Eskiden simsarlar yerine bir yerde 'acenta' tabiri yeğlenirdi. Acenta vekil ve temsilci anlamına gelir. Şimdi distribütör de diyorlar. Sömürgeciliğin oryantalizm gibi keşif kolları ve yolları varsa keza acentaları da bulunacaktır. Osmanlı toprakları içinde Batı tarafından ayartılan ve Bab-ı Ali'ye'ye ilk başkaldıranlar, karşı çıkanlar Balkan komitacıları yani Hıristiyan milisler, unsurlar olmuştur. Müslüman unsurlar çok geç olarak bu kervana katıldılar. Müslümanların katılması ise milliyetçi dürtü ve damarla olmuştur. Bundan dolayı Boşnaklar değil de milliyetçiliğe meyyal, eğilimli Arnavutlar bu yola tevessül etmişlerdir. Ülkenin Batı yakasında oturanlar veya Suyun öte yakasındakiler kaptıkları Batı virüsü veya milliyetçilik damarıyla birlikte Osmanlı devletine başkaldırmışlardır. İmparatorluğun şark bölgelerinde oturan Hıristiyanlar cep şeklinde olduklarından Bab-ı Ali'ye başkaldırmaları eylemden ziyade fikir suretinde gelişmiştir. Balkanlar'daki Hıristiyan unsurlar gibi Osmanlı'ya silahlı başkaldırma imkânları yoktu. Bununla birlikte Batı'nın fikir acentalığını yapmışlar ve Arap milliyetçiliğini körüklemişlerdir. Kendileri tek başına başkaldırma eylemini gerçekleştiremeyecekleri için bu fikirlerini Müslümanlara aşılamışlar ve Arap milliyetçiliği fikriyatını körüklemişlerdir. Bunun iki sonucu olmuştur. Müslümanlar arasında ve özellikle aydınlar arasında İslam'a ve Türklere yabancılaşma ve ötesinde Arap milliyetçiliği fikrinin gelişmesidir. Bu bileşke ise imparatorluğu parçalayıcı bir etki meydana getirmiştir.
*
19 ve 20'inci yüzyılda, Osmanlı'ya karşı Arap milliyetçiliğini veya şuubilik akımını ve onun bir şubesi olan 'Arube' mefkûresini Hıristiyanlar benimsiyor ve bunu Müslümanlara aktarıyor ve bulaştırıyorlardı. Günümüzde ise Hıristiyanlar aradan çekildi bunu doğrudan doğruya mankurtlaşmış veya fikren mutant hale gelmiş olan Müslümanlar yapıyor. Örnek mi? Birleşik Arap Emirliklerinin genç yöneticileri! Bunların yedeğinde veya güdümünde seyreden 'vekilin vekili' Muhammed Dahlan, Ahmet Cerbe, Dahi Halfan gibileri de sayabiliriz. Bunları toptan sömürgecilerin uluslararası simsarları olarak adlandırılabilirler. Bir de IMF, Dünya Bankası ve BM'de kümelenen; paralelden gölge devletlere hükmeden uluslararası bürokrat tiplemeleri vardır. Pakistan'dan Muin Kureşi veya Türkiye'den Kemal Derviş gibi isimleri bu meyanda sayabiliriz. Batı bu tip devşirmeler ordusu veya beşinci taburlar besliyor. Bunlar aksaklıkları ve gedikleri gözetlemekte ve bazen uluslararası sistem adına müdahil pozisyon ve vaziyet almaktadırlar.
Abdullah Fehd Nefisi oldum olası BAE için 'Körfez'in İsrail'i 'tabirini kullanmaktadır. Boşuna değil. Yine aynı veya benzeri isimlere göre bunların sonu İsrail'den önce gelebilir. Sömürgecilerin küvezinde dünyaya gelen veya kucağında doğan bu yapıların 2020'li yılları idrak etmeleri veya aşmaları bahse değer! Katar kriziyle birlikte bu sürecin hızlandığını varsayabiliriz.
*
Sömürgecilerin simsarlarından olan Muhammed Zayed ile Abdullah Bin Zayed kardeşler küresel sömürge modeline en uygun yönetim biçimini temsil ediyorlar. Bunlar Şimon Peres'in çömezidirler. Şİmon Peres BOP'un fikir babasıdır. Yeni Ortadoğu kitabıyla Bush'un öncüsü ve fikir modeli olmuştur. Bush bu fikri bazı ilavelerle birlikte ondan intihal etmiş ama uygulamada bu projeyi yüzüne gözüne bulaştırmıştır. Şimdi ise bu projeyi Araplar sahiplenmiş gözüküyorlar. Bu projenin bam teli veya parolası şudur: İsrail'e yakınlaştığın oranda İslam'dan uzaklaş! Şimon Peres yerine bu tezi günümüzde Abdullah Bin Zayed ya da Yusuf el Uteybe gibi Arap Siyonistlerin seslendirmesi nedeniyle İsrail'deki Peres'in fikri varisleri BOP konusunda yeniden umuda kapıldılar. Bu mesele İsrail'de günün konusu haline gelmiştir. Bunun önünde iki engel görüyorlar Katar ve Türkiye. Katar'a yönelik olarak BAE liderliği bir kumpas kurmuştu ve hala bu kumpas bölgeyi çalkalamayı devam ediyor. Dori Gold ve Şimon Peres mükerreren Türkiye ve Katar'ın teröre hami ülkeler olduklarını ve cezalandırılmaları gerektiğini söylemişlerdi. Şimdi ise onların çırakları, çömezleri olan BAE Dışişleri Bakanı Abdullah ve Yusuf Uteybe gibiler İsrail-Arap beraberliğinin sözcülüğünü yapıyorlar. Şimon Peres'in dilini kullanan Yusuf Uteybe Araplar ve İsrail'in beraberliğinin sağlanmasıyla bölgede asimetrik bir enerjinin ve gücün husule geleceğini, yakalanacağını öngörmekte ve müjdelemektedir. Zayed'in çocukları İsrail ile ilişkilerde sınır tanımıyorlar ve bu istikamette doludizgin ilerliyorlar. Abdullah Bin Zayed, dışişleri bakanı olduğu sırada Tzipi Livni ile senli-benli samimi ilişkiler geliştirirken 2012 yılında New York'ta Netenyahu ile gizlice görüşerek bu ilişkileri taçlandırmıştır. Şimdi safra gibi gördükleri Filistin davasının tasfiyesini istiyorlar. Mısır, Ürdün ve BAE, çok matah bir kişilik olmasa da Mahmut Abbas'ı bile fazla görüyorlar Muhammed Bin Dahlan lehine onu tasfiye etmek istiyorlar. Bu nedenle Mahmut Abbas son kapı olarak Türkiye'ye gelmiştir.
Bu gelişmeler İsrail'i fazlasıyla memnun etmektedir. Bu nedenle de Şimon Peres'in vizyonunun olgunlaştığını ve vaktinin geldiğini düşlüyorlar. Şimdi Şimon Peres'in vizyonerliğini ve misyonerliğini yaptığı Yeni Ortadoğu düzeninin zamanı geldi diyorlar (sözgelimi: http://www.jpost.com/Opinion/A-new-Middle-East-499421 ). Kısaca Amerikan ılımlısı Arap rejimleri yüzünden İsrail yeniden umuda kapılmıştır.
Uluslararası sömürgeci düzenin simsarlarından Abdullah Bin Zayed yeni bir skandala imza atmıştır. Suriye'de işgalci sıfatıyla bulunan Rusya'nın Dışişleri Bakanı Lavrov'un huzurunda Türkiye ve İran'ı Suriye'de sömürgeci olarak tanımlamıştır. Emperyalizmin kucağında emperyalizmden dem vurmuştur!!! İran'ı bilmem ama Türkiye hakkındaki sözleri merdut ve ötesinde kendisine racidir. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov'un huzurunda bunları söylemesi Rusya ile Suriye'ye aynı pencereden baktıklarını göstermektedir. Yoksa durduk yerde Rus Dışişleri Bakanı Lavrov'un huzurunda Türkiye'den niye gocunsun, şikayette bulunsun ki? Maalesef Muhammed Bin Selman ile Abdullah ve Muhammed Bin Zayed kardeşler Kudüs'e İsrail, Suriye'ye ise Rusya'nın penceresinden bakıyorlar. Değerlere dürbünün tersiyle bakıyorlar. Acentaları veya simsarları olarak emperyalist vizyonu benimsiyor ve yansıtıyorlar. Cezayirli El Hac Habib el-Lemsi bu gibi zevat için 'milli sömürgeciler' tabirini kullanmıştır ( http://algeriepress.com )) . İliklerine kadar Batı veya sömürgeciler adına milletlerini sömürüyorlar. Milli sömürgeci tabirini yadırgayanlar olabilir. Milli sömürgeci olur mu diyenler için hazır cevap: ' milli çapkın' olur da milli sömürgeci niye olmasın?
Sadece alışmaya veya kavramaya bağlı. Malik Binnebi, ' kabilyetü'l hezime/ yenilgiye yatkınlık' tabirini kullanmıştır. Bazıları da doğuştan veya iktisaben ihanete ve sömürgeciliğe yatkın oluyorlar. Sömürgecilerin acenta ve simsarlarına göre Türkiye sömürgeci oluyor. Baktıkları zaviye yanlış olunca zinhar çarpık, bulanık görüyorlar.
Not: Okurlarımın kurban bayramlarını kutlar; hayırlara vesile olmasını niyaz ederim.