Kuzey Irak'ta mayalanan yeni devlet tasarımı için ,'İsrail gibi sınırları belirsiz veya açık' demek yerinde olur. Referandumdan sonra Irak'ın kuzeyini (IKBY) bekleyen pek fazla seçenek yok. Ya İsrail'e benzeyecek ya da vaktiyle yetim doğan KKTC'ye! Önce KKTC ile benzerlikten bahsedelim. Bilindiği gibi Kenan Evren veya paşalar sivil hayata geçerken tek yanlı olarak KKTC'nin bağımsızlığını ilan etmişlerdi. Türkiye'ye ilhak seçeneğini kenara iterek, buna iltifat etmeden KKTC bağımsız bir devlet olarak ilan edildi. Lakin sadece ilanda kaldı, ama tanınmadı. Özal böyle bir devleti istemeden kucağında bulmuş oldu. Şaşkın ve isteksizdi. KKTC 1983 yılında, sivil iktidara geçiş döneminde ortaya atılmış bir formül dü. Özal rızası alınmadığı ve kendisine sorulmadığı için böyle bir seçeneğe sıcak değildi. Daha sonra kafasında hep KKTC için makbul formüller üretmeye çalıştı, kurguladı. Bu formülün 25 Eylül referandumuyla birlikte gündemimize gelen Musul-Kerkük meselesiyle de yakından alakası vardır. Mim Kemal Öke'nin aktardığına göre, Özal dörtlü bir federasyon tasarlıyordu. Ana gövdede Anadolu ve Türkiye cumhuriyeti olmakla birlikte federasyon kuzey ve güney uçlara uzanacaktı. Akdeniz'de KKTC kuzeyimizde Ermenistan'ın ana kara Azerbaycan ile arasına girdiği Nahcıvan yer alıyordu. Bu devleti Musul-Kerkük federe devleti tamamlayacaktı. Böylece çözümsüz meseleler de çözüme kavuşturulacaktı. Özal Mim Kemal Öke'ye anlattığına göre Amerikalıların bu hususta olurunu ve vizesini almıştı. Ama gerçekten de Özal'a verdikleri söz samimi bir söz müydü? Ya da 'denesin bakalım; sonuçta şapa oturacaktır' kabilinden ve öngörüsüyle ileri itme mi? Kuşkunun nedeni Nüzhet Kandemir'in farklı rivayeti. Ona göre ise Amerikalıların hiçbir zaman Türkiye'nin güneyine sarkmasına ve abanmasına razı olmamışlardır. Bu Churchill'in siyasi vasiyetidir.
*
1983 tarihinden itibaren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türkiye'ye bağlanmadan Türkiye'nin himayesinde yaşadı. Hakkında bağımsız ve kalıcı bir formül bulunamadı. Rumlarla da anlaşma sağlanamadı. Türkiye 1974 harekatında Gazi Magosa gibi yerleri de pazarlık payı olarak almıştı. Rumlar bunu biliyorlardı ve bu nedenle zaten Türkiye'nin gözden çıkardığı topraklara hiç tav olmadılar, daima fazlasını istediler, gözlediler. Eldeki keklik ile yetinmek istemiyorlardı. Yani evdeki hesap çarşıya uymamıştır.
Binaenaleyh, Mesut Barzani'nin devlet rüyası veya ilanı da KKTC meselesine benzeyecektir. Bağımsızlık yönünde kendi kendine gelin güvey olsa da kimse ona bunu yakıştırmayacaktır. Geleceği meçhul olan İsrail'den başka. Dolayısıyla 25 Eylül'de IKBY çerçevesinde yapılan referandum meçhule kalkan bir gemidir. Bu devletin İsrail'den başka hamisi yoktur. İsrail tek başına bu hamuleyi ve yükü kaldırabilir mi? Akla zarar.
*
Barzani devletinin benzeyeceği ikinci yapı ise, bu yeni devletin beklentisiyle ilgili memnuniyetini dünyaya haykıran İsrail'dir. Kürt devletiyle bölgesel yalnızlığını kırdığını düşünüyor. Bununla birlikte Barzani devletinin en iyi ihtimalle benzeyebileceği devlet İsrail'dir. Lakin bu benzerlik nakıs bir benzerliktir. İsrail Adalet Bakanı Ayelet Shaked bağımsız Kürdistan devletinin İsrail ve Batı'nın yararına Türkiye ile İran'ın zararına olacağını öngörmektedir. Nitekim, İranlı Kütler Mahabad'ın hatırasına 25 Eylül tarihli referandumu coşkuyla ve gösterilerle kutladılar. Bununla birlikte bu devlet baştan ölü doğmuştur. Coğrafi olarak beka şansı ve dayanakları bulunmamaktadır. Nuri Maliki, İran ve ekseninin meselenin bu noktaya gelmesinde sorumlulukları ve payları vardır. Lakin Barzani de sütten çıkmış ak kaşık değildir. İlan edilecek Kürt devleti bölgede açık bir yara olarak sürekli kanamayı beraberinde getirecektir. Nedeni sınırlarının açık olması ve İsrail'e benzemesidir. Kerkük'ü Kudüs'ün yerine koyan partizan ve milliyetçi Kürtler zımni olarak kendilerini İsrail'e benzetmiş oluyorlar. Bunun dışında Kerkük ve Musul'un bazı bölgelerine ve parçalarına sarkarak İsrail'in yaptığı yanlışı yapıyorlar. Yayılmaya açık yapısıyla bu devlet komşularının güvenini değil kuşkusunu çekecektir. Kendisini çekişmenin içinde bulacaktır. İsrail ile Batılılara yaslandıkça da bölgesel meşruiyetini kaybedecektir. Büyük ihtimalle iç deniz gibi iç devlet olarak kalacaktır. İç denizlere göl denildiği malumdur. Bunun için bu devlet ilanı büyük bir kumar ve Barzani'nin dinmez ihtiras ve hevesinin bir parçasıdır. Ama sonuçta yanlıştır. Kürtler bu yanlışı anlamayacak kadar hülyalarında tefani etmişler ve kendi varlıklarında yok olmuşlardır. Barzani hem Kerkük hem de Musul'un bazı nahiyelerini de referandum bölgesi içine alırken diğer taraftan da bölge ülkelerini teskin için sınırların belirlenmediğini söylüyor. Sınırları daha fazla yayılmak için belirlemiyorlar. Yani Kuzey Irak İsrail gibi sınırsız ya da sınırları açık bir devlet olarak kalacaktır. En azından görünen vadede, Bu nedenle de sürekli komşularıyla didişme ve gerginlik yaşayacaktır. Bu da onu payidar etmez.
Şimon Peres'in bu hususta samimi bir itirafı var. Der ki, ileride Araplarla pazarlık yaparız ihtimaliyle bolca toprak işgal ettik. Vermeye gelince de veremedik. Lakin mesele pazarlığa gelince vermek istediğimiz toprakları elimizden çıkaramadık. Gözümüzde büyüdü. Böylece toprak karşılığında barışı takas edemedik. Toprak elimizde kaldı ama bölgede yalnızlığa mahkum olduk. Şaron Araplarla bu güvensizliği tamir etmek istiyordu belki de. Bu açıdan yaşasaydı ve İsrail'i yönetseydi 2010 tarihinde İsrail'in kalıcı sınırlarını belirleyecekti.
Barzani Kerkük dahil olmak üzere topraklarını genişlettikçe genişletmek istiyor. Öbür taraftan da yeni devletin teşekkülü ve sınırlarının belirlenmesinin en az iki yıl alacağını söylüyor. O iki yıl diyor siz bunu sonsuz anlayın! Barzani kavgayı dindirmek için yeni kavga üretiyor. Allah akıl fikir versin. Doymayan gözü toprak doyurur.