krizi başka, ileri bir aşamaya getirdiğini ifade etmektedir. Maalesef burada Türkiye hem İran'la aynı seviyede ele alınmakta hem de siyasi olarak ötekileştirilmektedir. Arapların kendilerine özgü/ has işleri kaldı mı ki?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Kral Selman'la görüşmesi sırasında da söylediği gibi Türkiye dostlar ve müttefikler arasındaki kavgadan en fazla zarar-dide olacak ülkedir. İngiltere'nin halefi olarak ABD ihtilaflardan ve başkalarının boğuşmalarından beslenmektedir. Yoksa da üretir. Türkiye ise tam aksine kendi havzasında çekişmelerden zarar görür. Bazen çekişmelerden fayda görmesi tali ve geçici bir durumdur. Asıl olan uyum,istikrar ve bunların getirileridir.

*

İran ve İsrail karşıt cephelerde görünseler de bu kavgadan en çok nemalanacak ülkeler arasındadırlar. İran bu krizi fırsata çevirmeyi deneyecektir. Katar'ın yalnızlığından yararlanma yollarını arayacak ve bu ülke ile daha iltisaklı hale gelmek isteyecektir. Nitekim Zarif Tunus ve Cezayir'le bu noktada ortak payda arayışı içindedir. İran ile İsrail'in en iyi bildiği şeylerden birisi kriz tacirliğidir. İran Katar'la arasındaki ilişkileri ileriye taşımaya çalışırken İsrail de öbür cepheyle işi pişirmeye çalışacaktır ve çalışmaktadır. Buna mukabil her iki tarafla da ilişkileri iyi seviyede olan Türkiye'nin taraflardan birisiyle ilişkileri potansiyel olarak gerilecek veya gerileyecektir. Tekrar toparlamak vakit alacaktır. Muhtemel hasar veya zarar ziyan hesaplamasında potansiyel olarak en fazla risk altındaki ülkelerden birisi Türkiye'dir. Türkiye'nin zararına mukabil stratejik anlamda hem BAE hem de Suudi Arabistan lehlerindeki potansiyel bir ağırlığı heba etmiş olacaktır. Ne uğruna? Bir hiç uğruna! Türkiye'yi hedef tahtasına oturtarak sorunun bir parçası haline getiriyorlar. Halbuki, Türkiye aktif tarafsızlığıyla çözümün adreslerinden birisidir. Potansiyel arabulucu ülkeyle zıtlaşarak çözüm ufkunu karartıyorlar.

Kavgayı kızıştırarak, çapını büyütmek isteyen aklı evveller de sahnede eksik olmuyor. Özellikle siyasi meczuplar kavga kışkırtıcılığı yapıyorlar. Türkiye'yi düşman kampta konumlandırmak istiyorlar. 2014 krizinde hedefte üç şahsiyet veya ülke vardı. Bunlardan ilk Muhammed Mürsi, ikincisi Raşid Gannuşi, üçüncüsü ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. 2013 yılı ve sonrasında darbeler sürecinde Muhammed Mürsi'yi alaşağı ettiler, devirdiler. Gannuşi'yi ise silikleştirdiler. Türkiye Gezi Parkında bir deneme veya kalkışma atlattı. Bugün ise hedefteki üç kişinin yerine aynı çevreden yenilerini ikame ettiler. Sisi'nin palyaçosu veya siyasi meczup Tevfik Ukaşe bu yeni tasnifte Hamas, Katar ve 'Recep Seyyi Erbakan' diye ürettiği terkiple Türkiye'yi hedefe koymaktadır. Elbette Ukaşe'nin gönlünden ve efendilerinin gönlünden geçen budur. Katar'ın Bahreyn, Filistin'in İsrail Türkiye'nin de Sisi Mısır'ı haline gelmesini isterler. Kısaca Körfez'deki kavganın çapı derinlere inmektedir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.