'KÜRDİSTAN'IN KURULABİLME ŞARTLARI
Kürdistan'ın kurulabilme şartları olduğu gibi yaşayabilme şartları da var. Şimdilik Barzani ikisine de sahip değil. Mesut Barzani özellikle yabancı basın karşısında pazarlık marjını ve payını artırmak için referandum kartına başvurduklarını söylüyor. Türkiye gibi civar ülkeler ise askeri baskıyı pazarlık marjını azaltmak veya tabii seviyesine indirmek için kullanıyorlar. Ama aşiret lideri Barzani'den başka bir Allah'ın kulu bile referandumun doğru olduğuna kail değil. Lakin İsrail'i yanına alarak veya dayanarak dünyaya meydan okuyor. Celal Talabani'nin dul eşi Hero İbrahim Ahmet bunu açıkça dile getiriyor: ABD, İngiltere, Rusya, Çin, AB, BM ve komşu ülkelerin tamamı referandumu zamansız ve zeminsiz buluyorlar. Bu itibarla aşiret lideri olarak ifade edilen Barzani burnundan ötesini görememiştir. 25 Eylül referandumu Başbakan Binali Yıldıım'ın da ifade ettiği gibi, halkın tercihinden öte halkı emellerine alet eden kin ve ihtirasın bir ürünüdür. Kürt partiler bile referandumu oldu-bitti sonucu tek yanlı ve zamansız saymışlardır. Berham Salih, Celal Talabani'nin dul eşi Hero İbrahim gibiler referandumu talihsiz bir adım saymışlardır. Bu nedenle de, kurnazlığıyla tanınan Barzani baltayı taşa vurmuştur. İsrail'e güvenerek dünyayı karşısına alması ne denli isabetli olmuştur? Olmamıştır. Nitekim akıllı düşmanlar bile aynısını söylüyorlar. Haaretz gazetesinin yayınladığı bir makalede Anshel Pfeffer (28 Eylül 2017) Kürdistan'ın bağımsızlığını desteklemenin İsrail'in hakkı olduğunu ama bunun aynı zamanda hikmetten uzak olacağını da yazmıştır (https://www. haaretz. com/israel-news/1.814229 ). Diyelim ki Barzani de Kürdistan'ın bağımsızlığına gönül veriyor. Ama buna kalkışması hikmetten uzak olmuştur. 'Bu günü de gördüm ya ölsem de gam değil; değer" yolundaki sözleri de züğürt tesellisi. Bir Kürt liderinin ifade ettiği gibi: Gece yatarken kendimi Kürdistan rüyasına kaptırıyorum; sabah kalktığımda ise gerçekçi olmayan hülyadan uyanıyor ve gerçeklere dönüyorum. Olmayacak rüya için bütün bölgeyi kabusa atmanın alemi yok. İsrail, Kürtleri bölge ile çekişmesinde ateş hattına atmak ve kendisine siper yapmak istemektedir. Kürtlerin İsrail'in yakıtı olmaktan elde edecekleri kazanç ne olabilir? Salahaddin Curşi gibi Arap yazarları da zaman ve zemin açısından söz konusu referandumun büyük hata olduğuna dikkat çekmiştir.
Topkapı Eresin Otelde yapılan "Kur'an ve Sünnet Rehberliğinde bir İman Hizmeti; Müspet Hareket" konulu toplantıyı takip etmek için bulunduğum sırada (2 Ekim 2017) Iraklı düşünür ve Hizb-i İslami'nin eski başkanlarından Prof. Muhsin Abdulhamid Bey ile yüz yüze geldik. Yanımızda meraklılar da vardı ve onu bulmuşken 'Ne olacak bu Kuzey Irak'ın; Kürdistan'ın hali?' diye takıldık. Önce yeni diyanet işleri başkanını ve adını sordu. Ali Erbaş adını duyunca tanımadığını söyledi. Ama iki diyanet işleri başkanının kendisinden okuduklarını ifade etti. Tayyar Altıkulaç ve Süleyman Ateş. Bir kanalda tefsir sohbetleri yapan merhum Orhan Karmış'ın da kendisinden ders aldığını söyledi.
Ardından siyasi analize geldi. Aşiret lideri olan Barzani'nin hayatının yanlışlığını yaptığını ve zamansız ve hikmetsiz bir işe kalkıştığını söyledi. Barzani açıkça İsrail'e aldanmıştır. Bu hususta kendisi de bir Kürt olan Muhsin Abdulhamid şunu söylemektedir: "Referandumun hiç ortamı yoktu. Bölgedeki Arap rejimleri İsrail yanlısı olabilir. Bununla birlikte halkların tamamı İsrail'e karşıdır. Kesinlikle Barzani ve kafadarlarının yaptıklarını onaylamazlar. İsrail yandaşlığıyla Barzani meşruiyet sağlayamaz…" Kürdistan'da referanduma katılanların yüzde yüzü de evet dese İsrail güdümlü bu referandum hiçbir zaman meşru kabul edilmeyecek ve kitleler nezdinde ihanet olarak algılanacaktır. Muhsin Abdulhamit, Barzani'nin son dönemlerinde silikleştiğini ve yeniden kendisini parlatmak için bu yola başvurduğunu ifade etmektir. Kasım ayında başkanlık seçimlerine de gitmesi bunu göstermektedir. Şahsi hesap peşindedir. Kendisi ölmek isteyebilir ama halkın suçu, kabahati nedir? Bevval-i zemzem pozisyonundaki bedevinin yolunu ve çığırını tutturmuştur. Ya da merd-i Kıpti şecaatini arz ederken sirkatini söylemiştir. Kendisinin Sorani Kürtlerinden olduğunu ifade eden Muhsin Abdulhamid Kürtlerin kaynaşması için zamana ihtiyaç olduğunu ve bunun emri vaki ile olmayacağını zamana ve şartlara bağlı olduğunu ifade etmiştir. Muhsin Abdulhamid Sorani Kürdü olarak Kuzeydeki Kürtlerle tek kelime bile anlaşamadığını ve bunun düşündürücü olduğunu söylemiştir.
*
Muhsin Abdulhamid bölgede bir Kürt devletinin kurulma şartlarının olup olmadığını gündeme getirdi. Onun dışında ikinci kademede kurulsa bile beka şansı olup olmadığını sordu. Verdiği cevaplar olumsuzdu. Kürt devletinin iki şartta ve şekilde kurulabileceğini söyledi. Bunlardan birisi yeni bir Sykes-Picot şartlarını oluşturacak zeminin teşekkül etmesi. Bu yeni ve Üçüncü Dünya Savaşının patlak vermesi demektir. Kısaca Üçüncü Dünya Savaşı patlak vermeden bir Kürt devleti kurulamaz. İkinci şart ise bölgeye yayılan dört ülkede ve devlette Kürtlerin birden kazan kaldırmaları ve bunun başarı ile taçlanması. Şimdi böyle bir ihtimal yok.
Burada hatırlatılması gereken husus şudur. İsrail iki dünya savaşı karşılığında kurulabilmiş bir ülkedir. Birinci Dünya Savaşı patlak vermese ve Osmanlı yıkılmasaydı kurulacak İsrail devleti için toprak transferi yapılamazdı. İsrail'in kurulması için bu bile yeterli şartı oluşturmamıştır. Zira İngilizler Balfour Deklarasyonu yayınlasalar ve Yahudilere milli devlet sözü verseler de nüfus transferi de gerekmektedir. İkinci Dünya Savaşına kadar İsrail'e yeterli nüfus sevk edilememiştir. İkinci Dünya Savaşı şartları ve Holokost iddiaları gölgesinde Yahudiler yaşadıkları Avrupa ülkelerinden koparak İsrail'e göçmeye razı olmuşlardır.
'Kürdistan'ın kurulması için İsrail'in kurulmasını gerektiren şartlara lüzum yoktur. Bununla birlikte bölgedeki dört ülkenin iradesini kırmak ve petrol havzalarına ulaşmak ve petrolü denize isal etmek gerekmektedir. Bunun için de dünya savaşı gibi bir çalkantıya ihtiyaç vardır. Barzani dereyi görmeden paçaları sıvamıştır. Dımdızlak ve iyot gibi ortada kalmıştır. Kürdistan'ın dostları olan İsrail yandaşları himmet etseler de himmetleri şartları aşacak boyutta değildir.
David Rockefeller Yahudiler adına Sedat'ı ayartmıştı. Sen barışı kur biz senin refahını temin edelim demişti. Ama sonuçta Sedat kazdığı kuyuya düştü ve Camp David'in yani barışının kurbanı oldu. İsrail tahtını yapabilir ama bahtını yapamaz. Demek ki bazı şeyler sadece yaşanılarak öğreniliyor. Keşke üçüncü taraflara bedeli olmasa. Sedat İsrail dostlarına güvenmişti bu yolda canını ortaya koymak (bezletmek) zorunda kaldı. Mübarek ABD'ye güvendi ve Arap Baharıyla alaşağı edildi ve sonunda şöyle dedi: Amerikan elbisesi giyen anadan üryan kalır. Kısaca, Amerikan elbisesi giyen çıplaktır. Tarihin bize öğrettiği gerçek budur.