Arama

Mustafa Özcan
Eylül 6, 2017
Myanmar İsrail silahlarıyla vuruyor

Myanmar krizinde Türkiye insani yardımlarıyla İsrail ise silah satışıyla öne çıktı. Böyle olduğu halde İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman İsrail olarak kendilerinin aydınlanmış ülkeler kuşağında yer aldıklarını ileri sürmektedir. Buna mukabil Reuters haber ajansının aynı konuyla ilgili başka bir haberinde Cumhurbaşkanı Erdoğan 'siyasal İslam kuşağında' bir lider olarak tasnif edilmektedir ( http://www.haaretz.com/middle-east-news/turkey/1.810712). Gerçekten de Lieberman Batı değerlerini temsil ediyor mu; temsil ediyorsa ne kadarını temsil ediyor? Buna cevap vermek bize düşmez. Konunun muhatabı Batı'dır. Eskiden SSCB var iken genellikle İsrail gibi ülkeler kendilerini 'hür dünyaya' nispet ederlerdi veya kalesi olarak görürlerdi. Şimdi ise İslam dünyası karşısında aydınlanmanın kalesi olarak görüyorlar! Bu aydınlanma, mazlum Müslümanlara karşı Budist çetelerle ya da Budizmin IŞİD versiyonuyla ittifaka giden bir aydınlanma modeli olmalıdır. Birkaç yıl evvel Orta Afrika cumhuriyetiyle birlikte Müslümanların en fazla tenkil edildiği, mağdur bırakıldığı ülkeler kuşağında Suriye ile birlikte Myanmar gösterilmekte idi. Bu iki ülke varil bombaları ve kundaklamalar ile hale en yüksek skoru ellerinde tutuyorlar.

Arakan Müslümanların büyük çilesi, eskiden Burma adıyla anılan Myanmar'ın İngilizlerden bağımsızlığını almasıyla birlikte başlıyor. Myanmar 1948 yılında İngilizlerden bağımsızlığını kazanıyor. Buna mukabil Arakan Müslümanları ise özgürlüklerinin son kırıntısını kaybettikleri gibi, yerel işgalciler ile İngilizler arasında var olan dengeyi bile arar hale geliyorlar. Suriye halkıyla birlikte Arakan halkının kaderi aynı. Suriye de 1946 yılında Fransa'dan bağımsızlığını kazanıyor ama bir müddet sonra harici işgalcilerin yerini yerlileri ve Esat hanedanlığı alıyor. Suriye halkı Fransızlara karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinin daha büyüğünü azınlık iktidarı Esat hanedanlığına karşı veriyor ve hala da vermeye devam ediyor. Ağır bedeller ödüyor.

*

John Brown adlı yazar ' Şiddet tırmanırken İsrail Myanmar'daki askeri cuntaya silah satışını sürdürüyor' başlıklı bir makale kaleme alarak İsrail'in maskesini düşürüyor (As Violence Intensifies, Israel Continues to Arm Myanmar's Military Junta: http://www.haaretz.com/world-news/1.810390)! Burada İsrail'in bildik yüzüyle bir kez daha karşılaşıyoruz. BM raporlarına göre, 25 Ağustos (2017) tarihinden itibaren tırmanan katliam ve tehcir furyasıyla birlikte yerlerinden yurtlarından sürülenlerin sayısı 60 bini bulmuş durumda. Bağımsız kaynaklar ise bu rakamı 125 bin olarak veriyor. Bu kısa zaman zarfında ölenlerin sayısını ise 400 olarak takdir ediyor. Rohingya Halkı Avrupa Konseyine göre ise 28 Ağustos tarihi itibarıyla ölenlerin sayısı 2-3 bini buluyor. Sergilenen vahşet ve mezalim sadece tehcir veya sürme veya öldürme ile sınırlı kalmıyor. Köyleri yakma, ateşe vermek, kızların ve kadınların ırzına geçmek de diğer vahşet yöntemleri arasında yer alıyor. Denildiği gibi bu ülkede sadece insan hakları ihlal edilmiyor aynı zamanda işlenen ihlaller ve cürümler savaş suçları boyutuna ulaşıyor. Batı insan hakları eylemcisi ve Myanmar Cumhurbaşkanı Aung San Suu Kyi'nin Nobel adaylığı veya ödülü ile ilgilendiği kadar bir halkın kırılmasıyla ilgilenmiyor. Belki ileride Beşşar Esat'a da Nobel Barış Ödülü verirler. Niye olmasın? Çete Lideri Menahem Begin'e verdiler ona niye vermesinler? Lieberman'ın 'aydınlanmış ' dediği dünya, işte böyle kirli ve kirli ilişkiler yumağına sahip bulunuyor. Müslüman düşmanı Budist çeteleri, Moğol çerileri gibi geçtikleri yerleri yakıp yıkıyorlar. Adeta çekirge sürüleri gibi geçtikleri yerde hayat izi, emaresi kalmıyor.

*

Myanmar ile Bangladeş'i ayıran Naf Nehrinin iki yakası, kıyısı can pazarını andırıyor! Burada insanın yaşamasına elverişli bir ortamın bulunması bir tarafa hayvan bağlasınız yaşayamaz. Myanmar rejimi İsrail'den aldığı botlarla mültecilerin seyri seferini kontrol ediyor. Bir zamanlar Endülüslü Müslümanların canları pahasına Akdeniz'i aşarak Kuzey Afrika kıyılarına ulaşmak istemeleri gibi Şimdi de Arakan Müslümanları aynı kaderi paylaşıyorlar. Bütün umutları Nehrin öte yakasına geçebilmek! Budist rejime göre, Müslümanların tek suçları 'yeteri kadar uyumlu vatandaşlar' olmayışları! Burada uyumun kriterinin ne olduğunu bilmiyoruz? Herhalde bu kriterlerden birisi Budist olmaktır.

BM ve Harvard Üniversitesi araştırmacılarının ortaya koydukları tarafsız verilere rağmen İsrail Myanmar'a silah sevkiyatını aksatmadan sürdürüyor. Askeri cuntanın başlarından birisi olan Gen. Min Aung Hiaing 2015 Eylül'ünde askeri malzeme ve silah tedariki için İsrail'i ziyaret etmiştir. İsrail'in askeri ürünlerine talip olurken bu ziyareti sırasında 'güvercin' olarak takdim edilen Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin'den başka Genelkurmay Başkanı ile de görüşmüştür. Keza İsrail Uluslararası Savunma İşbirliği Direktörlüğü Başkanı Michel Ben-Baruch ile de bir araya gelmiştir. Bu ziyaretin meyvelerinden birisi olarak; gözetleme botları Super Dvora alımı için anlaşmaya varılmıştır.

İsrail Yüksek Mahkemesi geçen eylülde bu tür alım satımların durdurulması için insan hakları eylemcilerinin şikayetlerini dinlemeyi gündemine almıştır. Bununla birlikte, iktidar bu askeri silah ve mühimmat satışlarının engellenmesinin Yüksek Mahkemesinin yetki ve sorumluluk alanının dışında kaldığı kanaatindedir. Bundan dolayı kulak asmamaktadır. Aksine öldürmeye yardımı aydınlanmanın bir gereği saymaktadır! Knesset üyelerinden Tamar Zandberg bu yönde görüş belirtmiş ve Savunma Bakanı Lieberman ise aydınlanmış Batı kuşağının parçası olduklarını ve bu yönde ABD ve AB'nin yaklaşımlarını benimsediklerini, esas aldıklarını söylemiştir. Bununla birlikte John Brown, Liberman'ı ve tezini tekzip ediyor; ABD ile AB'nin Myanmar'a silah ambargosu uyguladıklarını hatırlatıyor!

Geçmişte de BM Arjantin gibi ülkelere savaş suçları nedeniyle ambargo uygularken; İsrail hiç oralı olmamış ve ambargoyu delmiştir. Sri Lanka'da iç savaş sırasında savaşın tarafları olan hem Tamillere hem de Sinhallere silah tedariki yapmıştır. 'Ölen de öldürün de bizden değildir' yaklaşımı sergilemiştir. Bunun dışında Sırplar Boşnakları katlederken Sırbistan'a silah ve mühimmat tedarik etmiştir. İsrail sonuçta bir cürüm ülkesidir, suç şebekesidir. Son sıralarda Asya'da Müslüman karşıtı bu tarz Budist veya Hindu rejimleriyle ilişkilerini geliştirmektedir. Hindistan Başbakanı Modi de İsrail'i ziyaret eden liderler kervanına katılmıştır. Kısaca İsrail ile veya bir kısım Yahudiler ile Budistler ve Hindular arasında bir ittifak doğmaktadır.

Aydınlanmış İsrail doludizgin Hindulara ve Budistlere doğru koşuyor. Bu gelişmeler ışığında Liebarman gerçek sıfatını ve kimliğini Kur'an'dan öğrenebilir! Kur'an Yahudilerle Budist veya Hindular arasındaki kopmaz bağlara ve ilişkilere temas etmektedir: "Andolsun ki, Yahudî'lerle şirk koşanları (müşrikleri), müminlere düşmanlık bakımından, insanların en şiddetlisi bulacaksın!" ( Maide: 82)

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN