Bilhassa son sıralarda Cezayir basınını düzenli ve sürekli olarak takip ediyorum. Eş Şuruk gibi gazetelerin yorum köşelerinin tiryakisi oldum. Burada, 'Maşrık' yani Arap dünyasının doğu yakasının gazetelerinden daha seviyeli ve duyarlı yazılara rastlıyorum. Bu da beni cezbediyor.
6 Eylül (2017) çarşamba günü özellikle Cezayir ve geleceğiyle alakalı iki haber dikkatimi çekti. Bunlar Cezayir'de 20 yıl önce yaşanan ve '10 kara yıl' olarak anılan, tarihe geçen felaket döngüsünün geri dönme ihtimaline karşı birinci elden uyarıları kapsıyordu. Gazetelerin birinci sayfasında yer alan haberlerde, bakanlar kurulu toplantısına başkanlık eden ve burada konuşan Abdulaziz Buteflika'nın bir uyarısı dikkat çekiyor. Buna göre, Buteflika ülkenin 1980'li yılların sonuna; karanlık yıllara dönülmesi ihtimali karşısında bulunduğunu haber veriyordu (http://sahafaty.net/news9399051.htm, http://www.echoroukonline.com/ara/articles/533377.html ).
Mesajdan anlaşılan şu: Ülke yeni bir siyasi uçurumun kenarında bulunuyor. Bu beliren tehlikeyi, badireyi ötelemek, savuşturmak ise gerçekçi tedbirler almakta veya reformları hayata geçirmekte yatıyor. Buna karşın Buteflika, kabineden siyasi, sosyal ve ekonomik tedbirler almasını ve kalkınmayı sağlamasını ve işsizliği azaltmasını istiyor. Son sıralarda, Cezayir'de Abdulaziz Buteflika'nın kötü sağlık haberlerine Cezayir'in can damarı olan petrol gelirlerindeki azalma haberleri eşlik ediyordu. Bu ise ülkeyi yeni bir istikrarsızlık girdabına sürükleme potansiyelini taşıyor. Birkaç ay içinde Cumhurbaşkanı Buteflika ile geçimsizlik nedeniyle üç başbakan değişti; bu da istikrarsızlık işareti olarak algılanıyor. Cezayir'in müzmin ve akut problemi 'cumhuriyet rejimi' olmasına rağmen bir türlü çoğulcu bir sisteme geçememesi ve cumhurbaşkanlığı değişimlerini sancısız, selis bir surette atlatamamasıdır. Bu ise çalkantılara kapı aralamaktadır.
*
Buteflika'nın uyardığı '1980'li yılların sonu' ne anlama geliyor? 1988 yılına gelindiğinde Cezayir halkı tek parti (FLN) yönetiminden ve keyfi sosyalist uygulamalarından bıkmış ve kazan kaldırmıştı. Bu Sedat döneminde 1977 yılında Mısır'da çulsuzların veya baldır bacakların kazan kaldırmasından daha kapsamlı bir olaydı. Yüzlerce kişinin öldüğü olaylar ülkede çoğulcu sistemin kapısını aralamıştı. Lakin bu çoğulcu sistem topu topuna sadece 4 yıl sürdü ve parantez Abdulhamid Mehri gibilerinin ifadesiyle 1991 yılında generallerin müdahalesi, emriyle kapanmış oldu. Çoğulcu sistemde FIS önce belediyeleri kazandı, ardından 1991 yılında ikinci turda parlamento seçimlerini silme kazanacağı sırada generaller düğmeye bastı ve çoğulcu süreci akamete uğrattılar. Sonrasında 1997 yılına kadar ülkede kanlı olaylar yaşandı. Generallerin kalkıştığı darbe sonrasında FIS yasaklandığı gibi FIS'in askeri kanadının karşısında hapishanelerden devşirilmiş bir devşirme ordusu üretildi, çıkartıldı. Bunlara kısaca İslami Silahlı Grup (GIA) adı verildi. Rejim GIA'yı diğer İslami kesimlerin üzerine saldı ve ülkede güven ve emniyet kayboldu. Korku ve siniklik hakim oldu ve insanlar ana taleplerini unuttular ve sonrasında 1997-1998 yılında Buteflika AIS ile bir ateşkes imzaladı ve buna göre terör örgütü olan GIA'ya karşı birlikte savaşacaklardı. Esat rejimi Suriye'de baştan beri Cezayir modelini benimsedi, izledi ve içte ve dışta muhtelif istihbarat teşkilatları da bu modelin hayata geçirilmesine katkı sundular, yardımcı oldular. 2014 yılında IŞİD'in ortaya çıkmasıyla birlikte Suriye tamamen Cezayir döngüsüne veya dönemecine girmiş oldu. ÖSO karşısında IŞİD çıkarıldı ve mesele Esat ve hanedanlığından kurtulma meselesinden terörle mücadele meselesine indirgendi. Şimdi ise ÖSO 'dan terörle mücadeleye ortak olması beklenmektedir ! Cezayir modeli Suriye'de sektirmeden şimdilik başarıya doğru ilerlerken kendi ülkesinde sendeliyor, yalpalıyor! Döngünün döngüsü korkutuyor.
*
Cezayir'de çoğulcu sisteme geçilmesi kurulu Arap rejimlerini çok rahatsız etti. Arap Baharından sonra bu rahatsızlık bir kez daha kendisini gösterdi. Suud Kralı Kral Fehd 1988 ortamında İngilizler veya Amerikalılar veya Yahudiler gibi konuşarak muhataplarına İslamcıların sadece kötekten anlayacağını söyledi. Yine Mübarek aynı şekilde Şadli Bin Cedid'i arayarak İslamcılar bir kez musallat olduklarında iktidarı hiç bırakmayacaklarını anlattı. Bu tavrı, bir defasında El Mecelle dergisinin kapağında yer alan, " Ben İhvan'ı iktidar istedikleri için bıraktım, terk ettim' sözlerine hatırlatıyor. İhvanı iktidar istemediği için terk etmiş ama bunun payına iktidar İhvan'ın payına ise mahrumiyet ve kötek düşmüştü!
6 Eylül 2017 tarihli Cezayir'le ilgili ikinci haber ise askeri cenahtan geldi. Askeri cenah yeni bir cunta olmayacakları mesajını verdi. Buteflika'nın mesajını aldıklarını ortaya koydu. Ordu, Ordu Dergisi aracılığıyla (Eylül 2017 sayısı) gizli, açık ve dolaylı askeri darbe çağrılarına, kışkırtmalarına iltifat etmeyeceklerini, kulak asmayacaklarını ve anayasaya bağlı kalacaklarını duyurdu. Bundan önceki haftalarda ise siyasi çalkantı ve Buteflika'nın sağlığının bozukluğu nedeniyle fısıltı halinde veya açıktan darbe çağrıları yapılmış ve hatta bunlar ayyuka çıkmıştır. Özellikle de Cezayir'de sivil ayağın askerleri yeni bir darbeye çağırdığı anlaşılıyor. Belki de Ahmet Oyahya'nın başbakanlığa getirilmesinin arkasında da bu korkular yatmaktadır.
Bilindiği gibi Arap Baharı Cezayir'e uğramamıştı. Bunu, Cezayir'in öncesinde yaşadığı 10 yıllık karanlık ve felaket yıllarına, devresine bağlamışlardı. Fas Kralı ise erkenden reformlara başvurarak ve İslamcıların iktidara ortak olmalarının veya hükümet kurmalarının önünü açarak Arap Baharı rüzgarları ülkeye uğramadan savuşturmuş ve önünü kesmişti. Şimdi ise eski korkular yeniden depreşmiş bulunuyor.
Cezayir'de bunlar olurken; Türkiye'de ise benzeri akisler yaşanıyor. Türkiye gazetesinden Yücel Koç, Cezayir'de 6 Eylül tarihli haberlerin hemen ardından 7 Eylül (2017) tarihinde ' 28 Şubat'ın Hesabı Sorulmayacak Mı?' başlığı altında ' sivil ayak yeni 28 Şubat'a hazırlanıyor' tarzı bir analiz kaleme almıştır.
Elbette bazı emarelerin olması olayın olacağına delil teşkil etmez. Ama şuyuu vukuundan beterdir diye de bir söz var. Her halükarda ihtiyatta fayda var.