Şehitlerin ölümü, milattır
Kur'an buyruğu şöyledir: "Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz."
Diğer bir ayette ise şöyle bir tasvir yapılmaktadır: "Mü'minlerden öyle mert adamlar, erler vardır ki, Allah'a verdikleri söze sadık kaldılar. Onlardan kimi (Allah yolunda şehid edilmek suretiyle) adağını yerine getirdi, kimi de (şehid olmayı) beklemektedir. (Ahidlerinde) hiçbir değişiklik yapmamışlardır (Ahzâb Suresi 23. Ayet). "
Yusuf Kardavi başta olmak üzere taziye mesajı yayınlayan tüm isim ve kesimler Mürsi ile ilgili bu ayeti mırıldandı, paylaştı. Türkiye'de Mürsi'nin şehitliği üzerine bir tartışma süregelmektedir. Bu yersiz bir tartışmadır. Emin Çölaşan gibi kimileri şehidi ulusal bir çerçeveye hapsetmeye kalkışmaktadır. Her şeyden önce şehitlik bir ulusal kavram değil İslami bir kavramdır ve dolayısıyla bütün Müslümanlara şamildir. Şehidin ırkı ve milleti yoktur hak dava uğruna ölen herkes imanlı olmak kaydıyla şehittir. Bu kimi zaman sınır boylarında olur, kimi zaman malını, canını veya ırzını koruma uğruna mücadele sırasında olur. Bazen manevi şahadet mertebesi olur. Yanık sonucu veya boğulma sonucu gelen ölümler gibi.
Mürsi ölmemiş, öldürülmüştür. Kalleşlikle eskilerin 'sabren' dedikleri bir biçimde kasten ölüme terk edilmiştir. Ölümünde ihmal olduğu gibi aynı zamanda kasıt da vardır. İngiliz parlamenter heyeti Muhammed Mürsi'nin bu şekilde tıbbi gözetimden yoksun bırakılması halinde erkenden öleceğini yani tabir caizse eceli gelmeden öleceğini rapor etmiştir ( https://www.independent.co.uk/voices/ mohamed-morsi-egypt-tora-prison-treatment-early-death-health-diabetes-latest-a8287856.html). Kızının ifadesiyle de Tura'da yer alan Akrep Cezaevinde bakımsızlıktan ölüme terk edilmiştir. Revire veya doktora aylar sonra çıkarılmış ve bu suretle canlı ölü hale getirilmiştir. Bir böbreği tamamen diğeri de yüzde 80 oranında iflas etmiştir. Kendisine tek başına kaldığı hücrede temiz su da temin edilmemiştir. Öldüğü son duruşma sırasında yakınındaki mahkum arkadaşlarının müdahalesine izin verilmediği gibi 20 dakika ya da yarım saat süreyle ölüme terk edilmiştir. Tıbbi müdahale yapılmamıştır. Müzmin hastalıkların pençesinde kıvrandığı gibi duruşmaya gelirken şeker hastalığından dolayı kendisine yüksek dozda ünsilin enjekte edilmesi bu sonuca yol açabileceği ifade edilmiştir. Velhasıl haksız yere hapsedilen Mürsi kalleşçe öldürülmüştür. Dünya da ideolojik körlükten dolayı Mürsi'nin devrilmesine ve akabinde yavaş yavaş öldürülmesine bigane ve seyirci kalmıştır. Bu ise İslamcılar nezdinde kurulu demokrasilere güveni sarsacak ve zedeleyecek bir gelişmedir. Bu durumda demokratik turnike hakem olmaktan çıkacak ve tek yanlı bir süreç haline gelecektir. Bu çerçevede İslamcıların demokratik süreçten kopmaları, yüz çevirmeleri ya da yabancılaşmaları kaçınılmazdır. Bu saha egemenlerin top çevirdikleri bir saha haline gelecektir. Kapitalizmde sermaye tek elde toplandığı gibi demokrasi oyununda da tekelistan kurulmuştur. Dolayasıyla bu suretiyle demokrasi kapitalizmin ikizidir. Kazananın mağlup yenilenin galip ilan edildiği bir arena haline gelmiştir.
Hasan el Benna'nın izinde
Muhammed Mürsi'nin ölümü veya ölüme terkedilmesi Hasan el Benna'nın öldürülmesine tıpa tıp benzemektedir. Mısır'ın kaynama günlerinde Hasan el Benna çevresinden yalıtılmış ve yalnız başına tuzağa çekilmiştir. Aynen Muhammed Mürsi'nin tek kişilik hücrede bırakılması gibi. Çevresinden yalıtılan Hasan el Benna 12 Şubat 1949 tarihinde Kral Faruk'un gizli polisi tarafından pusuya düşürülmüş ve vurulmuştur. Çevresinde kimse olmadığından ve müdahaleye edilmediğinden dolayı kan kaybetmesinden mütevellit vefat etmiştir. Mürsi de aynı şekilde öldürülmüştür. Hücrede tek başına bırakıldığı gibi demir kafeste de can çekişirken müdahaleye imkan ve izin verilmemiştir. Halef selef Benna ile Mürsi'nin ölümleri birbirine benzemiştir. Fuzuli'nin deyimiyle Saadete Ermişlerin Bahçesinde (Hadikatü's sueda) buluşmuşlardır. Ali Ulvi Kurucu da hatıratında Hasan el Benna'nın şehit-t edilişini Kerbela şehitleri vakasına benzetmiştir. Onların da ölüm sahnesinde, meşhedinde suyla aralarına girilmiştir.
'Ölümüm dirimden daha fazla hizmet edecektir'
Ölüm bir son değildir yeni bir safha ve yeni bir milattır. Bediüzzaman gibi şahsiyetler şöyle demişlerdir: Ölümüm dirimden daha fazla hizmet edecektir. Mürsi'den sonra bu şekilde ölümünün davasının yeni yakıtı olup olmayacağı tartışılmaktadır. Seyyid Kutup'un mazlum bir biçimde idam edilişinin ardından Nasır'ın yaşadığı 1967 hezimeti ve rezilliği çokları tarafından Seyyid Kutup'a ilişilmesine bağlanmıştır. Abdusselam Yasin gibi birçok yazar 1967 yenilgisini Abdulhakim Amir ile Nasır arasındaki çekişmeye bağladığı gibi doğrudan Seyyid Kutup'un idamına da bağlamışlardır. Kimi klasik anlayış sahipleri Seyyid Kutup'u alim saymasalar da alimin kanı zehirlidir ve Nasır da 1967 yenilgisini tadarak baldıran zehri içmiş ve bu hezimete dayanamayarak üç yıl sonra genç denilebilecek yaşta hatta Seyyid Kutup'tan daha küçük yaşta ölüm şerbetini içmiştir. Zalimler ve aveneleri için yaşasın cehennem.
Muhammed Mürsi de ölüme giderken geride bir mesaj bırakmıştır ve bu mesaj şudur: "Ölümümle hak dava ölmez. Bilakis gayretleriniz boşa gidecektir. Allah yolunda ölümüm beni diri kılarken sizleri yok edecektir…"Mürsi ölü de olsa manen diri ama Sisi manen ölüdür.
Yasir Sadettin adlı yazar da bu mealde bir makale kaleme almış ve ölümünü, düşmanlarına karşı zafer olarak nitelendirmiştir. Mürsi kaybederken kazanmış Sisi kazanırken kaybetmiştir!
Vefatından önce, 'hakkı düştüğü çukurdan ayağa kaldıralım' diyerek herkesi yardıma çağırmıştır. Halkına kendisine sahip çıkmaları için şu çağrıyı yapmıştır:
Sakın ola ki ülkenizin aslanlarına kıymayın, aslanlarını çiğnetmeyin!
Aksi takdirde düşmanlarınızın köpeklerine yem olursunuz!
NYT'den David Kırkpatrick'in 'Into The Hands of The Soldiers' kitabında aktarılanları teyit eden bir ifade de Catherine Ashton'dan gelmiştir, sadır olmuştur: Mısır'da askerin düşüşü Suriye'deki krizin İslamcıların lehine çözülmesine hizmet edecektir. Yine Türkiye, Libya ve Tunus'daki İslamcıları cesaretlendirecek, güçlü kılacaktır. Bu da Ortadoğu'yu yeni politikalara ve ittifaklara götürecektir. Bu yeni durum başta ABD, Rusya olmak üzere Avrupa Birliği'nin aleyhine işleyecek, çıkarlarına hizmet etmeyecektir.
İsrail ebedi yaşasın diye hem siyaseten hem de fiziki olarak Mürsi'ye kıydılar.
Aslanı öldürdüler geride kalan çakallar düşman kampın hizmetinde sınır tanımıyor. Yine de İhvan'ın sürekli terennüm ettiği gibi 'devletül batılı saat devlüetü'l hakkı hatta ile kiyami's saa/ Batılın devleti bir süre ayakta kalsa bile hakkın devleti kıyamete kadar bakidir.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İhvan fobisi ve Soner Yalçın’ın çarpıtmaları (20.06.2019)
- Mürsi’nin vefatı ve Sisi zihniyeti (19.06.2019)
- Protestan topluluk arasında ulu’l emr çekişmesi (14.06.2019)
- İsrail din devleti midir? (10.06.2019)
- Simsarlar ile Lejyonerler (08.06.2019)
- Ramazan muhasebesi (03.06.2019)
- Kızıl ittifak! (02.06.2019)
- Tuhaf zamanlar ve aldatma kültürü (28.05.2019)