Arama

Mustafa Özcan
Eylül 20, 2017
Küresel Ukaz panayırı

Geçmişte Arabistan'da cahiliyet toplumunun yıllık Ukaz gibi panayırları olur ve herkes burada marifetini sergilerdi. Özellikle şairler, söz ustaları ve akrobasi cambazları hünerlerini sergiler, kendilerini gösterme veya teşhir imkanı bulur ve şovlarını icra ederlerdi. Günümüzde panayırların şekli değişse de özü aynı kalmaktadır. Yılda bir defa ve genellikle eylül aylarında bermutat BM'de böyle bir gösteri daha doğrusu siyasi bir şov sahnelenmektedir. New York'ta Genel Kurul toplantıları her zaman renkli geçer. Özellikle de Kaddafi tipli tuluat/doğaçlama ustası liderler eksik değilse; değmeyin seyircilerin keyfine! Kaddafi Arap Baharına kurban gitti ama siyaset sahnesinde renkli simalar hiç eksik olmuyor. Bunların yeni mevsim turfandası ve başta geleni Trump olmalı. Genel Kurulu mahareti sayesinde Showroom'a çevirdi. Verdi veriştirdi. Mahmut Ahmedinejad hala İran cumhurbaşkanı olsaydı belki atışmalar daha renkli ve dengeli geçerdi. Trump İran'a yüklendikçe yüklendi ve beklendiği gibi; bozacının şahidi şıracı misali Netenyahu'dan bolca alkış topladı. Muzipliği üstündeydi kendisi gibi renkli bir kişiliğe sahip olan 'Pyongyang oğlanı' Kim Jong-Un'u roket adama benzetti. Bu benzetmeyi biraz nüktedanlığına vermiştim. Oysa ki ucuzundan hazır bir kopya imış! Bu nüktesi bir filmden kopya, iktibas, mülhem: The Rocketeer! Trump anlaşılan nükteyi bulmak için pek bir çaba sarf etmemiş. Zaten hazırda bekliyormuş sadece yansıtması ona kalmış. Onu da metin yazarları halletmiş olmalı. 'Roket adam' kondurması muzip olmakla birlikte tehditleri ciddi. Trump, Kuzey Kore liderini "İntihar misyonu olan roket adam" şeklinde tanımlayarak Kuzey Kore'nin nükleer faaliyetlerine devam etmesi durumunda "Kuzey Kore'yi tamamen yok etmekten" başka seçeneklerinin kalmayacağını söyledi. Oysa ki, bunu Nejad İsrail'e karşı söylediğinde yadırganıyor; Yahudi aleyhtarı olmakla suçlanıyordu. Seleflerinin Japonyayı nükleer silahlarla vurması gibi Trump da bir delilik yaparak Kuzey Koreyi aynı silahlarla vurabilir mi?

Beyaz Saray adına konuşan diplomatların dili de Beyaz Saray'ın efendisi Trump'ın dilinden farklı değil.

*

Kuzey Kore Lideri Kim ile Trump'ın atışmasını izleyenler bir an tarih şeridinin geri sardığını düşünebilirler. Saddam ile baba Bush'un atışmasını hatırlayacaklardır. Atışmaları o kadar suni, yapmacık ve muvazaa kokuyordu ki kimse işin ciddiyetine inanmıyordu. Bu havada 1991 savaşına girildi. Saddam Hüseyin bu savaşta ölümcül bir darbe aldı ve gerisini ikinci nesil yavru Bush getirdi.

ABD krizlerden besleniyor. Dolayısıyla Kore Yarımadasında bir kriz ABD açısından işlerin açılması anlamına geliyor. Fakat Kuzey Kore lideri Saddam'dan daha mütehevvir ve hesaba katılması gereken bir düşman. Kolay lokma değil. İki taraf da blöf yapmıyorsa durum tehlikeli demektir. 'Saddam'da var' denilenler, yok ve boş çıktı. Ama aslı astarı olmayan kitle imha silahları iddialarıyla sonunu getirdiler. Bununla birlikte Kim'in silah stokları pek inandırıcı gelmese de inandırmak için elinden geleni yapıyor! Trump'ın Kuzey Kore üzerinden yeni rol kazanmak ve bölgeye silah satışına hız vermek istediği varsayılabilir.

Trump BM kürsüsünde bolca peşrev çekti ve İran ile Kuzey Kore'nin gölgesine ateş etti. Gerçeğine de ateş eder mi? Sağ olursak belki görürüz ! Bununla birlikte, Trump hala Irak'ta İran 'ın siyasi ortağı. Kürsüden İran'la nükleer anlaşmanın Amerikan çıkarlarına aykırı olduğunu söyledi. Böyle de inanıyor olabilir lakin İran'la köprüleri tamamen atmak da siyasi çıkarlarına aykırı. 2003 ve 2007'den beri Irak'ta ortaklar. Kürsüden kuru sıkı atışmalar yapsa da derinlerde ilişkiler daha farklı seyrediyor.

*

Neredeyse bütün konuşmasını İran, Kuzey Kore ve teröre ayıran Trump Myanmar ve Arakan mezaliminden bir tek satırla da olsa bahsetmedi? Suriye'de kimyasal silah kullanılmasına karşı olduklarını söyledi söylemesine ama icraat yok. Burma/Myanmar'da çoğunluk azınlığı öldürüyor. Suriye'de ise azınlık çoğunluğu öldürüyor. Öldürenler ayrı olsalar da ölenler aynı. Tamamı Müslüman ve mazlum. Trump'ın bu sessizliği boşuna değil. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert de Budist katliamlara 'iddia' demişti. Trump da BM kürsüsünde 'iddiaları' seslendirmek istemedi. Onun savaş çıkarmak gibi, insan haklarından daha mühim işleri var!

Dolayısıyla baştan beri Trump Müslümanlara hitap etmiyor. Hitap etse de negatif zeminde hitap ediyor.

Bu arada Arakan Müslümanlarına yönelik mezalimle alakalı olarak Nobel ödüllü Myanmar Başbakanı Aung San Kyi suskunluğunu bozdu. Ama bu Arapların ' samate dehren nataka küfren/ sustu sustu küfür kustu ' dedikleri kabilden bir suskunluk bozması. Zira Nobel ödülü sahibi Kyi Müslümanların haklarını teslim etmedi; topu taca attı, verileri tahrif etti. Bu nedenle de suyun öte yakasına (Naf Nehri) geçen, kaçan Arakanlı Müslümanlar gerçeğe ihanet ettiğinden dolayı onu 'traitor' yani hain ilan ettiler. Gerçeğe ve gerçeklere ihanet etmekle suçladılar. Onun dışında yaşayan Nobel ödülü sahipleri ondan suskunluğunu bozmasını ve gerçekleri ifade etmesini ve mazlumları kayırmasını istemişlerdi. Heyhat! Ne gezer! O, üç maymunu oynamaya devam etti.

Çok kısa bir zaman zarfında 420 bin Arakanlı mülteci Bangladeş sınırlarına ulaşmasına rağmen gerçekleri tahrif eden Kyi pişkin bir biçimde çok küçük bir grubun kargaşa ve arbede çıkardığını ve çoğunluğun bölgede sakin olarak yaşamaya devam ettiğini ve evlerin yüzde 50'sinin yıkılmadığını, dimdik ayakta olduğunu söyledi! Yüzlerce köyün imha edilmesi ve haritadan silinmesine rağmen yüzde 50'lik bir zayiattan bahsediyor! Demek ki yüzde 50 onun için küçük bir rakama tekabül ediyor! BBC'nin Myanmar'daki eski Muhabiri Jonah Fisher, başkent Naypyitaw'da Kyi'ye Arakanlılara yönelik mezalim dolayısıyla ' özür dileyip dilemeyeceklerini' sordu. Kyi soruyu sükutla geçiştirdi .

Ama gazeteciye değil de halka hitap ederken Esat gibi yalanlara sarıldı, onun gibi cevap vermeyi yeğledi; Bütün bunlar yabancıların abartması! BM tarafından ifade edildiği gibi Myanmar kolluk kuvvetlerinin Budist çetelerle birlikte kalkıştığı mezalime değinmedi bile. Dolayısıyla konuşması susmasından daha beter! Ülkesine yönelik bir yabancı gündemden bahsediyor. Yine de uluslararası bir soruşturmadan endişeleri olmadığını da kaydetti! Demek ki arkası sağlam; uluslararası arenada işbirlikçileri çok! Muhabir Jonah Fisher'in özür dilemeyle ilgili sorusunu geçiştiriyor ve duymazlıktan geliyor. Daha önce de BBC muhabiriyle yaptığı bir mülakat sırasında onun Müslüman olduğunu öğrendiğinde, " Eğer Müslüman olduğunuzu bilseydim sizinle konuşmazdım' demiştir.

Dünyada yaşayan bir sürü en alttakiler var. Kuveyt gibi ülkelerde 'bidun' denilen kimliksizler var. Esat Suriyesi'nde aynı statüde Kürtler bulunuyordu. Bununla birlikte dünyada hiçbir azınlık veya kimliksiz grup Arakan halkının maruz kaldıklarına maruz kalmıyor.

BM Genel Kurulu her yıl Trump tarzı şovmenlerin geçit törenine sahne oluyor. Gelecek yıl da bekleriz. Trump Pyongyang gibi 'haydut' başkentlere BM misyonunu hatırlattı ama belki de kürsüde BM misyonuna ilk ihanet eden de kendisiydi. Gerçekleri konuşmak yerine kürsüden Amerikan tabiriyle ve çıkarlarıyla bağlantılı 'siyaseten doğruları' konuşmayı yeğledi .

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN