Suriye'de ABD desteğiyle YPG güdümlü Suriye Demokratik Güçleri, Abbasilere bir zamanlar başkentlik yapmış olan Rakka'da -kimilerine göre erkenden- zaferlerini ilan ederken; Irak'ta ise Talabani'nin Kudüs'ümüz dediği Kerkük, merkezi hükümet ile Haşd-i Şabi güçleri tarafından düşürüldü, ele geçirildi. Bu iki olay aynı güne (16 Ekim 2017) denk geldi. Daha doğrusu Kerkük cephesi düşmedi, haraç mezat cephe gerisinde satıldı. Bu durum, ABD'nin Afganistan işgali sırasında Bagram Hava Üssünde ya da 2003 yılında Irak'ın işgali girişimi sırasında Bağdat Hava Alanında icra edilen pazarlıkları ve cephe satışlarını akla getirdiğinden tarih tekerrür etmiş oldu. Afgan cephesinin ABD'ye satışında İran simsarlık ve arabuluculuk rolü üstlenmişti. Artık bu işte pişerek pazarlıkları kendi veya vasalları lehine, adına yürütüyor. Barzani'nin Mahabad'dan büyütüp beslediği çocukluk rüyası ise iç cephe ve sadakatini bozan Kürtlerin ihaneti yüzünden bir kez daha sönüyor ve soluyor. Rakibi ya da Brutüs'ü; arkasından pazarlık kotaran Talabani ve ailesinin hayatı ise kırıklarla ve zikzaklarla doludur. Ali'nin külahını Veliye Veli'nin Külahına Ali'ye geçirmekle marufturlar! Bu becerisini önce ilk siyasi patronu Mustafa Barzani üzerinde denemiştir. İlk defa onu satarak veya sadakatini kırarak bu işte pişmeye başlamıştır. Ardından Saddam Hüseyin, İran, Türkiye ilişkileri hep med-cezir şeklinde devam etti. Hiçbiri istikrarlı değildi. Ama İran'da karar kıldı. Son demlerinde İran ekseni ile ABD arasında duruyordu. Bununla birlikte kötü zamanların huyu olsa gerek siyasi sadakatsizlikte tüy dikse de hep ödüllendirildi, kazandı. Hep yükseldi. Müttefiklerini sattıkça füze hızıyla yükseldi, siyasi borsadaki değeri hep arttı. Barzani'yi İran'ın vasalları Şii rejime satarak aslında siyasi hasmına son öldürücü darbeyi de indirmiş oldu. Bundan böyle Barzani'nin siyasi kariyeri bitecek olursa bunun sorumlusu eski protégé/ himayegerdeleri Talabani ailesinin ihaneti olacaktır. Rakka'nın ve Kerkük'ün düşmesine yakın günlerde Talabani, Berlin'de son nefesini vermiştir. İhanetle kariyerinde yeni yükselişine tanıklık edemedi. Saddam'ın devrilmesinde, idamında; Kerkük'ün düşmesinde ve bölgede yaşanan bütün olumsuzluklarda, felaketlerde hep onun parmağı olmuştur. Hayatını siyasi simsarlıkla idame ettirmiştir. Bununla birlikte bu hizmetlerinin tam mürüvvetini görememiştir. Hoş Saddam sonrasında Irak'ın Arap olmayan ilk cumhurbaşkanı unvanını kapmıştır ama hastalığı keyfini sürmesine engel olmuştur.
Tam da Murat Yetkin'in 'Meraklısı için Entrikalar Kitabı'nın yayına girdiği günlerde benzerinden bir vakıa ve bir yenisiyle daha tanışmış olduk. 22 Temmuz (2017) günü Bernard Kouchner gibi kimi Yahudi çevreler Barzani'yi referandum kararında sonuna kadar gitmesi konusunda yüreklendirmişlerdi. Ertesi günü takvimler 23 Eylül'ü gösterirken, Talabani'nin mahdumu Pavel Talabani şartların ve uluslararası havanın mülayim ve uygun olmadığını gerekçe göstererek Barzani çevresinden Bağdat ile anlaşılmasını ve referandumun iptal edilmesini istemiştir. Özellikle de Pavel Talabani ihtilaflı alanların da referandum sürecine dâhil edilmesiyle haklı pozisyondan haksız pozisyona düşüldüğünü ihtar ediyordu. İtirazında haksız sayılmaz. Nitekim gelişmeler de bu öngörüyü teyit etmektedir.
Lakin Barzani'nin gözü dönmüştü bir kere, burnundan ötesini seçemiyordu. Bizde mektubu biraz farklı okunsa da Amerikan Dışişleri Bakanı Tillerson da keza 23 Eylül tarihinde yani referandumdan iki gün önce kaleme aldığı ve ilgilisine ulaştırdığı mektubunda önce Bağdat ile ciddi bir pazarlık yapılmasını, istenilen alınamazsa o takdirde referanduma gidilmesini tavsiye ediyordu. Barzani köprüleri atmış, gemileri yakmış ve bekleyecek vakti kalmamıştı. Barzani beklemeye tahammülleri kalmadığını ve bir yüzyıl daha bekleyemeyeceklerini ifade ediyordu. Barzani Şiilerin siyasi ortaklık yerine çoğunluk iktidarını yeğlediklerini, keyiflerine göre bir iktidar düşlediklerini, bu durumda siyasi boşanmanın kaçınılmaz olduğunu düşünüyordu. Barzani, Şiilerin yaklaşımı konusunda haklı düşünüyordu lakin başta ABD olmak üzerinde dünya nezdinde Şiilerin kefesi ağır basıyordu. Bu noktadan itibaren Barzani'nin arkasından dolaplar çevrilmeye başlanıyor ve tertipler düzenleniyordu.
Esasında Barzani kimseyi dinlemeyerek burnunun dikine giderek herkesi zor bir mevkiiye sokmuş oldu. Iraklı Sünni Araplar da Irak denkleminde kendi lehlerine olacak bir karttan mahrum kalmayı, bir unsurun düşmesini hoş karşılamamışlardır. Diğer Kürtler adına Talabani ve ailesi, emri vaki karşısında istemedikleri halde sert bir tutum takınmak zorunda kaldılar. Böylece Barzani dostları eski statükonun bozulmasıyla seçeneklerinden bir kısmını, Şiiler karşısındaki manevra zeminlerinden bazılarını kaybetmiş oldular. Denildiği gibi akılsız dosttan ise akıllı düşman evladır. Barzani'nin güvendiği dağlara kar yağdı. Önce içeriden vuruldu. Ardından İngiltere ve ABD beklediği desteği vermedi. Türkiye ile ilgili hesapları da yanlış çıktı. Ticaret karşılığı sonuna kadar stratejik destek bekliyordu. Bu yanlış hesaplar sonucu şapa oturmuştur. Hayatının yanlışını yapmış ve siyasi mevta ve kadavra haline gelmiştir.
6 gün savaşlarında yani Haziran 1967 savaşında İsrail karşısında hezimete kapılınca Nasır bu hezimete 'nekse' ifadesiyle tevil etmiştir. Nekse toparlanma imkânı olan yenilgi demektir. Çatışmayı kaybetmenin tanımlarından birisidir. Nekse aksilik anlamına gelen bir tabirdir. Halbuki 1967 yenilgisi yenilgilerin anası mesabesindedir. Barzani de Nasır gibi Kerkük'ü kaybettikten sonra bunun bir şanssızlık ve aksilik olduğunu iddia etmiştir. Kerkük, ' küçük Irak' olarak tasvir edilmektedir. Kürtler için ise ister Dubai deyin ister Kudüs deyin onsuz bir siyasi gelecek tasavvur edilemez. Bu nedenle de Kerkük'ün kaybedilişi karşısında referandum zaferi Pirus zaferinden farksız olmuştur.
İran ekseninin parçası olan Irak rejimi şimdi Barzani'yi siyasi olarak canlı canlı defnetmenin yollarını arıyor. Kerkük'ün denetimini eline geçirerek bunun zeminini de hazırladı. Talabani peşmergelerinin cephede tutunmamaları ya da cepheyi satmaları karşılığında Bağdat merkezi yönetimi Kerkük'ü onlarla birlikte ortak yönetecek.
Barzani Kerkük'ün selis bir biçimde el değiştirmesinden sonra yaptığı ilk değerlendirmede adını vermese bile içeriden ihanete uğradıklarını ve o şekilde Kerkük'ün düştüğünü ifade etmiştir. Pavel Talabani ile varılan anlaşma gereği IKBY sınırları içinde kalan birçok bölge bundan böyle Bağdat'a devredilecek. Kerkük ortak yönetilecek ama Kerkük'te etnik dağılım Araplar ve Türkmenler lehine değişecek. İbadi, Kerkük operasyonundan evvel Kerkük'ün ortak yönetimiyle ilgili teklifini yapmıştı. RUDAW'ın yayınladığı ilgili habere göre, mutabakat Pavel Talabani ile eli kanlı Bedir Tugayları Milisleri Komutanı Hadi Amiri ile arasında teati edilmiştir. Bu pazarlık Kasım Süleymanı gözetiminde kotarılmıştır. Bu gizli mutabakat 9 maddeden teşekkül etmektedir. Bu gizli anlaşmanın maddelerine göre, Barzani'ye ait bazı bölgelerin denetimi Talabani'nin Yurtseverler Birliği kontrolüne devrediliyor. Böylece Barzani cezalandırılırken Talabani ödüllendirilmiş oluyor. Süleymaniye, Kerkük ve Halepçe hattında oluşacak yeni bölge Talabani güçlerine verilecek. Bölgede yeni bir hükümet tesis edilecek. Böylece Kürdistan'da iki başlı hükümet hüküm sürecek. Bu mutabakat işleyecek olursa Erbil ile Süleymaniye'nin yolları ayrılacak ve hecin Gazze-Batı Şeria modeline dönüşecek. IŞİD'in ortaya çıkışıyla birlikte belirlenen Bağdat ile Erbil arasındaki sınırlar Bağdat yönetimi lehine tadil edilecek, değiştirilecek ve 28 idari bölge doğrudan Bağdat'ın kontrolüne geçecek. Kerkük 40 mahalleye bölünecek ve bunlardan 25'i diğer unsurlara 15'i ise Kürtlere bırakılacak. Kerkük havaalanı, petrol havzaları gibi stratejik bölgeler de merkezi yönetimin denetiminde kalacak. Erbil'e yönelik ambargo devam ederken Süleymaniye'ye yönelik uçuş yasağı kaldırılacak. Süleymaniye ve Kerkük'te çalışan memurlar maaşlarını almaya başlayacaklar. Yine Süleymaniye'de konuşlanan peşmerge güçleri maaşlarını alabilecekler.
Talabani güçleri direnmedi de Kerkük ile Sincar hattında PKK niye kayıplara karıştı? Tabansızlıklarından da muvazaayı ortak olmalarından mı?
Sonuç itibarıyla; Barzani Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuştur. Hırsına kurban gitmiştir. Talabani'nin ölümünden sonra ona çekilmek yaraşır, IŞİD'in düşüşünden sonra paylaşmaya açılan mirasının aslan payı Kürtler yerine Şiilere düşmüş oldu.