58'incisi yapılan Venedik Bienali ile ilgili yazılar dikkatimi çekti. Zira bu bienale damgasını vuran, aynı zamanda yaşadığımız dünyaya da ışık tutan husus; Venedik Uluslararası Sanat sergisinin bu yılkı küratörü Ralp Rugoff'un tuhaf sözleri olmuştur. Günün mana ve ehemmiyetine uygun bir sunum yapmıştır. Sözleri mi tuhaf yoksa yaşadığımız dönem mi? Sözleri sadece bu dönemin sadık bir ifadesi, tercümanı mı? Ralp Rugoff'un bu garip sunumuyla anlatmak istediği şey, uluslararası ortam ve dünyanın alışılmışın dışında seyreden tuhaf ahvalidir! Tuhaf olanı alışılmadık bir biçimde gündeme getirmiş. Sabah gazetesinden Şelale Kadak konuyla ilgili yazısında, Çinlilerden menkul lakin İngiliz siyaset adamı Austen Chamberlain'in aktardığı bir deyimi irdeliyor. Deyim şu: May You Live in Inteseting Times! Tuhaf zamanlar da yaşayasın! Chamberlain bu deyimi Asya'da görev yapan bir diplomattan duymuş. Çin bedduası olarak da biliniyor. Bu Çin deyimini veya bedduasını bir diplomattan duyduğuna göre bunu aktaran bir ara dışişleri bakanlığı görevinde de bulunan Austen Chamberlain olmalıdır. Bununla birlikte Hasan Bülent Kahraman yine 58'inci Venedik Bienaline değindiği Hürriyet eklerindeki bir yazısında bu sözün kaynağı olarak Churchill'in selefi olan Başbakanı Neville Chamberlain'i gösteriyor. Kanaatim, Şelale Kadak'ın aktarımnını daha doğru olduğu yönündedir. Bununla birlikte Neville Chamberlain sulhsever bir başbakandır ve Hitler konusunda vaktiyle önlem ve tedbir almadığı için Avrupa'yı savaşa sürüklemekle suçlanır. Güya Hitler'in tehlikesini fark edememiş ve karşısındaki pasif tutumuyla kıtayı savaşa sürüklemiştir! Tersi bir tez daha vardır. O da şudur: Churchill savaş kışkırtıcılığı yapmıştır şayet İngiliz siyasetinin dümeninde Churchill yerine Neville Chamberlain gibi bir sulhsever olsaydı, kalsaydı belki de savaş başlamadan sona erebilir, tehlikesi büyümeden ve patlak vermeden savuşturulabilir, ete kemiğe bürünmeden atlatılabilirdi. Dolayısıyla savaşın mimarı kimdir sorusunun cevabı tarihe havale edilmiştir ve cevabi şıklardan Chamberlain yerine Churchill'in olması ihtimali yüksektir.
Bu Çin deyimini Austen Chamberlain aktarmış olsa bile bu deyimin Neville Chamberlain'in şartlarına uygunluğu açıktır. Bu deyimin onun hissiyatına tercüman olduğu da söylenebilir. Zira Neville Chamberlain' entrikalarla yüklü bir dönemden geçmektedir. Bunu en iyi ifade edebilecek deyimlerden birisi de anılan Çin deyimidir. Esasında bu Çin deyimi çok meşhurdur ve genellikle de geçiş dönemleri hakkında bir uyarı olarak algılanır. Meali şudur: Allah veya yaratan hiç kimseyi geçiş dönemlerine ve gerilimlerine denk getirmesin! Bu anlamda bu deyim acıma hissiyle birlikte yapılan bir duadan ibarettir. Deyimin zahirine baktığımızda genel olarak bir beddua intibaı uyandırsa da bir sakındırma ve uyarma da olabilir!
Hasan Bülent Kahraman ilgili yazısında şu ifadelere yer veriyor:"
Venedik Bienali'nin Amerikalı küratörü Ralph Rugoff 58'inci bienali hazırlarken herhalde sadece güncel sanatın yapısal ve siyasal özelliklerini düşünmedi. Ayrıca zaten çok sert bir politik gündemde yaşadığımızı, bienal için seçtiği 'İlginç zamanlarda yaşayasın' temasını açıkladığı metninde kendisi dile getiriyor. Deyimi, eski İngiltere Başbakanı Chamberlain bir konuşmasında zikretmiş. Meğer bu bir bedduaymış eski Çin kültüründe. 'İlginç zamanlar' yani savaşların, ölümlerin, kıyımların, kıtlığın yaşandığı günler... Rugoff da zaten "Tamıtamına böyle bir dönemdeyiz" diyor. Savaşlar, üst üste gelen krizler, yalan haberlerin gerçeğin yerini almasıyla tam bir kargış zamanındayız. Bir 'ersatz kültürü' çağında olduğumuzu da vurguluyor küratör, 'ersatz': Sahte, yapay, gerçeği ikame eden 'şey'..."
Gerçeğin yerini alan sahteler döneminden geçiyoruz. Peygamberlerin yerlerini ideolog veya deccallerin alması gibi. Hadisler bu bahsedilen 'ersatz kültürü' kavramının içini dolduruyor.
Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği bir hadiste aynen şöyle denilmektedir: " İnsanlar aldatıcı yıllarla karşılayacaklar bu yıllarda yalancı kimseler tasdik edilecek ve doğrulanacak, sadık ve dürüst kimseler ise yalanlanacaklar. O zaman geldiğinde hainlere güvenilecek, emin ve güvenilir olanlar da ihanetle suçlanacaklardır. İşte o zaman Ruveybida konuşacaktır (https://www.dorar.net/hadith/sharh/83850 )." Buradaki Ruveybida ifadesi anahtar kavramlardan birisidir. Kamunun idaresini omuzlayan ve yüklenen değersiz ve içi boş adamlar demektir.
Kur'an Münafikun Suresinde ( ayet: 4) bu zümreye temas eder ve şöyle der: Onları gördüğünde kılık kıyafetleri hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Oysa duvara dayalı kalas gibidirler! Duvara dayalı kalas yani huşubun müsennede!
Hasan el Benna'nın dediği gibi İslam alemi bir kaht-ı rical (ezmetü rical) döneminden geçmektedir. Padişah Üçüncü Mustafa da manzum bir ifadesiyle buna feveran etmiştir.
Yıkıluptur bu cihân sanma ki bizde düzele
Devleti, çarh-ı deni verdi kamu mübtezele
Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hazele
İşimiz kaldı heman merhamet-i lemyezele
Anlamı:
Dünya yıkılıp gitmektedir, bizde düzeleceğini sanma.
Alçak felek devlet çarkını aşağılık kimselerin eline verdi.
Şimdi saadet kapısında dolananlar hep o tabansızlardır.
İşimiz yüce Allah'ın merhametine kalmıştır.
Trump, Netanyahu, Beşşar Esat ruveybida tipli kişilerden bazılarıdır. Bu sorumsuzlardan birisi bu güvenilmez ortamda bir kıvılcımla birlikte insanlığı yeni savaşlara sürükleyebilir. Günümüzde en çok yalanı siyasetçiler söylüyor. Trump ile Beşşar Esat bunun tipik örnekleri arasındadır.
İslam literatüründe 'senevat el icaf' yani bereketsiz ve kısır seneler deyimi vardır. Bir de aldatıcı yıllar tabiri var. Güncel deyimle ersatz yani aldatma kültürü ile karşımıza çıktı!
Mustafa Özcan