Casus belli!
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin 25 Eylül 2017 günü tek yanlı olarak atacağı referandum adımından geri adım atmadığı görülüyor. Bu arada gerilim de referandum günü yaklaştıkça tırmanıyor. Esasında İsrail'il açık pozisyonunu saymayacak olursak; uluslararası atmosfer söz konsu tarihte Irak'ın kuzeyinde yer alan Kürt otonom bölgesiyle alakalı bir bağımsızlık referandumu yapılmasına pek müsait değil. Bunu Başbakan Binali Yıldırım Bey Vietnam dönüşünde gazetecilere özetledi. Ezcümle şunları söyledi: Bizim bu kararla ilgili duruşumuz çok açık ve net. Başından beri bunun yanlış bir adım olacağını söyledik. Bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Bölgede zaten yeterince sorun var. Bunları çözmeden yeni bir sorun alanı oluşturmaktan başka bir işe yaramaz. Behemehal bu karar iptal edilmeli. Irak merkezi yönetimi istemiyor, İran, Türkiye istemiyor. ABD istemiyoruz diyor. Avrupa ülkeleri "zamansız" diyor. Bunları dikkate aldığımızda bu konuda Kuzey Irak yönetiminin ısrar etmesinin bir anlamı yok." Kısaca bazı ülkelerin retçi tavırlarına ilave olarak ikircikli ve bulanık bir hava ve tutum var. Bununla birlikte Barzani referandumu ısrarla anlamlı buluyor ve gerekçesini de şöyle söylüyor: Kürtlerin 100 yıllık beklentileri nihayet bir karşılık buldu. Şimdi olmayacaksa ne zaman olacak? Esasında Batılıların yüreklendirici gözükmeseler de bugüne kadar bu süreci bu noktaya taşıyanlar, olgunlaştıranlar onlar. Bir de Kürt devletine gizliden arka çıkan o kadar çevre var ki saymaya kalksak aklınız durur. Söz gelimi Ürdün Kralı II. Abdullah Netanyahu ile birlikte bu yeni devletin kirveliğini yapmaya çoktan hazır ve istekli. Kürtlerin bağımsızlığı hak ettiğini söylüyor. Kısaca 100 yıl önce ihanet birken şimdi bin oldu. Enver Aşki'nin konuşmalarını da hatırlarsak; körfez ülkelerinin de bu devlete çok uzak olmadıkları sonucunu çıkartırız!
Bu yeni devletin zararı sadece Türkiye ve İran'a yönelik. Lakin İran olsa olsa kardan zarar eder. Türkiye ise sermayeden. Suriye veya Irak ise şimdilik İran ekseninden soruluyor kendi iradeleri yok. Bu itibarla İran ve Türkiye'ye gizli veya açıktan karşı olan herkes bu devlete taraftar. Zayıflar güçlü istemiyor güçlüler de başka güçlerin ortaya çıkmasını istemiyorlar. Bu açıdan uluslararası konjonktürün ne kadar müsait olup olmadığı tartışılabilir.
Batılılar Şiileri kaybetmek istemiyorlar lakin onların kazanmasını da istemiyorlar. Batı alemi Kürtleri kaybetmek istemiyor ve onların kaybetmesini de istemiyorlar. Kaypak bir zemindeler. Bölgenin yeniden bölünmesi işlerine geliyor. Bununla birlikte, bölünen ülkedeki kanatlar onların bölgeyi bölmede kullandıkları araçlar. Hem Şiiler hem de Kürtler yeni Sykes-Picot'nun araçları. Ali Şemkani'nin dediği gibi Batı krizi çözmek değil yönetmek ister. Buna durumdan vazife çıkarmak diyoruz. Bu açıdan krizlerin tırmanması ona müdahale ve karşıt güçleri istismar etme imkanı verir. Bu açıdan ne Kürtleri ne de Şiileri darıltmak istiyor. Sünnileri ise hiçe saydıkları belli. Zira Sünniler Şiiler ve Kürtler gibi emperyalizmin aracı değiller.
Sayılan nedenlerden ötürü evvelemirde Irak'ın kuzeyinde yapılacak bir referandum Türkiye'nin milli güvenliğini zedeler ve ötesinde bir bütün olarak bölgenin milli güvenliğini ilgilendirir. Referandum meselesi Kürtlere terk edilemeyecek kadar hassas ve önemli bir meseledir. Bu açıdan Başbakan Binali Yıldırım 3 hafta içinde yaptığı iki açıklama büyük açı farkını barındırıyor. Vietnam dönüşünde yolda; Devlet Bahçeli'nin referandumu savaş nedeni sayma yönündeki görüşlerine pek katılmadığına dair sözleri 16 Eylül 2017 tarihli sözleriyle tashih edilmiştir. 'Türkiye bu adımı Savaş sebebi sayar mı?' yollu soruya aynen şu mealde karşılık vermiştir: Savaş kiminle kimin arasında olur? Savaş devletle devlet arasında olur. Biz bunları devlet olarak tanımıyoruz. Bir devlet bize kafa tutar, egemenlik haklarımıza karşı hareket içinde olursa bizim için savaş sebebidir. Ama burada Irak'ın parçası olan bir bölgesel yönetim var. Bu savaş nedeni olmaz…"
Halbuki bölge, bölgesel yönetim olarak kaldığı müddetçe savaş nedeni olmaz. Referandumla birlikte Irak'ı bölmesi ve devlet iddiasında bulunması halinde elbette eski statü değişeceği için savaş nedeni sayılabilir. Devlet Bahçeli de zaten bunu söylüyor. Devlet Bahçeli meseleyi masum bir referandum değil bir komplo meselesi olarak görüyor. Tamamen haklı. Bu komplo da en başta Türkiye'ye yönelik bir komplodur.
Tarihler 25 Ağustos'tan 16 Eylül'e devrildiğinde Başbakan Binali Yıldırım bu kez kameraların karşısında, dolaylı veya ima yoluyla Devlet Bahçeli'yi teyit eden şu sözleri söyleyecektir:" "Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) düzenlemeyi planladığı referandum, ülkemiz için bir ulusal güvenlik meselesidir. Bu konuda gereken her türlü adım ve adımları atacağımız konusunda kimsenin şüphesi olmasın." Bu, savaş dahil her opsiyona ve seçeneğe açığız demektir.
Zaten Bağdat Şii Yönetimi de savaş tamtamları çalmakta ve referandum sırasında bir arbede çıkması halinde askeri müdahalenin kaçınılmaz olacağını söylemektedir. Referandumun, tartışmaları bölgelere de şamil hale getirilmesiyle birlikte böyle bir ihtimal kuvveden fiile çıkabilir. Kısaca Mevlüt Çavuşoğlu'nun geçmişte uyardığı gibi illa Türkiye ile IKBY arasında bir savaş çıkmasa bile İran ekseninde seyreden Irak Şii rejimi ile Kürtler arasında bir savaş patlak verebilir.
Konuyla ilgili savaş senaryoları ve simülasyonu üreten çevrelerin başında İsrail geliyor. Bu hususta sürekli analizler üretiyorlar. Söz gelimi Anshei Pfeffer adlı İsrailli yazar 25 Austos 2017 tarihinde Haaretz gazetesinde yazdığı bir makalede şöyle bir öngörüde bulunmaktadır:" Kürtler bağımsızlık için Eylül ayında referanduma gidecek olurlarsa, İran ve Türkiye müdahale edebilir bu durumda İsrail ile ABD ise Ankara ile iyi ilişkileri korumak için tarafsızlığı seçebilir, sessizliğe bürünebilirler…" Böyle bir adımın en aşta Türkiye'nin çıkarlarına ve milli güvenliğine zarar vereceğini Başbakan Binali Yıldırım'dan evvel İsrail matbuatı doğrulamaktadır. Zvi Bar'el veya Caroline Glick gibi Yahudi yazarlar bu teze dair makaleler kaleme almışlardır. Caroline Glick, Barzani'nin referandumunun Türkiye ile İran'ı zayıflatırken İsrail ve ABD'yi güçlendireceğini ve bunun da iyi bir şey olacağını varsaymaktadır (An independent Kurdistan will destabilize the region. But contrary to their claims, this is a good thing. For the first time since 2009, destabilization will benefit the US and Israel and weaken Iran and Turkey. http://carolineglick.com/the-strategic-case-for-kurdistan/
Kartlar yeterince açık oynanıyor. Dolayısıyla referandumun savaş nedeni sayılması nedensiz değil!
Kürtler neden zamanlamada ısrar ediyorlar? Zira IŞİD bahanesiyle ve sonrasında Ortadoğu yeniden kuruluyor. Kürtler de bu fırsatı kaçırmak, heba etmek istemiyorlar. Bu vasatta yağmadan aslan payını koparma azmindeler. Evdeki hesap çarşıya uyar mı? Ava giden avlanır.
*Not: Önceki yazıda geçen," Neocon gurulardan Elliott Abrams'ın dediği gibi Katar'ın düşmesi herkese rahat bir nefes aldırabilir." İfadesi Yusuf el Uteybe'nin Elliot Abrams'a ifadesi olacaktır.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- 15 Eylül halk hareketi (15.09.2017)
- Suudi Arabistan’ın 12 Eylül’ü (13.09.2017)
- Karadavi takıntısı! (11.09.2017)
- ‘Sivil ayakta’ hareketlenme! (08.09.2017)
- Myanmar İsrail silahlarıyla vuruyor (06.09.2017)
- Reagan’dan Trump’a; ABD’nin Suriye politikası! (04.09.2017)
- Sömürgecilerin Yerel Simsarları (02.09.2017)
- Bir Devrim ve Devrin Mustaribi (29.08.2017)