Ramazanın başlangıcında bir değerlendirme yapsaydık buna 'ramazan hasbihali' dememiz gerekirdi şimdi ise veda günlerinde bir Ramazan muhasebesi yapmamız yerinde olacak. Ramazanı çok sevdik ve dönüşünü dört gözle bekleyeceğiz. Özleyeceğiz. Biz bu duygular içindeyiz lakin kimilerine göre Ramazan bu ülkeye sanki hiç uğramadı. Onlar keyfinde kemalinde ve istiflerini bozmadan gündelik yaşamlarına devam ediyorlar. Peki! Onlar, bizim hissettiklerimizi neden hissetmiyorlar? Arada bir duygusal kopuş ya da berzah mı var? Ne geldiğine seviniyor ne gittiğine üzülüyorlar!
Bunu anlatmak için Sofilerin bir sözüne başvurmamız, ödünç almamız gerekecek. Onlar derler ki, ' men la yezuk la yarif' yani tatmayan bilmez! Bunu biraz daha açtığımız zaman Hamalı allame Muhammed el Hamid gibi üstatların sözleriyle karşılaşıyoruz: Ehli dünya, içinde bulunduğumuz manevi iklimin ve zevklerinin farkına varsaydı bunu ele geçirmek için bizimle kılıçlar vasıtasıyla vuruşurlardı.
Evet zevkler elvan elvan, çeşit çeşit. Zevk-i selim var zevk-i gayri selim var. Bunlardan birisi maddi zevkler. Elbette maddi zevkler de çok boyutlu ve belki de bir insanın hayat boyunca tüketemeyeceği cinsten. Aralarında insanın hayatı boyunca erişemeyeceği zevkeler vardır. Yani dünyevi zevkler dairesi çok geniştir. Bu zevkler arasında bir kısmı tabudur yani yasaklı zevklerdir. Bunlara haramlar diyoruz. Geri kalanı ise helal zevklerdir. Haramlar kural değil, istisnadır. Haram daireden sakındıkça insan helal dairenin zevklerine ve keyfine daha fazla varmaya başlar. Bu yüzden helal daire keyfe kafidir denilmiştir. Helal zevkler tatlı suya benzer ve insan içtikçe ferahlatır. Haram zevkler ise deniz ve tuzlu suya benzer içtikçe tatminsizliğe götürür. Adeta insan bu suretle tatminsizlik ya da başka bir alanın kavramıyla söyleyecek olursak tükenmişlik girdabına, sendromuna yakalanır.
Sınırsızlık yani haramı ortadan kaldırmak tatminsizlik doğurur. Dolayısıyla zevk acı vermeye başlar.
Buna mukabil bir de manevi zevkler vardır. Bu bazen dostlarla sohbet bazen Allah ile halvet şeklinde olur. Namazda, niyazda, ramazan ve sair manevi iklimlerde insan manevi olarak göklere erişir. Bundan da büyük bir manevi feyz oluşur. Eskiler manevi zevk halini feyz kavramıyla izah eder ve dile getirirler. Feyz taşma anlamına gelmektedir. Çoğul olarak da fuyuzat ifadesi kullanılır. Feyz manevi haz demektir ki bu ibadetlerin ve marifetullah ile kurbiyetin meyvesidir. Demek ki iç ve dış boyutların farklı zevkleri vardır. Bu zevkler arasında da berzahlar bulunmaktadır. Birini yaşayan diğerinden mahrum kalabilir. Bazı insanlar iki aleme de açık oldukları nispette bazen birini bazen de ötekini tadarlar. Ama biri zirveye çıktığında öteki iner ya da eteklerde kalır. İkisi aynı anda zirveye tırmanmaz.
Neden mi diyoruz? Allah'tan bekleyerek yani ihtisaplı bir biçimde açlık çeken insan ondan büyük bir manevi lezzet alır. Tok kişinin aynı zevki alması mümkün değildir. Onun zevki dünyevi düzeyde kalır. Demek ki zevkler bir değildir, farklı farklıdır. Bazılarının ramazan ikliminden nasip alamamalarının nedeni, öteki yani manevi zevki henüz tadamamış, keşfedememiş olmalarından ileri gelir.
Dileriz ramazan mahrumları gelecek ramazanlar da bu eksikliklerini telafi ederek bu mahrumiyetten kurtulurlar. Maddi zevk insana usanç ve bıkkınlık verebilir. Hatta buhran ve bunalımlara sokabilir. Lakin manevi zevkler böyle değildir ve asla buhrana düşürmez.
Elbette Ramazan'da sadece manevi iklimi değil aynı zamanda zihni iklime de kastedenler çıkabiliyor. Bunlar da Müslümanları dinlerinde fitneye düşürmeye çalışan kesimlerdir. Bu anlamda dünya bir küresel 28 Şubat süreci yaşıyor.
Türkiye'de 28 Şubat ikliminde ortaya çıkan kimi ilahiyatçılar olmadık şeyler tartışırlardı. Önder Sav ya da Yaşar Nuri Öztürk gibi hacca giderek Araplara parayı kaptırmayın diyenler olurdu. Burada açıkça bir Acem tarzı İslam'dan bahseder ve Araplara nefreti, küçümsemeyi veya şuuibiye damarını körüklerlerdi. Bugün Libya Müftüsü Sadık Garyani de aynısını söylüyor ama başka açıdan: Hacca gidecekseniz bir defa gidin, umreye gidecekseniz bir defa gidin ve İsrail dostu Suudi Arabistan rejimine paralarınızı kaptırmayın! Önceki Arapları ötekileştiren ve tamim eden yaklaşım, yanlıştır. Lakin Suudi Arabistan rejimini güçlendirmekten kaçınmayı tavsiye eden ikinci yaklaşım yani Sadık Garyani'nin yaklaşımı ise doğrudur. Zira genelleme yok, tafsil var. Kurban da ortalığı boş bulan 28 Şubat mızıkacıları bayramda büyük baş hayvan veya koyun kesmenin yerine horuz kesmenin de kifayet edebileceğini söylerler ve dinde zihinleri meşgul eden gereksiz bir tartışma başlatırlardı.
Şimdi bu durum dünyada deveran ile devam etmektedir. Din adına dinsizlik terviç edilmektedir Özellikle de Körfez kanallarında. Bekri Mustafa tipli nevzuhur tipler Rotana veya BAE kanallarında özellikle de ramazanlarda arzı endam ediyorlar.
Özdemir İnce'nin veya Celal Şengör'ün kanallardan birinde Ramazan programı sunduğunu hayal edin? Bu hayal değil bir gerçek. Ama bu hadise Türkiye'de değil Körfez'de cereyan ediyor! Bir de Özdemir İnce gibiler kendilerince Körfez ülkelerine dudak büker! Beğenmezler! Ayşe Arman'a sorsa bu vartadan rahatça sıyrılabilir! Minyeli Abdullah'ın Türkiye'yi vaktiyle Mısır üzerinden tasvir etmesi gibi Özdemir İnce Türkiye'de program yapmıyor olsa da üstatları BAE kanallarında program yapıyor. 'İslami bırakın. Ateizme yapışın belki düzlüğe çıkabilirsiniz' diyen Adonis ramazanda bir BAE kanalında program yapıyor. Muhammed Şahrur, Adnan İbrahim de ramazan ya da diğer aylarda Körfez ülkelerinin muhtelif kanallarında dini içerikli program yapan zevat arasında yer alıyor.
Bereket BAE Müftüsü Sultanu'l Ulema Muhammed Abdurrahim'ın girişimiyle bu saçmalığa imza atan birkaç diziye son verildi.
Daha önce de Muhammed Said Ramazan el Buti Suriye rejimi nezdinde hatırlı adam olduğundan dolayı ' Ellerinin kazandıkları/ Ma meleket eymanukum' dizisinin durdurulmasına muvaffak olmuştur. Lakin şimdi oğlu Tevfik Buti, Emevi Camii'ndeki cuma hutbeleriyle Şamlıların canlarını burnuna getiriyor ve cumalarını berbat ediyor. Tevfik Buti, Kefer Nebuze'de rejim ve destekçisi Rusların muhalifler karşısında ricatını Uhud harbine benzetmiştir. Esat'ın çapulcu ve yağmacı güçleri onun nazarında sahabe ordusuna benziyor.
Körfez ülkelerinde her Ramazan iklimi saçma sapan ve İslam aleyhtarı dizilerle zehirleniyor. Şam'da da daha ramazanı gelmeden halk Cuma hutbeleriyle zehir soluyor. Hasan Dugaym adlı hoca,' her cuma ve her ramazanımız zehir oluyor' diyor. Evler sokaklar ve şehirler varil bombaları ve kimyasallarla zehirlenirken manevi iklim de Özdemir İnce'nin rol modeli Adonis ile Tevfik Buti gibiler tarafından kirletilmektedir. Sahi Emevi Camii'ni kim kurtaracak? Bu sorunun hattı müdafaa üzerinden bir cevabı kalmamıştır. İslam aleminin geneli benzeri bir durumda ve küresel veya bölgesel 28 Şubat iklimini solumaktadır. Çürüme daha genel ve daha köklü!
Bekri Mustafa'nın Sultan Ahmet'e imam olması gibi Bekri Mustafa tipleri de bu dönemde İslam alemine imam oldular.
Yine de, herkesi sevince gark edecek, sevinç iklimini geri getirecek asude ramazan iklimlerinde buluşmak dileğiyle.