“Tapınağa geri döndük; bizi kimse sökemez”
Tarihten kimse ders çıkarmadığı, kendisini olayların merkezine (Kur'an-ı Kerim'in 'zafer ve hezimet günlerini insanlar arasında dolaştırırız' buyruğunun hilafına) koyduğu için tarih bölgede sürekli olarak tekerrür ediyor. Düzgün okuyamayanlar tarafından tarihe patinaj yaptırılıyor.
22 Ekim (2017) tarihinde İsrail'de 15 aşırı dinciden oluşan bir şebeke çökertildi. Daha doğrusu gözaltına alındılar. Bunlar arasında Yahudi ırkçısı ve Arap düşmanı Meir Kahane'nin ardılı ve varisi olarak görülen Lehava Lideri Haham Bentzi Gopstein de bulunuyor. Lehava Amerikalı ırkçı beyazların kurduğu KKK'nin İsrail versiyonu olarak biliniyor. Araplara karşı kurulmuş Irkçı bir yapı.
Bentzi Gopstein kafayı Mescid-i Aksa ile bozanlardan birisi. Yıkılmasını yerine Süleyman Tapınağının kurulmasını istiyor. Geçtiğimiz günlerde çektirdiği bir öz çekimle (selfie) dikkatleri üzerine çekti. Lehava Lideri Bentzi Gopstein iki çocuğuyla birlikte çektirmiş olduğu ve bu suretle fenomen haline geldiği öz çekimin yanına şöyle bir kayıt düşüyor: "Tapınağa geri döndük, kimse bizi sökemez" Bu cümle ale'l ade bir ifade gibi gelebilir ama değil. Tarihi çağrıştırıyor. Tapınaktan maksat elbette ki Mescid-i Aksa'nın yıkıp da yerine kurmak istedikleri Üçüncü Tapınak veya Süleyman Mabedi. İlla da Müslümanlarca kutsal olan Harem-i Şerif üzerine konduracaklar. Son sıralarda bu tür gözü dönmüş fanatik hahamların sayısı ve cüreti giderek artıyor. Zira İsrail sağcı bir iktidar tarafından yönetiliyor ve bu tarz eylemlere kol kanat geriyor, sıcak bakıyor. Kısaca, arkalarında siyasi himaye ve destek var. Bu nedenle de şımarıyorlar ve Müslümanlara yönelik fiziki ve manevi saldırılarını artırıyorlar. Netanyahu, Ürdün Yönetimine Bentzi Gopstein ve benzeri hahamları Mescid-i Aksa etrafından, havzasından uzak tutacağını söylemesine, söz vermesine rağmen bunu yapmamıştır. Adamlarda sözünde durmama alışkanlığı var. Haham Bentzi Gopstein, Mescid-i Aksa'ya çocuklarıyla gelerek ve Müslümanlarca hürmetini ihlal ederek, üstelik "İki bin yıl sonra geri döndüklerini artık burasını terk etmeyecekleri' mesajını veriyor.
*
Tarih bu yönüyle de tekerrür ediyor. Birinci Dünya Savaşı Haçlı artıkları veya kalıntıları için bir rövanş savaşı olmuştur. Rumlar Bursa'da İngilizler ile Fransızlar ise Filistin-Suriye cephesinde benzeri zafer naraları atmışlar ve hislerini dile getirmişlerdi. Tarihin geri döndüğünü söylemişlerdir. Tarih geri dönse de birilerinin tezinin hilafına hiçbir zaman tarihin sonu gelmiyor. Galipler ve mağluplar sürekli olarak yer değiştiriyor.
Mısır'dan Gazze'ye ve Gazze üzerinden bir yanında Lawrance diğer yanında ise Massingnon olduğu halde Kudüs'e giren Edmund Allenby bilahare kabri başında Salahaddin Eyyübi'ye hitaben şöyle söylenecektir : "Kalk Salahaddin! Yine biz geldik…"
1920'lerin başında Şam'a giren Fransız Komutan Henri Gouraud (Goro) Allenby gibi rövanş ifade eden sözler söylüyor. Adeta her iki komutan da Salahaddin Eyyübi'nin kabri başında sembolik olarak rövanş almış gibi hareket ediyorlar. Meyislon Savaşının ardından muzaffer bir eda ile Salahadin Eyyübi'nin kabrinin başına gelen Fransız Komutan Henri Gouraud (Goro) ' Selahaddin biz geri geldik' diye bir çıkışta bulunuyor. Daha sonra köprünün altından çok sular akmış, Fransa ile İngiltere Şam'ı ve Filistin'i terk etme durumunda kalmıştır. Ama geride arıza, arızalar bırakarak! Lanetli mirasları can yakmaya devam ediyor. Filistin'i Siyonistlere bırakan İngilizler, Balfaour Deklarasyonunun yüzünce yılında Bentzi Gopstein gibilerinin tarihte yankılanan benzer konuşmalar yapmasına vesile olmuştur.
Irak'ı işgal eden Bush da boş bulunup 'Haçlı Savaşları' ifadesi kullanarak şuur altını boşaltmıştır. Zira Bush da kendisine İngiliz Başvekili Churchill'i model almıştır. Onun izinden bölgeyi yeniden dizayn etmek ve Amerikan kanatları altına almak istemiştir. Bugün onların bıraktığı yerden Siyonistler yürüyorlar. Haçlı-İslam savaşına paralel Şamdan-İslam kavgası kurguluyorlar.
Elbette Filistinliler de Bentzi Gopstein gibilerine kendi dillerinden uygun karşılıklar veriyorlar. 'Nahnu Kadimun/Biz geliyoruz' diye marşlar ve ezgiler düzüyor, söylüyorlar. Yine benzeri bin sahnede Şam'ı ziyaret eden Hamas'ın Gazze Başbakanı İsmail Heniye Salahaddin Eyyübi'nin kabrine gidecek ve Allenby ve Henri Gouraud (Goro)'ya nazire veya nispet olarak şunları söyleyecektir: "Salahaddin biz de geri döndük…"
Sadık bir şahit olarak tarih bize dışarıdan gelen işgalcilerin eninde sonunda bu toprakları terk etmek zorunda kaldıklarını, veda ettiklerini ya da eriyip gittiklerini söylüyor. Moğollar Bağdat'ı işgalden sonra bir daha toparlanamamış tarih sahnesinden silinmişler ve İslam ve toplulukları içinde eriyip gitmişlerdir. Haçlılar da pılını pıtırtısını toplayarak bölgeden ayrılmışlardı. Haçlıların bölgedeki varlıkları bir parantez dilimini aşamamıştır. Hicri 489 ile 692 yıllara arasında bölgeyi işgal etmişler lakin sonunda sökülüp gitmişlerdir.
Tarihi okumadan zafer naraları atmak kendini komik duruma düşürmektir. Kaldı ki, İranlılar gibi Netanyahu'nun kendisi de şartları lehine çeviremezse; İsrail'in 100 yaşını göremeyebileceğini ihtimal olarak bir kenara not etmektedir.
Bentzi Gopstein ile Netanyahu'nun durumu şu tabiri, meseli akla getiriyor: Ben ne söylüyorum tanburum ne söylüyor!
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Cellat Zöhreddin’i kim öldürdü? (20.10.2017)
- Rakka ve Kerkük’ün düşüşü (18.10.2017)
- UNESCO seçiminde Yusuf ve Kardeşleri! (15.10.2017)
- Berlusconi’den Trump’a! (13.10.2017)
- Küresel eksen kayması (11.10.2017)
- Yeni dünya özlemi (09.10.2017)
- Barzanistan’ın denekleri (06.10.2017)
- Züğürt Tesellisi (03.10.2017)